"Her gün bir yerden göçmek ne iyi
Bulanmadan donmadan akmak ne hoş
Her gün bir yere konmak ne güzel
Bulanmadan donmadan akmak ne hoş"
Bu mısralar Mevlana Celaleddin-i Rumi hazretlerine ait. Arto Tunçboyacı'nın müziği, Sezen Aksu'nun sesi ile dimağlarımızda yer etmiştir. Bu eser, göç ile ilgili çok sayıdaki eserden sadece birisidir.
Göç.
3 harften oluşan bir kelime.
2 ay öncesine kadar çok da açıkçası beni etkileyen bir kelime değildi dersem abartmış olmam. Hayatımda göç kelimesini ilk ne zaman duydum acaba diye bir bakıyorum da geriye… Sanırım sene 1982-83. Ben 7-8 yaşında iken, Ağabeyim Uğur Kepekçi, Kilis'ten Gaziantep'e "göç etmişti." Aslında Abimi babam kendimize ait olan apartmanın üst katına evlendirmiş idi. Ben o zaman 6 yaşında idim. Gaziantep Üniversitesi'nde çalışan Uğur Abim, her gün Kilis'ten Gaziantep'e gidiş geliş yapıyordu. Çok yoruluyordu. Ve küçük bir bebekleri olmuştu. Gönül'ümüz. Ona da yeterince zaman ayıramıyordu. Derken Gaziantep'e taşındılar. Bir kamyon geldi, eşyalarını alıp gitti. Artık çok sevdiğim abimi, yengemi ve özellikle küçük yeğenimi aynı zamanda yaş farkımız az olduğu için kardeşim sayılacak Gönül'ü artık her gün göremeyecektim. Benim için göç böyle bir şeydi işte.
Aslında bakıyorum da; üniversiteyi kazandığında İstanbul'da okumaya giden Ahmet Hamdi Abim imiş benim ilk göç tecrübem. Sadece bir valizle gittiği İstanbul'da, yurtta kaldığı ve hep tatillerde Kilis'e geldiği için çocukluğumda onu göç etmiş olarak algılamamıştım. Çocukluğumda beni en çok etkileyen 2 göç hikâyesi bunlardı diyebilirim.
İki tane canım ağabeyimi artık her gün göremiyordum. Nereden bilirdim ki, ben de aynı şekilde yıllar sonra okumak için İstanbul'a göç edeceğim!
Sonra yıllar sonra Kilis Devlet Hastanesi'nde çalışırken mesleğimde farklı anılar ve tecrübeler yaşamama sebep olan Suriye vatandaşlarının Türkiye'ye özellikle Kilis'e göçü. Ve Kilis'te neredeyse sağlık hizmeti sunduğumuz kişilerin yüzde yüz oranında Suriye vatandaşı haline bir anda dönüşmesi.
Gelelim bugüne. Bundan 2 ay önce Prof. Dr. Ömer Eyercioğlu hocamdan "Göç" ile ilgili bir seminer anlatma görevini alınca, şöyle bir düşündüm göç ne demek?
Herhalde taşınmak, yer değiştirmektir, başka ne olacak dedim.
Ne anlatsam ki, tarihteki göçlerden mi, köyden kente göçten mi, beyin göçünden mi ya da Suriyeli vatandaşların Türkiye'ye göçlerinden mi bahsetsem derken, kendimi bir deryada buldum. Bu 2 ay içinde onlarca göç makalesi, sayfalarca kitap okudum.
İlk görevi aldığımda ne anlatsam diye düşünürken, şimdi beni başka bir dert aldı. Neyi anlatmasam?
Yaşamın devam etmesi için kanın damarlarımızda seyahati ne ise, dünyanın devamı için de göç olmazsa olmaz bir durum aslında. Nasıl damar içinde kan aracılığıyla, besinler, mineraller, ilaçlar, virüsler, bakteriler taşınıyorsa; dünyada da göç eden insanlar aracılığıyla kültürler, alışkanlıklar, meslekler hatta din, hastalıklar, paralar taşınıyor. Kısacası göç, olumlu ve olumsuz etkilerinin olduğu sosyal bir gerçeklik. Durum böyle olunca geçmişte sadece nüfus bilimcileri yakından ilgilendiren göç konusu, şimdilerde dünyamızda gelişmiş ve gelişmekte olan tüm ülkelerin ulusal ve uluslararası politikalarının ana konusu haline gelmiştir.
Bir Türk tarihçisinin "göçler olmasaydı dünya statik halde kalmaya mahkûm olacaktı" yargısını ifade etmek isterim.
Günümüzde de göçe tanık olanlar, göç edenler, göçe konu olanlar, göçün sonuçlarını hissedenler, göçün sonuçlarını yaşayanlar yaşatanlar… Derken herkese "göç" bir şekilde dokunmuştur. Öyle bir hal almıştır ki göç; çağımızda, hiç kimsenin "bana ne göçten" diyemeyeceği kişisel, kitlesel, toplumsal, ulusal, evrensel ve küresel sınırlar dahilinde yaşanabilecek bir gerçeklik olmuştur.
İsterseniz bu genel girişle makalemize virgül koyalım. Sizlerle sonraki yazılarımda da uzun bir süre göç konuşmayı planlıyorum. Tabii geri dönüşleriniz bunu belirleyecek.
Kalın sağlıcakla.
- BTP belediyeciliğinde vatandaş kent yönetiminde aktif rol alacak / 23.03.2024
- Kırmızı çizgimiz Mustafa Kemal Atatürk! / 22.03.2024
- A mı, B mi? Yoksa! / 16.12.2023
- Asgari ücret tartışmaları ve ekonomik çıkmaz / 04.12.2023
- 50+1 mi yoksa AKP-MHP kavgası mı? / 29.11.2023
- Ne büyük iş yapıyoruz değil mi? Gazze ve Filistin bitiyor! / 16.11.2023
- Kınamıştık, kınıyoruz, kınayacağız ama… / 03.11.2023
- 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı kutlamaları / 01.11.2023
- Gazze'de yaşananlar malûmu ilâm etmektir / 26.10.2023