Hz. Fatıma’nın vefat ânı
Hz. Fâtıma (a.s.) hasta yatağında Esma bint-i Ümeys’e şöyle buyurmuştur
02.09.2023 20:47:00
Haber Merkezi
Haber Merkezi





Hz. Fâtıma (a.s.) hasta yatağında Esma bint-i Ümeys'e şöyle buyurmuştur:
"Ya Esma! Cenazelerin üstüne hani bir örtü örtüyorlar, işte o örtü, altındaki cenazenin bütün vücudunu gösteriyor, erkek mi, kadın mı olduğu belli oluyor. Ben bu âdeti çok fena görüyorum ve hiç sevmiyorum."
Esma şöyle dedi:
"Ey Peygamberin kızı Fâtıma (a.s.)! Ben Ali'nin kardeşi, ilk kocam Câfer Tayyar (r.a.) ile beraber hicret ettiğimiz Habeşistan'da iken oralılar cenazelerini şimdi sana tarif edip göstereceğim gibi kaldırıyorlardı."
Hz. Esma, budağından ve yaprağından soyulmuş, yaş, ne ince ne de kalın hurma dalları, sürgünleri istedi, getirdiler. O dalları büküp büküp eğdi ve yay gibi yapıp, uçlarını yere batırdı. Üzerine bir çarşaf attı ve örttü. Üzerine hasır örtülmüş Muhacir arabaları gibi bir şey oldu.
Hz. Fâtıma (a.s.) bunu görünce çok memnun oldu ve dedi ki:
"Ya Esma! İşte bu usul pek güzel ve iyi imiş. Bak ya Esma! Ben, sana vasiyet ediyorum. Ben ölünce tabutumu aynen böyle yap ve Ali ile ikiniz Beni yıkayınız. Yıkayıp kefenlerken yanıma kimsenin girmesine müsaade etmeyiniz."
İmam Câfer Sıddık (a.s.) bu konuda şunları rivayet etmektedir:
"İslam'da ilk tabut uygulaması Fâtıma'nın (a.s.) naaşının bir tabuta konması ile başlamıştır. Fâtıma (a.s.) sonunda vefat ettiği hastalığa yakalanınca Esma'ya şöyle dedi:
'Ben iyice zayıfladım. Vücudumda et kalmadı. Ben öldüğümde vücudumu gizleyecek bir şey yapamaz mısın?'
Esma dedi ki: 'Ben Habeşistan'da iken onların bir şey yaptık-larını görmüştüm, Sana da ona benzer bir şey yapayım mı? Eğer beğenirsen Senin için bir tane yaparım.'
Hz. Fâtıma (a.s.) da, 'evet' dedi.
Bunun üzerine Esma bir divan istedi. Getirilen divanı ters çe-virdi sonra hurma çubuklarının getirilmesini istedi. Bu divanı dik tuttuğu çubukların üstüne bağladı, sonra üstüne bir örtü serdi.
Esma: 'Onların böyle yaptıklarını görmüştüm' dedi.
Fâtıma (a.s.): 'Bana da aynısını yap, beni ört ki, Allah da seni ateşten korusun' dedi."
Hz. Fatıma'nın vefat ânı
Hz. Fâtıma'nın (a.s.) vefatı ânında ne eşi Hz. Ali (a.s.), ne de çocuklarından birisi vardı. Sadece Esma bint-i Ümeys O'nun yanında idi.
İbn-i Sa'd'ın "Tabakât" adlı eserinde Hz. Fâtıma (a.s.)'ın ölüm ânı ile ilgili olarak şunlar yazmaktadır:
Ebu Rafi kanalıyla Esma'dan gelen rivayete göre:
"Fâtıma (a.s.) yatağına yattıktan sonra, Esma'ya ölümünün ya-kın olduğunu ve dışarı çıkmasını, daha sonra kapıda üç kez seslenmesini, eğer cevap vermezse ölmüş olduğunu bilmesini söyledi. Esma bir süre sonra Fâtıma (a.s.)'ın odadan çıkmadığını görünce seslendi bir ses işitmeyince odaya girdi ve Fâtıma'nın (a.s.) ruhunu teslim ettiğini gördü."
