Şahitlerin dilinden Atatürk’ün soyu ve dindarlığı -1-
Atatürk hem anne, hem de baba tarafından Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin’in soyundan gelmektedir
08.06.2025 00:07:00
Haber Merkezi
Haber Merkezi





1- MERİÇ TUMLUER
Mustafa Kemal Atatürk'ün Jandarma İstihbarat Subayı, 14 Kasım 1923 tarihinden itibaren Türk polis teşkilatının kurucu üyelerinden, Atatürk'ün yanında polis olarak görev yapan Mehmet Rıfat Efendi'nin torunu Meriç Tumluer, Atatürk'ün gizlenen vasiyetiyle ilgili olarak değerlendirmelerde bulundu:
"Atatürk hem anne, hem de baba tarafından Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin'in soyundan gelmektedir.
Atatürk'ün dedelerinin uzun yıllar Deliorman, Veliko, Dobruka, Tırnova bölgesinde yaşadıkları biliniyor.
Bugün, türbesi Diyarbakır'da bulunan, Ehl-i Beyt soyundan Seyyid Sarı Saltuk Hazretleri'nin Rumeli'yi Müslümanlaştırma çalışmalarında bulunan oğullarının ve torunlarının soyunun Atatürk'ün dedelerine kadar geldiği biliniyor. Bu soy, dedesi Kızıl Hafız Ahmet Efendi'ye kadar uzanmaktadır."
Kızıl Hafız Ahmet Efendi'nin ailesinin yani Atatürk'ün atalarının, Anadolu'dan Konya ve Aydın yöresinden geldiği yazılmaktadır.
Atatürk'ün dedeleri Anadolu'dan Rumeli'ye gidip, Yunanistan'da Manastır vilayetinin Derbe-i Bala sancağına bağlı bulunan Kocacık nahiyesinde yerleşmişlerdir. Burası tamamen Türk'tür. Hatta bu aileler Yörük Türkmenleridir.
Kayıtlarda Müslüman Oğuzların, Tanrıdağı ve Karagöz Yörüklerinden olup, Konya ve Aydın yöresine yerleşmiş bulunanların isimleri, teker teker yazılı bulunmaktadır.
Buradaki 950 tarih ve 82 numaralı il yazıcı defteri ile 1051 tarih ve 469 numaralı il yazıcı defterinde Anadolu'dan Rumeli'ye geçen Türk boy ve ailelerinin isimleri açıkça yazılı bulunmaktadır.
Müslüman Oğuz Türk'ü Yörük Türkmen boylarından oluşan ailelerin kimler olduğu kayıtlarda belirtilmektedir. İşte bu kayıtlarda, Atatürk'ün atalarının kaydı da mevcuttur. Atatürk'ün dedesi Hafız Ahmet Efendi'nin saçları kırmızı olduğu için adına Kırmızı Hafız Efendi derlerdi. Atatürk'ün dedesi Kırmızı Hafız Efendi, Kocacık nahiyesinde ilkokul eğitmenliği yapmakta idi. Atatürk'ün babası Ali Rıza Efendi de Kocacık nahiyesinde dünyaya geldi. Babası Ali Rıza Efendi'ye Alüş Efendi derlerdi.
Atatürk, özbe öz Türk olup, Konya ve Aydın yörelerinden gitme çok asil bir ailenin evladıdır.
Zübeyde Hanım'ın soyu Yörük'tür. Ailesi, Fatih döneminde Karamanoğlu Beyliği'nin yıkılmasından sonra (1466), Balkanlar'da fethedilen yerlerin Türkleştirilmesi için göç ettirilen ailelerdendir.
Konya bölgesinden geldikleri için bunlar, ismi ile resmî kayıtlara geçmiş ve böyle anılmıştır. Aile, Vodina sancağının Sarıgöl nahiyesine yerleştirilir. Zübeyde'nin babası Sofuzade Feyzullah Ağa'dır.
Atatürk'ün kız kardeşi Makbule Hanım, Yörüklük için şunları söylemiştir: 'Annem her zaman Yörük olmakla iftihar ederdi. Bir gün Atatürk'e Yörük nedir, diye sordum. Ağabeyim de bana Yürüyen Türkler, dedi.'
Yani, Zübeyde Hanım da Türktür."
2- HİLMİ MISIR-DYP GENEL BAŞKAN YARDIMCISI
"Biz Selanikliyiz. Dedem Osmanlı'da askermiş. Mübadele yıllarında ailesini de buraya getirmiş. Kütahya'ya yerleşmişler.
