Hz. Fatıma’nın dünyası kararıyor -1-
Hicret’in on birinci senesinde, Sâfer ayının son günlerinde Hz. Peygamber (s.a.v.) rahatsızlandı. Sahabeler arasında başta bu hastalık geçici bir rahatsızlık olarak değerlendirildiyse de durumu gittikçe ağırlaşıyordu
08.07.2023 19:42:00
Haber Merkezi
Haber Merkezi





Hicret'in on birinci senesinde, Sâfer ayının son günlerinde Hz. Peygamber (s.a.v.) rahatsızlandı. Sahabeler arasında başta bu hastalık geçici bir rahatsızlık olarak değerlendirildiyse de durumu gittikçe ağırlaşıyordu.
Hz. Fâtıma (a.s.) Veda Haccı'ndan sonra rüyada Kur'an okuduğunu, aniden bu Kur'an'ın elinden çıkıp kaybolduğunu görüyordu. Korkmuş bir halde uyandı.
Gidip rüyayı Babasına anlattı. Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: O Kur'an, Benim ey gözümün nuru. Çok geçmeden göçeceğim."
Resulüllah'ın, son nefesini Hz. Ali'nin kucağında vermesi
Resulullah (s.a.v.)'e son anlarında en çok hizmet edenler, Hz. Fâtıma (a.s.) ve eşi Hz. Ali (a.s.) olmuştur.
Ehl-i Sünnet kaynaklarından Hacer Askalani'ye ait El-İshabe'de Hz. Ali (a.s.) şöyle rivayet eder:
"Muaz, Hz. Aişe'ye Resûlullah'ı (s.a.v.) ağrıları olduğu ve vefat ettiği zaman nasıl bulduğunu sordu.
Hz. Aişe şu cevabı verdi: Ey Muaz, Ben O'nu vefatı esnasında görmedim. Ama kızı Fâtıma'ya sorabilirsin; O yanındaydı."
Bazı Sünni kaynaklarda Peygamberimizin (s.a.v.), Hz. Aişe'nin yanında son nefesini verdiği yazsa da, bizzat Hz. Aişe bunu yalanlamaktadır.
Enes'den şöyle bir rivayet vardır: "Peygamberimizin (s.a.v.) vefat ettiği son hastalığı esnasında Fâtıma (a.s.), yanında oğulları Hasan (a.s.) ve Hüseyin (a.s.) olduğu halde, Peygamberin (s.a.v.) yanına geldi. Peygamberin (s.a.v.) üzerine kapandı, göğsünü göğsünün üzerine koydu ve ağlamaya başladı.
Peygamber (s.a.v.) O'na dedi ki: "Ey Fâtıma, Benim için ağlama. Dövünme, yüzünü tırmalama. Saçını başını yolma. Âh u figan edip vaveyla koparma. Allah'a sığınarak teselli bul."
Ardından ağladı ve şunları söyledi: "Allah'ım, Ehl-i Beyt'im Sana emanettir. Allah'ım! Bunlar, Sana ve mü'minlere bıraktığım emanettirler."
Sünni Buhari ve Müslim, Sahih'lerinde Hz. Aişe'den şu rivayete yer verirler:
"Karşıdan Fâtıma geliyordu. Yürüyüşü tıpkı Peygamberin (s.a.v.) yürüyüşü gibiydi. Peygamber (s.a.v.): 'Hoş geldin kızım' dedi. Sonra O'nu sağına veya soluna oturttu.
Ardından O'na gizlice bir şeyler fısıldadı. Bunun üzerine Fâtıma (a.s.) ağlamaya başladı.
Dedim ki: 'Resulullah (s.a.v.) Sana özel bir şey söylediği halde ağlıyor musun?'
Ardından Resulullah (s.a.v.) yine O'na gizlice bir şey söyledi bu sefer Fâtıma (a.s.) gülmeye başladı.
Dedim ki: 'Bugünkü gibi sevinçle hüznün bu kadar birbirlerine yakın olduklarını görmemiştim.'