Bazı eserlerde Hz. Fâtıma'nın (a.s.) ölüm zamanı ile ilgili bir rüya gördüğü rivayet edilir:
"Fâtıma (a.s.) şunları söylüyor: Babamın vefatından birkaç gün sonra rüyada O'nu gördüm. Bana yaklaştı; bunu görünce kendimi tutamadım, bağırmaya başladım: 'Baba, Babacığım! Senin ölümünle göğün bizimle ilişkisi kesildi... Bu ırmak da Allah-u Teala'nın Bana vaad ettiği Kevser'dir. Babam nerede?' dedim.
'Şimdi Senin yanına gelecek' dediler. Bu sırada bir saray göründü; diğer saraylardan daha beyaz, daha iyi ve güzel örtülerle donatılmış. Kendimi saraydaki tahtlardan birinin üzerinde buldum. Babamı orada oturmuş halde gördüm. Bir grup O'nunla birlikte idi.
Beni kucakladı, alnımdan öptü, 'hoşgeldin kızım' dedikten sonra yanına oturttu ve şöyle buyurdu: 'Biricik yavrum! Allah'ın Senin için hazırladığı şeyi ve Senin daha önce Allah rızası için yaptıklarının karşılığını görmedin mi?'
Ardından Bana yüksek saraylar gösterdi; içinde değerli eşyalar, güzel süslemelerle çok sayıda odası vardı. 'Bu saray Senin, Kocanın, Evlatlarınızın ve Sizi sevenlerin olacaktır. Kızım, sevin zira kısa bir süre sonra yanıma geleceksin' diye buyurdu."
Yine rivayet edilir ki, öleceğini anladığı zaman Kendini toplayarak kalkmış ve çocuklarına karşı son annelik vazifelerini yerine getirmiştir.
Çocuklarının elbiselerini yıkamış, onların da başlarını yıkamış, Hz. Muhammed (s.a.v.)'in kabrine ziyarete yollamıştır. Kızlarını da evden uzaklaştırmıştır.
Son anlarıyla ilgili bir başka bilgi de Fuzuli'den:
"Hz. Peygamberin (s.a.v.) ölümünden üç ay geçince, bir söylentiye göre altı ay sonra, bir gün Hz. Ali (a.s.) evine geldiğinde, Fâtıma'yı (a.s.), biraz hamur açmış ve bir miktar gül suyu ile çocuklarının saçlarını yıkamış ve onların esvaplarını yıkamak için biraz su hazırlamış gördü. Hz. Ali (a.s.) bu hâle şaştı:
'Ey zamanın en büyüğünün kızı ve ey cihanın iffetli kadını' dedi. 'Dünya işine hiçbir zaman bu kadar kendini verdiğini bilmiyorum. Acaba bu ne hikmettir ki, bugün üç işi bitirmeyi birden başarmışsın.'
'Ey Ali! Dün gece Allah'ın Resulü'nü rüyamda gördüm. Yastığımın üzerine yaslanmıştı. Etrafa bakıyordu. Ben hıçkırmaya başladım:
'Ey Baba! Ey Allah'ın Elçisi! Ayrılığından eridim, bittim. Sen nerelerdesin' dedim.
Hazret-i Resul dedi ki: 'Ey Fâtıma! Sana müjde vermeye geldim. Bu iğreti hayat kaydının bağını kesip fâni dünyanın dar geçidinden ahiret semasına Senin ayak basmanın demi geldi.
Ey Fâtıma! Sen oraya gelmeyince Ben buradan gidemem. Eğer Bana kavuşmak saadetini istersen acele et, çalış ki, yarın gece Bana misafir gel.'
Ben uyandım ve şimdi o ümitle ahiret âlemine yol tutmuş bulunuyorum... Ya Ali! Senden ayrılma eleminin ateşi ciğer yakıcıdır ve ayrılık mihnetin gam vericidir. Fakat Babama kavuşma müjdesi gönül aydınlatıcıdır.
Yola çıkmak hazırlığı yapmamın sebebi şudur ki, yarın Sen Benim vereceğim musibetle uğraşırken evlatlarım yiyecek sıkıntısı çekmesinler. Elbiselerini yıkamamın sebebi de Benden sonra bu iş için yabancılara yüzsuyu dökmesinler. Yine saçlarını şunun için yıkıyorum ki, Benden sonra onların derdine derman kim olacak?"