Dedemlerin evi Selanik'te Atatürk'ün evine çok yakınmış. Anne tarafından da Atatürk'e akrabayız.
Biz çocukken Atatürk'ün Ehl-i Beyt soyundan olduğunu söylerlerdi.
Babamın babası Mehmet Mısır Atatürk'ün yanında yer alan ve Atatürk'e çok yakın olan kişilerden biriydi. Dedem 107 yaşında öldü ve Atatürk'ü çok anlatırdı.
Atatürk'ün çok güzel Kur'an okuduğunu, her yolculukta evliyaların kabirlerini ziyaret ettiğini söylerdi. Mısır soyadını bize veren de rahmetli Atatürk'tür. Dedem, Osmanlı döneminde Mısır'da görev yaptığı için bu soyadı vermiş.
Cumhuriyet kurulduktan sonra Atatürk'e Anadolu'dan hocalarla ilgili şikayetler geliyormuş. Atatürk, hocaları Ankara'ya çağırtmış.
Dedem hocalar geldiğinde Atatürk'ün yanındaymış. Dedeme, Kur'an'ı yere koymasını söylemiş. Dedem, 'Paşam nasıl olur?' dediğinde Atatürk söylediğini tekrar etmiş.
Dedem Mehmet, Kur'an-ı Kerim'i yere koymuş. Atatürk, hocalara, 'Kur'an'ın üstünden atlayın. Atlamayanın kellesi gider' demiş.
Daha sözü biter bitmez koyunun çitten atladığı gibi tek tek atlamışlar Kur'an'ın üstünden, atlamayan 4 ya da 5 kişi kalmış. Atatürk onlara neden atlamadıklarını sormuş. Kur'an'ın üstünden atlamayan hocalar şu cevabı vermiş: 'Paşam bizi asar mısın, keser misin bilmeyiz. Ne yaparsan yap biz Allah'ın Kitabını çiğnemeyiz.'
Atatürk bu cevabı veren hocalara, 'siz şöyle durun' demiş. Diğerlerini göstererek yaverlerine Kur'an'ın üstünden atlayanların hepsinin öldürülmesini istemiş ve şu tarihî sözü söylemiş:
"Bugün Allah'ın Kitabını gözünü kırpmadan hiçe sayanlar, yarın bu vatanı haydi haydi satar." (Prof. Dr. Haydar Baş Geldin Atatürk eserinden)
Mustafa Kemal Atatürk'ün Jandarma İstihbarat Subayı, 14 Kasım 1923 tarihinden itibaren Türk polis teşkilatının kurucu üyelerinden, Atatürk'ün yanında polis olarak görev yapan Mehmet Rıfat Efendi'nin torunu Meriç Tumluer, Atatürk'ün gizlenen vasiyetiyle ilgili olarak değerlendirmelerde bulundu:
"Atatürk hem anne, hem de baba tarafından Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin'in soyundan gelmektedir.
Atatürk'ün dedelerinin uzun yıllar Deliorman, Veliko, Dobruka, Tırnova bölgesinde yaşadıkları biliniyor.
Bugün, türbesi Diyarbakır'da bulunan, Ehl-i Beyt soyundan Seyyid Sarı Saltuk Hazretleri'nin Rumeli'yi Müslümanlaştırma çalışmalarında bulunan oğullarının ve torunlarının soyunun Atatürk'ün dedelerine kadar geldiği biliniyor. Bu soy, dedesi Kızıl Hafız Ahmet Efendi'ye kadar uzanmaktadır."
Kızıl Hafız Ahmet Efendi'nin ailesinin yani Atatürk'ün atalarının, Anadolu'dan Konya ve Aydın yöresinden geldiği yazılmaktadır.
Atatürk'ün dedeleri Anadolu'dan Rumeli'ye gidip, Yunanistan'da Manastır vilayetinin Derbe-i Bala sancağına bağlı bulunan Kocacık nahiyesinde yerleşmişlerdir. Burası tamamen Türk'tür. Hatta bu aileler Yörük Türkmenleridir.
Kayıtlarda Müslüman Oğuzların, Tanrıdağı ve Karagöz Yörüklerinden olup, Konya ve Aydın yöresine yerleşmiş bulunanların isimleri, teker teker yazılı bulunmaktadır.
Buradaki 950 tarih ve 82 numaralı il yazıcı defteri ile 1051 tarih ve 469 numaralı il yazıcı defterinde Anadolu'dan Rumeli'ye geçen Türk boy ve ailelerinin isimleri açıkça yazılı bulunmaktadır.
