Hu! Hu! Komşu!

Toplumun en küçük çekirdeği, "birey" ise; bireyden aileye, aileden sülaleye, sülaleden kabileye, kabileden aşirete, aşiretten halka, halktan millete doğru, kademe-kademe ilerleyerek inceleyelim mi?"Aldığın selam, verdiğin; duyduğun küfür, ettiğin" ise sana ihtiyaç duyan kardeşini, arkadaşını, ahbabını, komşunu yalnız bırakırsan, onlara ihtiyacın olduğunda, yalnız kalmaz mısın? Bugün yaşadığımız; "Kaliteli Yalnızlık" maalesef bu!Dünya sosyologlarının, filologlarının, tarihçiler ve coğrafyacılarının; "Dünyanın Dibi" diye adlandırdığı bir coğrafyayı, Vatanlaştırmışız ve üzerinde yaşamaktayız...Allah kurgusu, tabiat harikası dört mevsimi, -hakkıyla- yaşayan belki de tek coğrafyayız. Bu yüzdendir ki, her mevsimi anlatan şiirlerimiz, şarkılarımız, türkülerimiz var. Zaman olarak her mevsimde yaşanmışı anlatan; destanlar, masallar, hikâyeler ve romanlarımız var... "Bana ne yazdan, bahardan,Bana ne borandan, kardan?Aşağıdan, yukarıdanYolun sonu, görünüyor" diye türkü yakabilecek kaç millet vardır?Bunlar işin hamâset tarafı!Gerçeğe dönmek, gerçeklerle yüzleşmek zorundayız!Ferd'den yani bireyden, ferdiyetten yani bireylikten bahisle adım-adım günümüz gerçekleriyle yüzleşmek/yüzleştirmek istiyorum.Kimi veya kimleri mi? Başta kendim olmak kaydıyla sevdiğim herkesi, etkili-yetkili Devlet-Millet sorumluluğu taşıyan her ferdi, her bireyi!TDK Türkçe Sözlük'e göre;Birey, "Toplumları oluşturan ve düşünsel, duygusal, iradeyle ilgili nitelikleri toplum içinde belirlenen insanların her biri, fert" şeklinde tarif ediliyor.Fertlerden oluşan her ailenin bir aile reisi, her sülâlenin bir büyüğü, her aşiretin bir beği, her halkın bir başı, her milletin bir önderi yok mudur?Milletlerin teşkilatlanmış/örgütlenmiş ve yapılan yasalarla düzeni sağlanmış haline de Devlet diyebileceğimize göre; her milletin Devlet Yöneticilerinin kendi efrâdından yani fertlerinden olması, akıl gereği değil midir?Milletin teşkilatlanmış hali olan devletin yöneticisi, milletten olmazsa yaptıklarının veya yapacaklarının, millette olumlu karşılığı olabilir mi?Biraz daha açık söyleyeyim:1998'e kadar bölücü PKK elebaşını Şam'da muhafaza ve müdafaa eden Hafız Esad'lı Suriye ile 2000 yılından beri Beşar Esad yönetimindeki Suriye, aynı mıdır?Tersten bakarsak; PKK elebaşısı bebek katilini barındıran Hafız Esad'a memleketini dar eden Türkiye Cumhuriyeti yöneticileri ile Beşar Esad'la ABD ve AB istiyor diye bir anda düşman olan yöneticiler, aynı mıdır?Ortadoğu adlı coğrafyanın tarihinde; en uzun ve en kalıcı olan yönetim, Türk Milletinde olmuştur. Yüz sene öncesine kadar "Mağrip-Maşrık" dediğimiz Afrika'nın kuzeyindeki ülkelerin tamamı, en azı 300 yıl olmak kaydıyla sınırlarımız, halkı da tebaamız ve sonra yakın komşularımız olmuştur. Dolayısıyla en az; 300+100= 400 yıllık bir iç-içelik söz konusudur.Birinci Dünya Savaşı sonrası, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin tapusu olan Lozan Antlaşması'nı kabul etmeyen ve imzalamayan tek ülke ABD ile şu anki yöneticilerin; ısrarlı ittifaklarının millî akılla, millî çıkarla bir alakası olabilir mi?Tamam! Milletler-arası Hukuka göre; hiç bir devletin, bir başka devletin iç-işlerine karışmak hakkı yoktur ama iç-işlerinde beşinci kol faaliyetleriyle karıştırıcılık yapan ülkelerin, iç-işlerini karıştırmak ta mukabil bir hak olmaz mı?Biraz daha açayım:1998'e kadar, başımıza Haçlı'nın organize ederek musallat ettiği PKK elebaşısını, yıllarca Şam'da barındıran Suriye'deki soydaşlarımızı, beşinci kol faaliyetleriyle destekleyerek Suriye'nin başına belâ etmek, millî akıl gereği değil midir?PYD'ye PJD'ye ev-sahipliği eden İran, Irak ve Suriye'deki Türk Halkları; beşinci kol faaliyetleriyle desteklemek, devlet aklı gereği değil midir?Toplumun en küçük çekirdeği aile ve fertlerin barınağı ev, "Evimizin evi"nin adı da Vatan değil midir?Vatan denilen; Evimizin Evi de, Devletin siyasi atlaslardaki ikamet adresi değil midir?Evinin güvenliğini sağlayamayan aile reisi olamayacağına göre; Evimizin Evi olan Vatanın müdafaasını gereğince yapamayandan Devlet Adamı, Devlet Yöneticisi olabilir mi?Komşu ile dövüşmemek için, herkesin yaramaz çocuğunu gözetmek mecburiyeti yok mudur?"Yurtta sulh, cihanda sulh" sözünün açılımı, bu değil midir?Nüfusunun % 99'u Müslüman olan bir ülkede, hemen her gün Müslümanlığını vurgulayarak yaşayan yöneticilerin; "Allah'a ibadet edin. O'na hiçbir şeyi eş tutmayın. Ana babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yanınızdaki arkadaşa, yolda kalmışa, sağ ellerinizin malik olduğu kimselere (memlûklerinize) iyilik edin. Allah, kendini beğenen ve dâima böbürlenen kimseyi sevmez" (Nisa-36) şeklindeki Allah Buyruğundan habersiz olmaları, mümkün müdür?Haberdâr iseler; Kur'ân ikazlarına rağmen yahudi ve hıristiyanlarla dost olup, Müslüman komşularımıza/soydaşlarımıza karşı yaptırım uygulamanın, İslâm'la bir alâkası olabilir mi?Hülâsa; Sırça köşkte yaşayanların, komşunun camına taş atmamaları gerekir! Çünkü komşunun camını kıranların, camdan (sırça) köşkleri, atılacak komşu taşlarına dayanamaz, tuz-buz olur!"OLAMAZ TÜRK'E BAŞ, TÜRK'ÜM DEMEYEN" Vesselâm... Selâm, sevgi, duâ...