Esma'dan rivayet edilir:
Fâtıma (a.s.) son nefesini vermek üzere iken Esma'ya şöyle dedi:
"Resûlullah (s.a.v.) vefat ederken, Cebrail cennetten kâfur getirmişti. Resûlullah (s.a.v.) bu kâfuru üç kısma ayırdı; bir kısmını Kendisi için, bir kısmını Ali (a.s.) için ve bir kısmını da Benim için. Kâfur kırk dirhem ağırlığındaydı."
Sonra şöyle dedi: "Ey Esma! Babamın falan yerde bulunan kâfurunun geri kalanını getir ve başımın ucuna koy."
Esma kâfuru getirip başının ucuna koydu. Sonra namaz kılmak için abdest alırken Esma'ya şöyle dedi:
"Sürdüğüm kokuyu getir. Namaz kılarken giydiğim elbiselerimi getir."
Sonra abdest aldı. Örtüyü üzerine serdi ve şöyle dedi:
"Biraz bekle, sonra Beni çağır. Cevap verdiysem bir şey yok demektir. Ama cevap vermediysem, bil ki Babamın yanına gitmişim. O zaman hemen Ali'yi çağır."
Artık ölüm ânı iyice yaklaşınca, perde kalktı ve Fâtıma Efendimiz (a.s.) keskin bir bakış yöneltti ve şöyle dedi:
"Cebrail'e selam olsun! Resûlullah (s.a.v.)' selam olsun! Allah'ım Resulü'nün (s.a.v.) yanına al! Allah'ım hoşnutluğuna, katına, yurduna, esenlik yurduna al!.."
Sonra şöyle dedi: "Şu gök halkının kervanıdır. Şu Cebrail, şu da Resûlullah'tır (s.a.v.). Bana sesleniyor: Kızım! Gel! Burada Seni karşılayacak şey Senin için daha hayırlıdır."
Gözlerini açtı ve şöyle dedi: "Ve aleyke's-selam, ey ruhları kabzeden! Acele et. Bana acı verme."
Ve ardından şöyle dedi: "Gelişim Sana olsun Rabbim, ateşe değil!"
Göz kapakları yumuldu, elleri yana düştü, ayakları boylu boyunca uzanıverdi.
Esma seslendi, cevap vermedi. Yüzündeki örtüyü kaldırdı, Fâtıma (a.s.) hayattan ayrılmıştı.
Üzerine kapandı, bir yandan öpüyor, bir yandan da şöyle diyordu:
"Ey Fâtıma! Baban Resûlullah (s.a.v.)'in yanına gittiğin zaman Esma bint-i Ümeys'den selam söyle."
Hasan (a.s.) ve Hüseyin (a.s.) eve geldiklerinde annelerinin üzerinin örtülmüş olduğunu gördüler.
Dediler ki: "Annemiz bu saatte niçin uyuyor?"
Esma dedi ki: "Ey Resûlullah'ın (s.a.v.) oğulları! Anneniz uyumuyor. O bu dünyadan ayrıldı."
Hasan (a.s.) annesinin üzerine kapandı. Bir yandan öperken, bir yandan da şöyle dedi:
"Anneciğim ruhum bedenimden ayrılmadan bir kez daha Benimle konuş."
Hüseyin (a.s.) annesinin ayaklarını öpüyor ve şöyle diyordu: "Ben oğlun Hüseyin, kalbim çatlayıp ölmeden önce konuş benimle!"
Esma, Hasan (a.s.) ve Hüseyin (a.s.)'a dedi ki: "Ey Resûlullah'ın (s.a.v.) oğulları! Gidin Babanıza Annenizin öldüğünü haber verin."
Hasan (a.s.) ve Hüseyin (a.s.) mescidin yakınlarına kadar geldiler. Artık kendilerini tutamayıp yüksek sesle ağlamaya başladılar. Bu sırada bazı sahabeler yanlarına gelip, neden ağladıklarını sordular.
