Hukuk Risalesi’nde Allah’ın hakkı
İmam Zeynelâbidin (a.s.)’ın Hukuk Risalesi’nin baş tarafında da ilk olarak yer verdiği hak Allah’ın hakkıdır
28.11.2023 08:02:00
Hasan Parlak
Hasan Parlak





İmam Zeynelâbidin (a.s.)'ın Hukuk Risalesi'nin baş tarafında da ilk olarak yer verdiği hak Allah'ın hakkıdır:
"Allah'ın en büyük hakkı, O'na kulluk etmen, hiçbir şeyi O'na ortak koşmamandır. Bunu samimiyetle yerine getirdiğin takdirde O da, dünya ve ahiret işlerinde sana kâfi gelmeyi üzerine alır, her iki cihanda da sevdiğini senin için gözetmeyi garanti eder."
Hz. Peygamber (s.a.v.), Veda Hutbesi'nin girişinde Allah'ı hamd ve senâ ederek başlar ve şöyle buyurur:
"Allah'a hamd ve senâ ederiz. O'na döneriz. Nefislerimizin fenalıklarından ve kötü emellerinden O'na sığınırız. Allah'ın hidayet ettiğini kimse yoldan çıkaramaz. Allah'ın şaşırttığını kimse yola koyamaz.
Şehadet ederim ki, Allah'tan başka Tanrı yoktur. Bir'dir, eşi ve ortağı yoktur. Yine şehadet ederim ki, Muhammed (s.a.v.) O'nun kulu ve Resulü'dür.
Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkmanızı, O'na itaat etmenizi vasiyet ederim."
"Resul-i Ekrem (s.a.v.)'in, Veda Hutbesi'nde mükellef insanı (ki bu kâmil mü'mindir) tarif ederken, onun en temel vasfı olarak Allah'a iman ve kulluğunu vurgulaması son derece isabetli, hikmete uygundur."
Görüldüğü gibi, Hz. Peygamberin (s.a.v.) Veda Hutbesi'nin girişinde ve İmam Zeynelâbidin (a.s.)'ın Hukuk Risalesi'nde, mü'minler için yapılan ilk ikaz Allah'a imandır.
Zira âlemdeki en büyük gerçek, Allah-u Teala'nın varlığı ve birliğidir. Yani, uluhiyyet gerçeğidir.
Resulûllah (s.a.v.)'in hutbesinde Allah'ın birliğinin tasdikinin ardından nübüvvetten bahsedilir ki, bu, Allah'ı, Allah Elçisi'nin tanıttığı şekilde tanımak demektir.
Diyebiliriz ki, Veda Hutbesi Allah'ın birliği ve nübüvvet vurgusu üzerine bina edilmiştir.
Yukarıdaki iki ifade de Allah'ın varlığı ve birliği, ubudiyet ile yani Allah'a kulluk ile tamamlanmıştır.
İki ifadenin giriş bölümünden çıkan mânâ, yetiştirilmek istenen kâmil insanın en temel vasfını da ortaya koymaktadır: Allah'a iman ve kulluk.
Ve tersinden ele alırsak, kâmil insan ancak Veda Hutbesi'nde ve risalede belirtilen gerçek iman ile yetiştirilir.
Hakları verecek, yaşanmasını sağlayacak ve koruyacak olan da bu kâmil insandır.
"Kendini ihya, âlemi imar edecek mükellef ve mükemmel insan (gerçek mü'min) ancak İslam'ın ortaya koyduğu ve Veda Hutbesi'nde zikredilen gerçek iman sayesinde yetişir. Hak ve adalet, insanlıkta huzur ve sükûn ancak bu insanın eliyle olabilir."
CAN VE BEDEN EMNİYETİ KONUSU
İmam (a.s.)'ın Hukuk Risalesi'nde Allah'ın hakkının ardından, kişinin canı ve bedeni üzerindeki haklara geçilmiştir.
Veda Hutbesi'nde ise korunması gereken 5 mukaddes varlıktan bahsedilir. Bunlar can, mal, namus, din ve vatandır. Bunlar kutsaldır ve korunmalıdır.
Resul-i Ekrem (s.a.v.), Veda Hutbesi'nde bu mukaddes değerleri şöyle buyurmuştur:
"Bu gününüz nasıl mukaddes bir gün, bu ayınız nasıl mukaddes bir ay, bu şehriniz nasıl mukaddes bir şehir ise, biliniz ki; canlarınız, mallarınız, ırzlarınız da, Allah'ın huzuruna çıkıncaya kadar bu mukaddes gün, bu mukaddes ay, bu mukaddes şehir gibi yekdiğerinize karşı mukaddestir. Bunlara tecavüz haramdır."
"Cahiliyet âdetlerini ayağımın altına alıp çiğniyorum. Bütün kan gütme davaları tamamıyla kaldırılmıştır. Bunlar yalan ve uydurma şeylerdir. Ortadan kaldırılan ilk kan davası, Abdülmuttaliboğullarından Haris'in kan davasıdır."
"Sakın bundan sonra kafirler gibi hasım olup birbirinizin boynunu vurmayınız."
İmam (a.s.)'ın risalesinde ise, canın kutsallığı, mü'minin canını ve organlarını Allah yolunda kullanması, onlara ihtiyaçlarını vermesi şeklinde ifade bulmuştur.