Fâtıma (a.s.)'a, Hz. Peygamberin (s.a.v.) Kendisine ne söylediğini sordum. Dedi ki: 'Resulullah (s.a.v.)'in sırrını ifşa edemem.'
Sonra Hz. Peygamber (s.a.v.) Efendimiz vefat edince bir kez daha Fâtıma'ya Peygamberin (s.a.v.) o zaman Kendisine ne söylediğini sordum.
Dedi ki: 'Peygamber (s.a.v.) Bana şunu söyledi: 'Cebrail her sene Kur'an'ı bir kere Bana tekrarladı. Bu sene iki kere tekrarladı. Ben, bunu ecelimin yaklaştığına yoruyorum.' Bunun üzerine ağladım.'
Sonra Bana dedi ki: Sen, Benim ailem içinde Bana en önce kavuşacak kimsesin. Ben ne güzel selefim Senin için. Sen cennet kadınlarının hanımefendisi olmak istemez misin?' Bunu deyince Ben de sevinçten güldüm."
İmam Musa b. Câfer'in, babasından şöyle rivayet ettiği bildirilir:
"Hz. Peygamber (s.a.v.) vefat edeceği sabahın hemen öncesindeki gece, Ali (a.s.), Hasan (a.s.) ve Hüseyin'i (a.s.) çağırdı. Onlar gelince de kapıyı üzerlerine kapattırdı ve: 'Ey Fâtıma' dedi. Fâtıma (a.s.)'ı Kendisine yaklaştırdı. Gece buyunca gizli gizli bir şeyler konuştu. Konuşmaları uzun sürünce Ali (a.s.), Hasan (a.s.) ve Hüseyin'i (a.s.) alarak kapıda durdular.
İnsanlar kapının önünde durmuşlardı. Peygamberin (s.a.v.) eşleri de Ali (a.s.) ve oğullarına bakıyorlardı.
Hz. Aişe dedi ki: 'Bu saatte Resûlullah (s.a.v.) ne tür bir iş için Seni dışarı çıkarıp, kızıyla baş başa kaldı?'
Hz. Ali (a.s.) O'na dedi ki: 'O'nunla niçin baş başa kaldığını ve O'na neleri aktardığını biliyorsun. Bu, Senin, babanın ve iki arkadaşının da içinde bulunduğu bir meseledir.' Hz. Aişe ne diyeceğini bilemez oldu, tek kelime etmedi."
Hz. Fâtıma (a.s.) Veda Haccı'ndan sonra rüyada Kur'an okuduğunu, aniden bu Kur'an'ın elinden çıkıp kaybolduğunu görüyordu. Korkmuş bir halde uyandı.
Gidip rüyayı Babasına anlattı. Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: O Kur'an, Benim ey gözümün nuru. Çok geçmeden göçeceğim."
Resulüllah'ın, son nefesini Hz. Ali'nin kucağında vermesi
Resulullah (s.a.v.)'e son anlarında en çok hizmet edenler, Hz. Fâtıma (a.s.) ve eşi Hz. Ali (a.s.) olmuştur.
Ehl-i Sünnet kaynaklarından Hacer Askalani'ye ait El-İshabe'de Hz. Ali (a.s.) şöyle rivayet eder:
"Muaz, Hz. Aişe'ye Resûlullah'ı (s.a.v.) ağrıları olduğu ve vefat ettiği zaman nasıl bulduğunu sordu.
Hz. Aişe şu cevabı verdi: Ey Muaz, Ben O'nu vefatı esnasında görmedim. Ama kızı Fâtıma'ya sorabilirsin; O yanındaydı."
Bazı Sünni kaynaklarda Peygamberimizin (s.a.v.), Hz. Aişe'nin yanında son nefesini verdiği yazsa da, bizzat Hz. Aişe bunu yalanlamaktadır.
Enes'den şöyle bir rivayet vardır: "Peygamberimizin (s.a.v.) vefat ettiği son hastalığı esnasında Fâtıma (a.s.), yanında oğulları Hasan (a.s.) ve Hüseyin (a.s.) olduğu halde, Peygamberin (s.a.v.) yanına geldi. Peygamberin (s.a.v.) üzerine kapandı, göğsünü göğsünün üzerine koydu ve ağlamaya başladı.