"Annemiz Fâtıma (a.s.) öldü" dediler. Bunu duyunca Hz. Ali (a.s.) yüzü koyun yere kapandı: "Kim Bana teselli verecek, ey Muhammed'in (s.a.v.) kızı!" (Prof. Dr. Haydar Baş Hz. Fatıma eserinden)
"Ya Esma! Cenazelerin üstüne hani bir örtü örtüyorlar, işte o örtü, altındaki cenazenin bütün vücudunu gösteriyor, erkek mi, kadın mı olduğu belli oluyor. Ben bu âdeti çok fena görüyorum ve hiç sevmiyorum."
Esma şöyle dedi:
"Ey Peygamberin kızı Fâtıma (a.s.)! Ben Ali'nin kardeşi, ilk kocam Câfer Tayyar (r.a.) ile beraber hicret ettiğimiz Habeşistan'da iken oralılar cenazelerini şimdi sana tarif edip göstereceğim gibi kaldırıyorlardı."
Hz. Esma, budağından ve yaprağından soyulmuş, yaş, ne ince ne de kalın hurma dalları, sürgünleri istedi, getirdiler. O dalları büküp büküp eğdi ve yay gibi yapıp, uçlarını yere batırdı. Üzerine bir çarşaf attı ve örttü. Üzerine hasır örtülmüş Muhacir arabaları gibi bir şey oldu.
Hz. Fâtıma (a.s.) bunu görünce çok memnun oldu ve dedi ki:
"Ya Esma! İşte bu usul pek güzel ve iyi imiş. Bak ya Esma! Ben, sana vasiyet ediyorum. Ben ölünce tabutumu aynen böyle yap ve Ali ile ikiniz Beni yıkayınız. Yıkayıp kefenlerken yanıma kimsenin girmesine müsaade etmeyiniz."
İmam Câfer Sıddık (a.s.) bu konuda şunları rivayet etmektedir:
"İslam'da ilk tabut uygulaması Fâtıma'nın (a.s.) naaşının bir tabuta konması ile başlamıştır. Fâtıma (a.s.) sonunda vefat ettiği hastalığa yakalanınca Esma'ya şöyle dedi:
'Ben iyice zayıfladım. Vücudumda et kalmadı. Ben öldüğümde vücudumu gizleyecek bir şey yapamaz mısın?'
Esma dedi ki: 'Ben Habeşistan'da iken onların bir şey yaptık-larını görmüştüm, Sana da ona benzer bir şey yapayım mı? Eğer beğenirsen Senin için bir tane yaparım.'
Hz. Fâtıma (a.s.) da, 'evet' dedi.
Bunun üzerine Esma bir divan istedi. Getirilen divanı ters çe-virdi sonra hurma çubuklarının getirilmesini istedi. Bu divanı dik tuttuğu çubukların üstüne bağladı, sonra üstüne bir örtü serdi.
Esma: 'Onların böyle yaptıklarını görmüştüm' dedi.
Fâtıma (a.s.): 'Bana da aynısını yap, beni ört ki, Allah da seni ateşten korusun' dedi."
Hz. Fatıma'nın vefat ânı
Hz. Fâtıma'nın (a.s.) vefatı ânında ne eşi Hz. Ali (a.s.), ne de çocuklarından birisi vardı. Sadece Esma bint-i Ümeys O'nun yanında idi.
İbn-i Sa'd'ın "Tabakât" adlı eserinde Hz. Fâtıma (a.s.)'ın ölüm ânı ile ilgili olarak şunlar yazmaktadır:
Ebu Rafi kanalıyla Esma'dan gelen rivayete göre:
"Fâtıma (a.s.) yatağına yattıktan sonra, Esma'ya ölümünün ya-kın olduğunu ve dışarı çıkmasını, daha sonra kapıda üç kez seslenmesini, eğer cevap vermezse ölmüş olduğunu bilmesini söyledi. Esma bir süre sonra Fâtıma (a.s.)'ın odadan çıkmadığını görünce seslendi bir ses işitmeyince odaya girdi ve Fâtıma'nın (a.s.) ruhunu teslim ettiğini gördü."