Müslüman Oğuz Türk'ü Yörük Türkmen boylarından oluşan ailelerin kimler olduğu kayıtlarda belirtilmektedir. İşte bu kayıtlarda, Atatürk'ün atalarının kaydı da mevcuttur. Atatürk'ün dedesi Hafız Ahmet Efendi'nin saçları kırmızı olduğu için adına Kırmızı Hafız Efendi derlerdi. Atatürk'ün dedesi Kırmızı Hafız Efendi, Kocacık nahiyesinde ilkokul eğitmenliği yapmakta idi. Atatürk'ün babası Ali Rıza Efendi de Kocacık nahiyesinde dünyaya geldi. Babası Ali Rıza Efendi'ye Alüş Efendi derlerdi.
Atatürk, özbe öz Türk olup, Konya ve Aydın yörelerinden gitme çok asil bir ailenin evladıdır.
Zübeyde Hanım'ın soyu Yörük'tür. Ailesi, Fatih döneminde Karamanoğlu Beyliği'nin yıkılmasından sonra (1466), Balkanlar'da fethedilen yerlerin Türkleştirilmesi için göç ettirilen ailelerdendir.
Konya bölgesinden geldikleri için bunlar, ismi ile resmî kayıtlara geçmiş ve böyle anılmıştır. Aile, Vodina sancağının Sarıgöl nahiyesine yerleştirilir. Zübeyde'nin babası Sofuzade Feyzullah Ağa'dır.
Atatürk'ün kız kardeşi Makbule Hanım, Yörüklük için şunları söylemiştir: 'Annem her zaman Yörük olmakla iftihar ederdi. Bir gün Atatürk'e Yörük nedir, diye sordum. Ağabeyim de bana Yürüyen Türkler, dedi.'
Yani, Zübeyde Hanım da Türktür."
2- HİLMİ MISIR-DYP GENEL BAŞKAN YARDIMCISI
"Biz Selanikliyiz. Dedem Osmanlı'da askermiş. Mübadele yıllarında ailesini de buraya getirmiş. Kütahya'ya yerleşmişler.
Dedemlerin evi Selanik'te Atatürk'ün evine çok yakınmış. Anne tarafından da Atatürk'e akrabayız.
Biz çocukken Atatürk'ün Ehl-i Beyt soyundan olduğunu söylerlerdi.
Babamın babası Mehmet Mısır Atatürk'ün yanında yer alan ve Atatürk'e çok yakın olan kişilerden biriydi. Dedem 107 yaşında öldü ve Atatürk'ü çok anlatırdı.
Atatürk'ün çok güzel Kur'an okuduğunu, her yolculukta evliyaların kabirlerini ziyaret ettiğini söylerdi. Mısır soyadını bize veren de rahmetli Atatürk'tür. Dedem, Osmanlı döneminde Mısır'da görev yaptığı için bu soyadı vermiş.
Cumhuriyet kurulduktan sonra Atatürk'e Anadolu'dan hocalarla ilgili şikayetler geliyormuş. Atatürk, hocaları Ankara'ya çağırtmış.
Dedem hocalar geldiğinde Atatürk'ün yanındaymış. Dedeme, Kur'an'ı yere koymasını söylemiş. Dedem, 'Paşam nasıl olur?' dediğinde Atatürk söylediğini tekrar etmiş.
Dedem Mehmet, Kur'an-ı Kerim'i yere koymuş. Atatürk, hocalara, 'Kur'an'ın üstünden atlayın. Atlamayanın kellesi gider' demiş.
Daha sözü biter bitmez koyunun çitten atladığı gibi tek tek atlamışlar Kur'an'ın üstünden, atlamayan 4 ya da 5 kişi kalmış. Atatürk onlara neden atlamadıklarını sormuş. Kur'an'ın üstünden atlamayan hocalar şu cevabı vermiş: 'Paşam bizi asar mısın, keser misin bilmeyiz. Ne yaparsan yap biz Allah'ın Kitabını çiğnemeyiz.'
Atatürk bu cevabı veren hocalara, 'siz şöyle durun' demiş. Diğerlerini göstererek yaverlerine Kur'an'ın üstünden atlayanların hepsinin öldürülmesini istemiş ve şu tarihî sözü söylemiş:
"Bugün Allah'ın Kitabını gözünü kırpmadan hiçe sayanlar, yarın bu vatanı haydi haydi satar." (Prof. Dr. Haydar Baş Geldin Atatürk eserinden)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.