‘Gönül coğrafyamızın ses bayrakları’
Türk halk müziği icracısı Ahmet Baydaroğlu, "Türküler gönül coğrafyamızın ses bayraklarıdır" dedi
14.03.2021 03:08:00





Türk halk müziği icracısı Ahmet Baydaroğlu, türküleri "gönül coğrafyasının ses bayrakları" olarak tanımlayarak, "Türküler, bağımsızlığımızın sembolü olan ay yıldız kadar değerlidir. Çünkü kültürü olmayan bir milletin ayakta durması mümkün değildir." dedi.
Usta yorumcu, Türkiye'nin kültür dünyasının en önemli ayaklarından birisinin türküler olduğuna söyleyerek, şunları kaydetti: "Ben türkülere, Türkiye'nin, ülkemizin, milletimizin, gönül coğrafyamızın ses bayrağı diyorum. Yani türküler bağımsızlığımızın sembolü olan ay yıldız kadar değerlidir. Çünkü kültürü olmayan bir milletin ayakta durması mümkün değildir. Eğer (türküleri) yarına taşımak veya ayakta tutmak istiyorsanız gençlerin bu kültürle beraber yetişmesi, hemhal olması gerekiyor.
Allah göstermesin bir doğal afete düçar oldunuz ve memleket yerle yeksan oldu. O memleketle alakalı araştırma yapmak durumunda olduğunuzda ve yöreyle, bölgeyle alakalı bir türkü bulduğunuzda, aslında o türkü o yöreye ait bütün özellikleri anlatır. Çünkü biz, yaratılan her şeye türküyle karşılık vermişiz. Türkü yakmışız, türkü söylemişiz. Vuslatla, ayrılıkla, ölümle, hasretle, doğal afetlerle alakalı yani aklınıza ne geliyorsa onunla alakalı türküler yapmışız. Dolayısıyla türküler bu milletin ses bayrağıdır."
Türküler geleneği geleceğe taşır
Birçok kadim adet, gelenek ve göreneğin türküler vasıtasıyla nesiller boyu öğrenebileceğinin altını çizen Baydaroğlu, "Mesela İç Anadolu ve Doğu Anadolu bölgesinin kendine has gelenek, görenek, örf ve adetleri vardır. O adetleri değişen dünya nizamında yarına taşımanız belki mümkün olmayabilir. Ama türküleri yaşatırsanız, türküleri nesilden nesile aktarırsanız, o adet, gelenek ve göreneklerin hepsini de o türkülerin içinde bulabilmeniz mümkün. Dolayısıyla türküler hayati bir önem taşıyor" değerlendirmesinde bulundu.
'Aşıklık geleneği can çekişiyor'
Halk müziğinin ana kaynaklarından birisinin aşıklık geleneği olduğunu vurgulayan usta yorumcu, "Yani eskiden aşıklar çalar söylerdi, il il, ilçe ilçe dolaşır ve halkla bir araya gelip günlerce devam eden etkinliklere katılırlardı. Şimdi aşıklık geleneği ölmedi ama can çekişiyor." dedi.
Sanatçı, yapılan işe harcanan emeğin önemine dikkati çekerek, şöyle devam etti: "Bir işin sıkıntısını, çilesini, derdini çekmediğiniz zaman, ürettiğinizden lezzet almamız mümkün değil. Son dönemlerde yapılan eserlerin çoğuna da bakıyorsunuz tabiri caizse merdiven altı üretimler gibi. Aşağı yukarı 100 yıl önce yazılan 'Kahpe felek sana nettim neyledim, attın gurbet ele parelerimi' gibi, bu dönemde o hasreti dile getirecek bir eserin üretilmesi mümkün değil. Çünkü o sıkıntılar, problemler, o hasretler yok şimdi. Aşık Veysel'in 'Anlatmam derdimi dertsiz insana, dert çekmeyen derdin kıymetin bilemez.' der. Yani bu bapta eser üretebilecek, bu işe emek verebilecek bir insan bugün var mı? Sadece günü kurtarmak için bir iş yapılıyor." AA
Usta yorumcu, Türkiye'nin kültür dünyasının en önemli ayaklarından birisinin türküler olduğuna söyleyerek, şunları kaydetti: "Ben türkülere, Türkiye'nin, ülkemizin, milletimizin, gönül coğrafyamızın ses bayrağı diyorum. Yani türküler bağımsızlığımızın sembolü olan ay yıldız kadar değerlidir. Çünkü kültürü olmayan bir milletin ayakta durması mümkün değildir. Eğer (türküleri) yarına taşımak veya ayakta tutmak istiyorsanız gençlerin bu kültürle beraber yetişmesi, hemhal olması gerekiyor.
Allah göstermesin bir doğal afete düçar oldunuz ve memleket yerle yeksan oldu. O memleketle alakalı araştırma yapmak durumunda olduğunuzda ve yöreyle, bölgeyle alakalı bir türkü bulduğunuzda, aslında o türkü o yöreye ait bütün özellikleri anlatır. Çünkü biz, yaratılan her şeye türküyle karşılık vermişiz. Türkü yakmışız, türkü söylemişiz. Vuslatla, ayrılıkla, ölümle, hasretle, doğal afetlerle alakalı yani aklınıza ne geliyorsa onunla alakalı türküler yapmışız. Dolayısıyla türküler bu milletin ses bayrağıdır."
Türküler geleneği geleceğe taşır
Birçok kadim adet, gelenek ve göreneğin türküler vasıtasıyla nesiller boyu öğrenebileceğinin altını çizen Baydaroğlu, "Mesela İç Anadolu ve Doğu Anadolu bölgesinin kendine has gelenek, görenek, örf ve adetleri vardır. O adetleri değişen dünya nizamında yarına taşımanız belki mümkün olmayabilir. Ama türküleri yaşatırsanız, türküleri nesilden nesile aktarırsanız, o adet, gelenek ve göreneklerin hepsini de o türkülerin içinde bulabilmeniz mümkün. Dolayısıyla türküler hayati bir önem taşıyor" değerlendirmesinde bulundu.
'Aşıklık geleneği can çekişiyor'
Halk müziğinin ana kaynaklarından birisinin aşıklık geleneği olduğunu vurgulayan usta yorumcu, "Yani eskiden aşıklar çalar söylerdi, il il, ilçe ilçe dolaşır ve halkla bir araya gelip günlerce devam eden etkinliklere katılırlardı. Şimdi aşıklık geleneği ölmedi ama can çekişiyor." dedi.
Sanatçı, yapılan işe harcanan emeğin önemine dikkati çekerek, şöyle devam etti: "Bir işin sıkıntısını, çilesini, derdini çekmediğiniz zaman, ürettiğinizden lezzet almamız mümkün değil. Son dönemlerde yapılan eserlerin çoğuna da bakıyorsunuz tabiri caizse merdiven altı üretimler gibi. Aşağı yukarı 100 yıl önce yazılan 'Kahpe felek sana nettim neyledim, attın gurbet ele parelerimi' gibi, bu dönemde o hasreti dile getirecek bir eserin üretilmesi mümkün değil. Çünkü o sıkıntılar, problemler, o hasretler yok şimdi. Aşık Veysel'in 'Anlatmam derdimi dertsiz insana, dert çekmeyen derdin kıymetin bilemez.' der. Yani bu bapta eser üretebilecek, bu işe emek verebilecek bir insan bugün var mı? Sadece günü kurtarmak için bir iş yapılıyor." AA
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.