Bazı eserlerde Hz. Fâtıma'nın (a.s.) ölüm zamanı ile ilgili bir rüya gördüğü rivayet edilir:
"Fâtıma (a.s.) şunları söylüyor: Babamın vefatından birkaç gün sonra rüyada O'nu gördüm. Bana yaklaştı; bunu görünce kendimi tutamadım, bağırmaya başladım: 'Baba, Babacığım! Senin ölümünle göğün bizimle ilişkisi kesildi... Bu ırmak da Allah-u Teala'nın Bana vaad ettiği Kevser'dir. Babam nerede?' dedim.
'Şimdi Senin yanına gelecek' dediler. Bu sırada bir saray göründü; diğer saraylardan daha beyaz, daha iyi ve güzel örtülerle donatılmış. Kendimi saraydaki tahtlardan birinin üzerinde buldum. Babamı orada oturmuş halde gördüm. Bir grup O'nunla birlikte idi.
Beni kucakladı, alnımdan öptü, 'hoşgeldin kızım' dedikten sonra yanına oturttu ve şöyle buyurdu: 'Biricik yavrum! Allah'ın Senin için hazırladığı şeyi ve Senin daha önce Allah rızası için yaptıklarının karşılığını görmedin mi?'
Ardından Bana yüksek saraylar gösterdi; içinde değerli eşyalar, güzel süslemelerle çok sayıda odası vardı. 'Bu saray Senin, Kocanın, Evlatlarınızın ve Sizi sevenlerin olacaktır. Kızım, sevin zira kısa bir süre sonra yanıma geleceksin' diye buyurdu."
Yine rivayet edilir ki, öleceğini anladığı zaman Kendini toplayarak kalkmış ve çocuklarına karşı son annelik vazifelerini yerine getirmiştir.
Çocuklarının elbiselerini yıkamış, onların da başlarını yıkamış, Hz. Muhammed (s.a.v.)'in kabrine ziyarete yollamıştır. Kızlarını da evden uzaklaştırmıştır.
Son anlarıyla ilgili bir başka bilgi de Fuzuli'den:
"Hz. Peygamberin (s.a.v.) ölümünden üç ay geçince, bir söylentiye göre altı ay sonra, bir gün Hz. Ali (a.s.) evine geldiğinde, Fâtıma'yı (a.s.), biraz hamur açmış ve bir miktar gül suyu ile çocuklarının saçlarını yıkamış ve onların esvaplarını yıkamak için biraz su hazırlamış gördü. Hz. Ali (a.s.) bu hâle şaştı:
'Ey zamanın en büyüğünün kızı ve ey cihanın iffetli kadını' dedi. 'Dünya işine hiçbir zaman bu kadar kendini verdiğini bilmiyorum. Acaba bu ne hikmettir ki, bugün üç işi bitirmeyi birden başarmışsın.'
'Ey Ali! Dün gece Allah'ın Resulü'nü rüyamda gördüm. Yastığımın üzerine yaslanmıştı. Etrafa bakıyordu. Ben hıçkırmaya başladım:
'Ey Baba! Ey Allah'ın Elçisi! Ayrılığından eridim, bittim. Sen nerelerdesin' dedim.
Hazret-i Resul dedi ki: 'Ey Fâtıma! Sana müjde vermeye geldim. Bu iğreti hayat kaydının bağını kesip fâni dünyanın dar geçidinden ahiret semasına Senin ayak basmanın demi geldi.
Ey Fâtıma! Sen oraya gelmeyince Ben buradan gidemem. Eğer Bana kavuşmak saadetini istersen acele et, çalış ki, yarın gece Bana misafir gel.'
Ben uyandım ve şimdi o ümitle ahiret âlemine yol tutmuş bulunuyorum... Ya Ali! Senden ayrılma eleminin ateşi ciğer yakıcıdır ve ayrılık mihnetin gam vericidir. Fakat Babama kavuşma müjdesi gönül aydınlatıcıdır.
Yola çıkmak hazırlığı yapmamın sebebi şudur ki, yarın Sen Benim vereceğim musibetle uğraşırken evlatlarım yiyecek sıkıntısı çekmesinler. Elbiselerini yıkamamın sebebi de Benden sonra bu iş için yabancılara yüzsuyu dökmesinler. Yine saçlarını şunun için yıkıyorum ki, Benden sonra onların derdine derman kim olacak?"
