Hz. Fatıma’nın gazabı
Resulüllah’ın kızı Fâtımâ (a.s.) gazaba geldi, Ebu Bekir’e darıldı. Bu dargınlığı vefat edene kadar devam etti
10.02.2023 21:00:00





Bu konuda Buhari "Kitabu'l-Humus" adlı eserinde şöyle rivayet eder:
"Resulüllah'ın kızı Fâtımâ (a.s.) gazaba geldi, Ebu Bekir'e darıldı. Bu dargınlığı vefat edene kadar devam etti."
Yine Buhari şöyle yazmaktadır: "Fâtımâ (a.s.) Ebu Bekir'e darıldı ve vefat edinceye kadar onunla konuşmadı."
Bu konuda bir rivayet de şöyledir: "Fâtımâ (a.s.) ölüm döşeğinde Ebu Bekir ve Ömer'e şöyle dedi:
Allah'ı ve meleklerini şahit tutuyorum ki, ikiniz Beni öfkelendirdiniz, Beni hoşnut etmediniz, eğer Peygamber-i Ekrem (s.a.v.'i görecek olursam, ikinizi de şikayet edeceğim."
Hz. Fatıma'nın gazaplanmasının dinî bir gazaplanma olup olmadığı konusu
Sünni eserlerin birçoğunda Hz. Fâtımâ (a.s.)'ın gazaplanması hakkında, "Ebu Bekir ve Ömer'e olan gazabı dinî gazap değildir, dinî emirlerin aksine gerçekleşen bir iş sebebiyle gazaplanmıştır" şeklinde kayıtlar vardır.
Sünni imamlardan İmam-ı Rabbani, Redd-i Revafıd adlı eserinde Ebu Bekir'in tavrı için şunları yazmıştır:
"Fâtımâ'nın (a.s.) Ebu Bekir'den incinmesi, kendisine Fedek'ten miras vermediği içindi.
Bir hadis-i şerifte, 'Biz peygamberler miras bırakmayız. Bıraktıklarımız, fakirlere sadaka olur" buyurulduğu için halife Ebu Bekir Resulüllah (s.a.v.)'in hurmalıklarının gelirini fakirlere dağıttı.
Bu hadis-i şerife uyarak Fâtımâ'ya vermedi. Yoksa nefsine, şeytana uyarak yapmadı. Bunun için suç olmaz.
Eğer sorulursa ki, 'Fâtımâ (a.s.) niçin incindi?'
Cevabında deriz ki, O'nun incinmesi, düşünerek ve isteyerek incinmek olmayıp, insanlığın zayıf tarafı, yaradılış icabı idi. Elinde olmayarak incindi. Böyle incitilmesi ise yasak olmaz."
Ancak İmam Rabbani, burada hadisle çelişen bir fikir ortaya atmakta ve yanılmaktadır. Hz. Fâtımâ'nın incinmesi ile ilgili hadisler şu şekildedir:
"Fâtımâ Benim bir parçamdır, kalbimin meyvesidir ve ruhumdur; O'nu inciten Beni incitmiştir, Beni inciten Allah'ı incitmiştir; O'nu gazaplandıran Beni gazaplanmıştır, O'na eziyet eden Bana eziyet etmiştir."
"Ya Fâtımâ, Allah-u Teala Senin gazabın için gazab eder, Senin hoşnutluğun için hoşnut olur."
Elbette her kim Fâtımâ (a.s.)'ı dinî açıdan gazaplandırırsa, Allah'ın ve Peygamberin (s.a.v.) gazabına uğrayacaktır.
Ama "Fâtımâ (a.s.)'ın gazabı amacına ulaşamayan her duygusal insanın gösterdiği gazap hâlidir" denilmektedir. Ve bazı Sünni alimler, "Bir kimse, halifeden bir mal ister, halife de hak etmediği için talebini reddeder, üstelik halife o malı akraba ve dostlarına da vermez, aksine onu bütün Müslümanlara verirse, malı isteyen o kişi için halifeye darılmış denecek olursa; bu kişinin halife ona mal vermediği için darıldığı açıkça ortaya çıkmış olur" diyorlar.
Burada Hz. Fâtımâ'nın gazaplanması, haddin aşılması, Peygamberin ve nassın ihlal edilmesi olayıdır.
Bir başka ifadeyle, Peygamberin ve nassın yerine kişisel görüşlerin ikame edilmesidir. Hz. Fâtımâ'yı gazaplandıran budur.
Kaldı ki, halife Fedek'in Fâtımâ'ya ait olduğunu beyan eden belgeyi hazırlamış ancak Ömer'in etkisinde kalarak, belgeyi iptal etmiştir.
Bazı Sünni eserler, Hz. Fâtımâ'nın Fedek malı yüzünden gösterdiği tepkiden zamanla vazgeçmesini ve sessiz kalmasını da dinî gazaplanma olmadığı hakkındaki yorumlarına kanıt göstermektedirler.