Peygamber (s.a.v.) O'na dedi ki: "Ey Fâtıma, Benim için ağlama. Dövünme, yüzünü tırmalama. Saçını başını yolma. Âh u figan edip vaveyla koparma. Allah'a sığınarak teselli bul."
Ardından ağladı ve şunları söyledi: "Allah'ım, Ehl-i Beyt'im Sana emanettir. Allah'ım! Bunlar, Sana ve mü'minlere bıraktığım emanettirler."
Sünni Buhari ve Müslim, Sahih'lerinde Hz. Aişe'den şu rivayete yer verirler:
"Karşıdan Fâtıma geliyordu. Yürüyüşü tıpkı Peygamberin (s.a.v.) yürüyüşü gibiydi. Peygamber (s.a.v.): 'Hoş geldin kızım' dedi. Sonra O'nu sağına veya soluna oturttu.
Ardından O'na gizlice bir şeyler fısıldadı. Bunun üzerine Fâtıma (a.s.) ağlamaya başladı.
Dedim ki: 'Resulullah (s.a.v.) Sana özel bir şey söylediği halde ağlıyor musun?'
Ardından Resulullah (s.a.v.) yine O'na gizlice bir şey söyledi bu sefer Fâtıma (a.s.) gülmeye başladı.
Dedim ki: 'Bugünkü gibi sevinçle hüznün bu kadar birbirlerine yakın olduklarını görmemiştim.'
Fâtıma (a.s.)'a, Hz. Peygamberin (s.a.v.) Kendisine ne söylediğini sordum. Dedi ki: 'Resulullah (s.a.v.)'in sırrını ifşa edemem.'
Sonra Hz. Peygamber (s.a.v.) Efendimiz vefat edince bir kez daha Fâtıma'ya Peygamberin (s.a.v.) o zaman Kendisine ne söylediğini sordum.
Dedi ki: 'Peygamber (s.a.v.) Bana şunu söyledi: 'Cebrail her sene Kur'an'ı bir kere Bana tekrarladı. Bu sene iki kere tekrarladı. Ben, bunu ecelimin yaklaştığına yoruyorum.' Bunun üzerine ağladım.'
Sonra Bana dedi ki: Sen, Benim ailem içinde Bana en önce kavuşacak kimsesin. Ben ne güzel selefim Senin için. Sen cennet kadınlarının hanımefendisi olmak istemez misin?' Bunu deyince Ben de sevinçten güldüm."
İmam Musa b. Câfer'in, babasından şöyle rivayet ettiği bildirilir:
"Hz. Peygamber (s.a.v.) vefat edeceği sabahın hemen öncesindeki gece, Ali (a.s.), Hasan (a.s.) ve Hüseyin'i (a.s.) çağırdı. Onlar gelince de kapıyı üzerlerine kapattırdı ve: 'Ey Fâtıma' dedi. Fâtıma (a.s.)'ı Kendisine yaklaştırdı. Gece buyunca gizli gizli bir şeyler konuştu. Konuşmaları uzun sürünce Ali (a.s.), Hasan (a.s.) ve Hüseyin'i (a.s.) alarak kapıda durdular.
İnsanlar kapının önünde durmuşlardı. Peygamberin (s.a.v.) eşleri de Ali (a.s.) ve oğullarına bakıyorlardı.
Hz. Aişe dedi ki: 'Bu saatte Resûlullah (s.a.v.) ne tür bir iş için Seni dışarı çıkarıp, kızıyla baş başa kaldı?'
Hz. Ali (a.s.) O'na dedi ki: 'O'nunla niçin baş başa kaldığını ve O'na neleri aktardığını biliyorsun. Bu, Senin, babanın ve iki arkadaşının da içinde bulunduğu bir meseledir.' Hz. Aişe ne diyeceğini bilemez oldu, tek kelime etmedi."
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.