Esma'dan rivayet edilir:
Fâtıma (a.s.) son nefesini vermek üzere iken Esma'ya şöyle dedi:
"Resûlullah (s.a.v.) vefat ederken, Cebrail cennetten kâfur getirmişti. Resûlullah (s.a.v.) bu kâfuru üç kısma ayırdı; bir kısmını Kendisi için, bir kısmını Ali (a.s.) için ve bir kısmını da Benim için. Kâfur kırk dirhem ağırlığındaydı."
Sonra şöyle dedi: "Ey Esma! Babamın falan yerde bulunan kâfurunun geri kalanını getir ve başımın ucuna koy."
Esma kâfuru getirip başının ucuna koydu. Sonra namaz kılmak için abdest alırken Esma'ya şöyle dedi:
"Sürdüğüm kokuyu getir. Namaz kılarken giydiğim elbiselerimi getir."
Sonra abdest aldı. Örtüyü üzerine serdi ve şöyle dedi:
"Biraz bekle, sonra Beni çağır. Cevap verdiysem bir şey yok demektir. Ama cevap vermediysem, bil ki Babamın yanına gitmişim. O zaman hemen Ali'yi çağır."
Artık ölüm ânı iyice yaklaşınca, perde kalktı ve Fâtıma Efendimiz (a.s.) keskin bir bakış yöneltti ve şöyle dedi:
"Cebrail'e selam olsun! Resûlullah (s.a.v.)' selam olsun! Allah'ım Resulü'nün (s.a.v.) yanına al! Allah'ım hoşnutluğuna, katına, yurduna, esenlik yurduna al!.."
Sonra şöyle dedi: "Şu gök halkının kervanıdır. Şu Cebrail, şu da Resûlullah'tır (s.a.v.). Bana sesleniyor: Kızım! Gel! Burada Seni karşılayacak şey Senin için daha hayırlıdır."
Gözlerini açtı ve şöyle dedi: "Ve aleyke's-selam, ey ruhları kabzeden! Acele et. Bana acı verme."
Ve ardından şöyle dedi: "Gelişim Sana olsun Rabbim, ateşe değil!"
Göz kapakları yumuldu, elleri yana düştü, ayakları boylu boyunca uzanıverdi.
Esma seslendi, cevap vermedi. Yüzündeki örtüyü kaldırdı, Fâtıma (a.s.) hayattan ayrılmıştı.
Üzerine kapandı, bir yandan öpüyor, bir yandan da şöyle diyordu:
"Ey Fâtıma! Baban Resûlullah (s.a.v.)'in yanına gittiğin zaman Esma bint-i Ümeys'den selam söyle."
Hasan (a.s.) ve Hüseyin (a.s.) eve geldiklerinde annelerinin üzerinin örtülmüş olduğunu gördüler.
Dediler ki: "Annemiz bu saatte niçin uyuyor?"
Esma dedi ki: "Ey Resûlullah'ın (s.a.v.) oğulları! Anneniz uyumuyor. O bu dünyadan ayrıldı."
Hasan (a.s.) annesinin üzerine kapandı. Bir yandan öperken, bir yandan da şöyle dedi:
"Anneciğim ruhum bedenimden ayrılmadan bir kez daha Benimle konuş."
Hüseyin (a.s.) annesinin ayaklarını öpüyor ve şöyle diyordu: "Ben oğlun Hüseyin, kalbim çatlayıp ölmeden önce konuş benimle!"
Esma, Hasan (a.s.) ve Hüseyin (a.s.)'a dedi ki: "Ey Resûlullah'ın (s.a.v.) oğulları! Gidin Babanıza Annenizin öldüğünü haber verin."
Hasan (a.s.) ve Hüseyin (a.s.) mescidin yakınlarına kadar geldiler. Artık kendilerini tutamayıp yüksek sesle ağlamaya başladılar. Bu sırada bazı sahabeler yanlarına gelip, neden ağladıklarını sordular.
"Annemiz Fâtıma (a.s.) öldü" dediler. Bunu duyunca Hz. Ali (a.s.) yüzü koyun yere kapandı: "Kim Bana teselli verecek, ey Muhammed'in (s.a.v.) kızı!" (Prof. Dr. Haydar Baş Hz. Fatıma eserinden)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.