Ehl-i Beyt alimlerinin bu tür yorumlara cevabı ise şöyle olmaktadır:
"İlk olarak Hz. Fâtımâ (a.s.), Allah-u Teala'nın, temizliğine ve masumiyetine hükmettiği bir insandır. Asla iftira atmaz ve yalan söylemez.
Hz. Fâtımâ (a.s.)'ın hakkında tathir ayeti nâzil olması bile bu iftiraları ortadan kaldırmak için yeterlidir.
İkinci olarak; Hz. Fâtımâ (a.s.)'ın gazabı bir hal değişikliği olmuş olsaydı, ortadan kalkması icap ederdi. Özellikle kendisinden özür dilendikten sonra kalbinden çıkması gerekirdi.
Hz. Fâtımâ (a.s.)'ın gazabı dinî bir gazaptı. Çünkü Allah-u Teala ve Peygamber-i Ekrem (s.a.v.)'in hükümlerinin aleyhine bir hüküm verilmişti.
O'nun bu hükme olan gazabı dinî bir gazaptı ve bu gazap Allah-u Teala ve Hz. Peygamberin (s.a.v.) gazabını gerektiren bir gazaptır."
Ve bu konu ile ilgili olarak şu hadisi de nakledelim:
Mir Seyyid Ali Hemadani eş-Şafii, Meveddet'ul-Kurba'da şu hadisi nakletmektedir:
"Resulüllah (s.a.v.) buyuruyor ki: Ben Fâtımâ'ya eziyet edenleri kıyamette ağır sorguya çekeceğim. Fâtımâ'nın razılığı Benim razılığımdır, Fâtımâ'nın gazabı Benim gazabımdır; Benim gazab etmiş olduğum kimseye eyvahlar olsun."
Hz. Fatıma'nın gazaplanması konusunda ayet ve hadisler
Hz. Fâtımâ (a.s.)'ın gazaplanmasının dinî olduğunun ispatı O'nun ahlakı hakkındaki ayetler ve hadislerdir.
Resulüllah (s.a.v.)'in O'nun incitilmemesi konusunda pek çok hadisi mevcuttur:
"Fâtımâ Benim bir parçamdır, kalbimin meyvesidir ve ruhumdur; O'nu inciten Beni incitmiştir, Beni inciten Allah'ı incitmiştir; O'nu gazaplandıran Beni gazaplanmıştır, O'na eziyet eden Bana eziyet etmiştir."
"Ya Fâtımâ, Allah-u Teala Senin gazabın için gazab eder, Senin hoşnutluğun için hoşnut olur."
Ayetlere bakarsak:
1- "Allah ve Resulü'nü incitenlere Allah, dünyada ve ahirette lanet etmiş ve onlar için horlayıcı bir azap hazırlamıştır."
2- "Allah ve Resulü'ne eziyet edenler için mutlaka elem verici bir azap vardır." (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Ali eserinden)
"Resulüllah'ın kızı Fâtımâ (a.s.) gazaba geldi, Ebu Bekir'e darıldı. Bu dargınlığı vefat edene kadar devam etti."
Yine Buhari şöyle yazmaktadır: "Fâtımâ (a.s.) Ebu Bekir'e darıldı ve vefat edinceye kadar onunla konuşmadı."
Bu konuda bir rivayet de şöyledir: "Fâtımâ (a.s.) ölüm döşeğinde Ebu Bekir ve Ömer'e şöyle dedi:
Allah'ı ve meleklerini şahit tutuyorum ki, ikiniz Beni öfkelendirdiniz, Beni hoşnut etmediniz, eğer Peygamber-i Ekrem (s.a.v.'i görecek olursam, ikinizi de şikayet edeceğim."
Hz. Fatıma'nın gazaplanmasının dinî bir gazaplanma olup olmadığı konusu
Sünni eserlerin birçoğunda Hz. Fâtımâ (a.s.)'ın gazaplanması hakkında, "Ebu Bekir ve Ömer'e olan gazabı dinî gazap değildir, dinî emirlerin aksine gerçekleşen bir iş sebebiyle gazaplanmıştır" şeklinde kayıtlar vardır.
Sünni imamlardan İmam-ı Rabbani, Redd-i Revafıd adlı eserinde Ebu Bekir'in tavrı için şunları yazmıştır:
"Fâtımâ'nın (a.s.) Ebu Bekir'den incinmesi, kendisine Fedek'ten miras vermediği içindi.
Bir hadis-i şerifte, 'Biz peygamberler miras bırakmayız. Bıraktıklarımız, fakirlere sadaka olur" buyurulduğu için halife Ebu Bekir Resulüllah (s.a.v.)'in hurmalıklarının gelirini fakirlere dağıttı.
Bu hadis-i şerife uyarak Fâtımâ'ya vermedi. Yoksa nefsine, şeytana uyarak yapmadı. Bunun için suç olmaz.
Eğer sorulursa ki, 'Fâtımâ (a.s.) niçin incindi?'
Cevabında deriz ki, O'nun incinmesi, düşünerek ve isteyerek incinmek olmayıp, insanlığın zayıf tarafı, yaradılış icabı idi. Elinde olmayarak incindi. Böyle incitilmesi ise yasak olmaz."
