'Hâlâ akletmez misiniz?'

Geçtiğimiz ayın 29'unda, 7. Boğaziçi Zirvesi'nde konuşan Seçilmiş Partili Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan, Türk Lirasının dolar ve euro ile kapışmasında, güneş önündeki kardan daha hızlı erimesi karşısında tedbirler alınması gereğinden bahsederken; "Biz diyoruz ki yeni bazı adımlar atmak suretiyle geçici bir düzenleme yapılır ve yerli para birimi ile bu süreci atlatma adımı at(ıl)malıdır. Çünkü adeta bir emperyal mantık var, diğer tarafta kızmasın AVM mağaza sahipleri orada çırpınan battı batacak esnaf var. Bu süreci beraber atlatmalıyız" demişti!
Günlerdir bu cümleyi evirip-çevirip okudum! Konuşma dilinde olabilecek ifade eksikliklerini görmezden gelmeye çalışarak...
Günlerdir -becerebildiğimce- komünistçe, kapitalistçe, liberalce, sosyalistçe bakmaya ve algılamaya çalıştım!
Bildiğim ve bilgimle düz orantılı kavrayabildiğim kadarıyla "yerli para birimi" kavramını, hiç bir fikir kulvarında yarışa sokamadım!
Resmî para birimini anlayabilirdim.
Millî para birimini biliyorum ve adı Türk Lirası...
Ve biz bağımsız bir devletiz!
Ve biz; "Bağımsızlık karakterimdir" temelli hür bir devletiz!
Ham maddesini bizden kendi boyalı kâğıtlarıyla yani dolar ve euro ile alıp ürettikleri ve kendi dillerince markaladıkları ürünleri bize yine kendi boyalı kâğıtlarıyla yani dolar ve euro ile satıyorlar!
Bağımsız Türkiye Cumhuriyeti Devleti olarak, millî bütçemizi dolarla açıp-kapatıyoruz!
Bütçe açığımızı, ekonomik büyüme veya küçülmemizi dolarla ifade ediyoruz!
Dolar ve euro karşısında, kızgın saca düşen kar gibi cızırdayarak yok olan, Türk Lirası sadece pazarlarda geçerli!
Pazar esnafı, toplayabildiği Türk Lirası banknotları ve madenî Türk Lirası paraları, toptancıya veriyor; toptancı kendine gelen bu Türk Lirası adlı banknot veya madeni paraları, dolar veya euroya çevirirken elinde eriyen banknot ve madeni paralar yüzünden oluşan kaybı telafi için, çareler arıyor!
Verdiğinin karşılığı aldığı maldan ticaret yapıp kazanabilmek için 1 (bir) Türk Lirasına aldığı malı, en az 4 (dört) Türk Lirasına dağıtıyor!
Çünkü iki ay önce; dolar ve euro karşısında ikiye bir, üçe birken, bir gecede; dolara karşı üç buçuğa bir, euroya karşı dörde bir Türk Lirası...
Yani 3.58 Türk Lirası, bir dolar;
3.81 Türk Lirası, bir euro!
Yani iki ay önce 1.000 Dolar olan dükkân kirasını ödeyebilmek için 2.000 Türk Lirası ödeyen esnaf, bugün 3 bin 580 Türk Lirası ödemek durumunda; euro ile kiralanmışsa 3 bin 810 Türk Lirası ödemek durumunda!
19 Şubat 2001 Pazartesi günü Karaoğlan Ecevit'in Cumhurbaşkanlığına getirdiği Ahmet Necdet Sezer'in, Anayasa kitapçığını Başbakan Ecevit'e, Başbakan Yardımcısı Hüsamettin Özkan'ın da; "Nankör kedi!" diyerek, Cumhurbaşkanı'na fırlatmasıyla oluşan siyasi ve ekonomik krizi hatırladım!
200 bin Türk Lirası olan 1 Markın, bir gecede 750 bin liraya fırlamasıyla batan, yok olan Orta Ölçekli veya biraz üstü esnaflar, bir gecede batmışlardı!
Maalesef ben de o bir gecede ve asla kendi beceriksizliğimden olmadan batanlardan ve esnaflığa tövbe edenlerdendim!
2001 yılındaki siyasi ve ekonomik krizin üzerinden 15 yıl geçmiş olmasına rağmen, o gün açılan ekonomik yaralar, bırakın iyileşmeyi hâlâ sarılabilmiş, hâlâ kavlamış değil!
Şimdi de bir gecede; 2 Türk Lirası olan dolar 3 Lira 58 Kuruşa; 2 lira 20 kuruş olan euro, 3 lira 81 kuruşa fırladı!
Dövizle borçlanıp Türk Lirasıyla ödeme yapan orta ölçekli ve küçük esnafın alacakları yerinde aynen dururken borç ve ödeme taksitleri, bir gecede yüzde yüz arttı!
Bu durumda ne mi olacak?
İnşallah olmasın ama elbette 2001 deki gibi; batan batana!
Mücahit Erbakan'a maaşlı il başkanlığı yapan, ondan önce delik ayakkabılı olduğunu kendilerinden duyduğumuz, günümüzde ise dünya devi 8 zengin patronun arasında yer alan Seçilmiş Partili Cumhurbaşkanı Dünya Liderimiz de, "Milli Para" yerine, "Yerli para" diyecek kadar ekonomist!
Ve tam burada; "Hafıza-i beşer nisyân ile ma'lûldür" sözüne inatla direnen hafızam; "Eğer bir gün duyarsanız ki Tayyip Erdoğan çok zengin olmuş, bilin ki haram yemiştir" narasını hatırlattı!
Bu hatırlama da öfkemi kırbaçladı!
Adana'da bir Kız Öğrenci Yurdunda çıkan yangında, cayır-cayır yanan 11 çocuğa, yani günahtan uzak 11 melâikeye rahmet okuyan, akıl etmeyen dolayısıyla da başımıza pislik yağmasına neden olan iki kişiden birine, cayır cayır yanan çocukları düşünerek; "Beter olun!" diye bed-duâ ettim!
Çünkü o akletmeyen iki kişiden biri yüzünden Milli Ekonomi Modeli'nin uygulanacağı Sosyal Devlet-Millî Devlet Projesiyle her birimiz; 5.000 TL asgari ücretten, 1.000 TL Vatandaşlık maaşından, 1.500 TL. Ev Hanımı maaşından, 250 Türk Lirası Çocuk yardımından, 15.000 Türk Lirası Doğum ikramiyesinden, faizsiz ve kira öder gibi ödeyeceğimiz ev kredisinden mahrum olduk!
Düşündükçe kızıyor, kızdıkça öfkeleniyorum!
Kendi kurduğu kulvarda, kendisinin çıkarttığı siyasi ve ekonomik krizlerle millete can çekiştiren ve "Yerli para birimi" ile krizi atlamayı öneren Dünya Lideri Seçilmiş Partili Cumhurbaşkanı Reis'in, ömrüne bereket, her darlandığında imdadına yetişen -Reis'in deyimiyle- "Yavru Muhalefet MeHaPe" Genel Başkanı Bahçeli'ye can sağlığı diliyorum!
Çünkü; "Siz nasılsanız başınıza o şekilde idareciler gelir. Bir toplum kendini düzeltmedikçe Allah onlardaki hali düzeltmez" şeklindeki îmanî, ahlakî uyarıyı, öğretiyi hatırlıyorum...
"Hâlâ akletmez misiniz?" (Saffat-138).
"OLAMAZ TÜRK'E BAŞ, TÜRK'ÜM DEMEYEN" Vesselâm...
Selâm, sevgi, duâ...