Burada, can ve bedenin hakkı, dilin hakkı, kulağın hakkı, gözün hakkı, ayağın hakkı, elin hakkı, midenin hakkı ve üreme organının hakkı yer alır." (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Zeynelabidin eserinden)
"Allah'ın en büyük hakkı, O'na kulluk etmen, hiçbir şeyi O'na ortak koşmamandır. Bunu samimiyetle yerine getirdiğin takdirde O da, dünya ve ahiret işlerinde sana kâfi gelmeyi üzerine alır, her iki cihanda da sevdiğini senin için gözetmeyi garanti eder."
Hz. Peygamber (s.a.v.), Veda Hutbesi'nin girişinde Allah'ı hamd ve senâ ederek başlar ve şöyle buyurur:
"Allah'a hamd ve senâ ederiz. O'na döneriz. Nefislerimizin fenalıklarından ve kötü emellerinden O'na sığınırız. Allah'ın hidayet ettiğini kimse yoldan çıkaramaz. Allah'ın şaşırttığını kimse yola koyamaz.
Şehadet ederim ki, Allah'tan başka Tanrı yoktur. Bir'dir, eşi ve ortağı yoktur. Yine şehadet ederim ki, Muhammed (s.a.v.) O'nun kulu ve Resulü'dür.
Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkmanızı, O'na itaat etmenizi vasiyet ederim."
"Resul-i Ekrem (s.a.v.)'in, Veda Hutbesi'nde mükellef insanı (ki bu kâmil mü'mindir) tarif ederken, onun en temel vasfı olarak Allah'a iman ve kulluğunu vurgulaması son derece isabetli, hikmete uygundur."
Görüldüğü gibi, Hz. Peygamberin (s.a.v.) Veda Hutbesi'nin girişinde ve İmam Zeynelâbidin (a.s.)'ın Hukuk Risalesi'nde, mü'minler için yapılan ilk ikaz Allah'a imandır.
Zira âlemdeki en büyük gerçek, Allah-u Teala'nın varlığı ve birliğidir. Yani, uluhiyyet gerçeğidir.
Resulûllah (s.a.v.)'in hutbesinde Allah'ın birliğinin tasdikinin ardından nübüvvetten bahsedilir ki, bu, Allah'ı, Allah Elçisi'nin tanıttığı şekilde tanımak demektir.
Diyebiliriz ki, Veda Hutbesi Allah'ın birliği ve nübüvvet vurgusu üzerine bina edilmiştir.
Yukarıdaki iki ifade de Allah'ın varlığı ve birliği, ubudiyet ile yani Allah'a kulluk ile tamamlanmıştır.
İki ifadenin giriş bölümünden çıkan mânâ, yetiştirilmek istenen kâmil insanın en temel vasfını da ortaya koymaktadır: Allah'a iman ve kulluk.
Ve tersinden ele alırsak, kâmil insan ancak Veda Hutbesi'nde ve risalede belirtilen gerçek iman ile yetiştirilir.
Hakları verecek, yaşanmasını sağlayacak ve koruyacak olan da bu kâmil insandır.
"Kendini ihya, âlemi imar edecek mükellef ve mükemmel insan (gerçek mü'min) ancak İslam'ın ortaya koyduğu ve Veda Hutbesi'nde zikredilen gerçek iman sayesinde yetişir. Hak ve adalet, insanlıkta huzur ve sükûn ancak bu insanın eliyle olabilir."
CAN VE BEDEN EMNİYETİ KONUSU
İmam (a.s.)'ın Hukuk Risalesi'nde Allah'ın hakkının ardından, kişinin canı ve bedeni üzerindeki haklara geçilmiştir.
Veda Hutbesi'nde ise korunması gereken 5 mukaddes varlıktan bahsedilir. Bunlar can, mal, namus, din ve vatandır. Bunlar kutsaldır ve korunmalıdır.
Resul-i Ekrem (s.a.v.), Veda Hutbesi'nde bu mukaddes değerleri şöyle buyurmuştur:
"Bu gününüz nasıl mukaddes bir gün, bu ayınız nasıl mukaddes bir ay, bu şehriniz nasıl mukaddes bir şehir ise, biliniz ki; canlarınız, mallarınız, ırzlarınız da, Allah'ın huzuruna çıkıncaya kadar bu mukaddes gün, bu mukaddes ay, bu mukaddes şehir gibi yekdiğerinize karşı mukaddestir. Bunlara tecavüz haramdır."
"Cahiliyet âdetlerini ayağımın altına alıp çiğniyorum. Bütün kan gütme davaları tamamıyla kaldırılmıştır. Bunlar yalan ve uydurma şeylerdir. Ortadan kaldırılan ilk kan davası, Abdülmuttaliboğullarından Haris'in kan davasıdır."
"Sakın bundan sonra kafirler gibi hasım olup birbirinizin boynunu vurmayınız."
İmam (a.s.)'ın risalesinde ise, canın kutsallığı, mü'minin canını ve organlarını Allah yolunda kullanması, onlara ihtiyaçlarını vermesi şeklinde ifade bulmuştur.
Burada, can ve bedenin hakkı, dilin hakkı, kulağın hakkı, gözün hakkı, ayağın hakkı, elin hakkı, midenin hakkı ve üreme organının hakkı yer alır." (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Zeynelabidin eserinden)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.