Ancak İmam Rabbani, burada hadisle çelişen bir fikir ortaya atmakta ve yanılmaktadır. Hz. Fâtımâ'nın incinmesi ile ilgili hadisler şu şekildedir:
"Fâtımâ Benim bir parçamdır, kalbimin meyvesidir ve ruhumdur; O'nu inciten Beni incitmiştir, Beni inciten Allah'ı incitmiştir; O'nu gazaplandıran Beni gazaplanmıştır, O'na eziyet eden Bana eziyet etmiştir."
"Ya Fâtımâ, Allah-u Teala Senin gazabın için gazab eder, Senin hoşnutluğun için hoşnut olur."
Elbette her kim Fâtımâ (a.s.)'ı dinî açıdan gazaplandırırsa, Allah'ın ve Peygamberin (s.a.v.) gazabına uğrayacaktır.
Ama "Fâtımâ (a.s.)'ın gazabı amacına ulaşamayan her duygusal insanın gösterdiği gazap hâlidir" denilmektedir. Ve bazı Sünni alimler, "Bir kimse, halifeden bir mal ister, halife de hak etmediği için talebini reddeder, üstelik halife o malı akraba ve dostlarına da vermez, aksine onu bütün Müslümanlara verirse, malı isteyen o kişi için halifeye darılmış denecek olursa; bu kişinin halife ona mal vermediği için darıldığı açıkça ortaya çıkmış olur" diyorlar.
Burada Hz. Fâtımâ'nın gazaplanması, haddin aşılması, Peygamberin ve nassın ihlal edilmesi olayıdır.
Bir başka ifadeyle, Peygamberin ve nassın yerine kişisel görüşlerin ikame edilmesidir. Hz. Fâtımâ'yı gazaplandıran budur.
Kaldı ki, halife Fedek'in Fâtımâ'ya ait olduğunu beyan eden belgeyi hazırlamış ancak Ömer'in etkisinde kalarak, belgeyi iptal etmiştir.
Bazı Sünni eserler, Hz. Fâtımâ'nın Fedek malı yüzünden gösterdiği tepkiden zamanla vazgeçmesini ve sessiz kalmasını da dinî gazaplanma olmadığı hakkındaki yorumlarına kanıt göstermektedirler.
Ehl-i Beyt alimlerinin bu tür yorumlara cevabı ise şöyle olmaktadır:
"İlk olarak Hz. Fâtımâ (a.s.), Allah-u Teala'nın, temizliğine ve masumiyetine hükmettiği bir insandır. Asla iftira atmaz ve yalan söylemez.
Hz. Fâtımâ (a.s.)'ın hakkında tathir ayeti nâzil olması bile bu iftiraları ortadan kaldırmak için yeterlidir.
İkinci olarak; Hz. Fâtımâ (a.s.)'ın gazabı bir hal değişikliği olmuş olsaydı, ortadan kalkması icap ederdi. Özellikle kendisinden özür dilendikten sonra kalbinden çıkması gerekirdi.
Hz. Fâtımâ (a.s.)'ın gazabı dinî bir gazaptı. Çünkü Allah-u Teala ve Peygamber-i Ekrem (s.a.v.)'in hükümlerinin aleyhine bir hüküm verilmişti.
O'nun bu hükme olan gazabı dinî bir gazaptı ve bu gazap Allah-u Teala ve Hz. Peygamberin (s.a.v.) gazabını gerektiren bir gazaptır."
Ve bu konu ile ilgili olarak şu hadisi de nakledelim:
Mir Seyyid Ali Hemadani eş-Şafii, Meveddet'ul-Kurba'da şu hadisi nakletmektedir:
"Resulüllah (s.a.v.) buyuruyor ki: Ben Fâtımâ'ya eziyet edenleri kıyamette ağır sorguya çekeceğim. Fâtımâ'nın razılığı Benim razılığımdır, Fâtımâ'nın gazabı Benim gazabımdır; Benim gazab etmiş olduğum kimseye eyvahlar olsun."
Hz. Fatıma'nın gazaplanması konusunda ayet ve hadisler
Hz. Fâtımâ (a.s.)'ın gazaplanmasının dinî olduğunun ispatı O'nun ahlakı hakkındaki ayetler ve hadislerdir.
Resulüllah (s.a.v.)'in O'nun incitilmemesi konusunda pek çok hadisi mevcuttur:
"Fâtımâ Benim bir parçamdır, kalbimin meyvesidir ve ruhumdur; O'nu inciten Beni incitmiştir, Beni inciten Allah'ı incitmiştir; O'nu gazaplandıran Beni gazaplanmıştır, O'na eziyet eden Bana eziyet etmiştir."
"Ya Fâtımâ, Allah-u Teala Senin gazabın için gazab eder, Senin hoşnutluğun için hoşnut olur."
Ayetlere bakarsak:
1- "Allah ve Resulü'nü incitenlere Allah, dünyada ve ahirette lanet etmiş ve onlar için horlayıcı bir azap hazırlamıştır."
2- "Allah ve Resulü'ne eziyet edenler için mutlaka elem verici bir azap vardır." (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Ali eserinden)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.