




Ey şu zamanın münafıkları bu hikâye sizedir. Beni öldürmek istersiniz, ama bu olmayacak. Böyle bir iyiliği (!) bulmanız kabil değil. Bu bapta elleriniz kusurlu. Ezelde verilen bir hüküm olmasaydı, sizi teker teker hesaba çeker, azarlamayı da bilirdim. Her işin kökü hükümledir. Ayakta durmak da hükümle olur, ilmin gereğini yapmak da o ezelî hükme bağlıdır.
Allah yolcuları halktan korkmaz. Çünkü onları Allah kefaletine almıştır. Onları Allah saklar ve idare eder, her kötülükten esirger.
Allah yolcuları da buna inanır; bu sebeple halktan gelecek bir yaramaz işe aldırmaz. Bilirler ki, yakında halkın eli tutamayacak, ayakları yürüyemeyecek ve dili de söz edemeyecek. Halkın âciz olduğuna ve yokluk içinde bulunduğuna inanmışlardır. Bilirler ki, halk öldüremez ve bir paye veremez. Bilirler ki halkın elinde ne fayda ne de zarar vardır.
Hak yolcuları mülk olarak yalnız Hakk'ın varlığını bilirler. Ondan başkasında güç olmadığına, veren, alan, faydalı olan ve zarar veren yalnız O olduğuna inanırlar. Bu imanlarıdır ki onları şirk yükünden alır.
Onları Hak öz olarak seçmiştir. Dolayısıyla daima huzur içinde ve Zât'ı ile ülfet hâlinde olurlar. Rahatları O'nunladır. O'nun verdiği rahatlık içinde kalır, lûtfuna uğrar, kalpten O'na münacat ederler. Bu hâli bulduktan sonra dünya olmuş veya olmamış aldırmazlar. Âhiret ister olsun, ister olmasın bir şey ummazlar. Hayra şerre aldırış etmezler.
Allah yolcuları kötü işleri bırakmak için ilk zamanda kendilerini biraz zorladılar. Sonraları Hak onlara acıdı. Kötülüğü terki tabiî kıldı ve bu duyguyu bir hibe olarak verdi.
Hakkın verdiği hedefe varınca, zühdün özüne erdiler. Tabiatın da ne demek olduğunu anladılar. Her şeyi Hak'tan öğrendiler.
Her şeyi o büyüklerden belleyiniz. Şimdilik ibadeti, içinizden gelmese bile zorla yapınız. Kötü işleri terke gayret ediniz. Yasaklara yakın olmayınız. Bir zaman sonra göreceksiniz ki, zorla yaptığınız işler tabiî bir hâl almış.
Rabb'inizin kelâmını anlayınız; anladığınızla amel ediniz; amellerinizde ihlâsı bırakmayınız.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.