En genel tanımlama ile ihtiyaç; "Yokluk hissiyle ortaya çıkan, karşılanma isteği uyandıran, karşılanmadığında sıkıntı veren, karşılandığında tatmin hissi veren ekonomik ve biyolojik bir olaydır."
Evet, doğrudur; acıkan insan karnını doyurmak zorundadır, üşüyen insan kalın giyinmek veya sıcak bir ortama kavuşmak ister. Parası olmayan, geçimini sağlamayan bunun çözümünü ister. Kısacası işsiz iş, aşsız aş ister.
Bütün bunlar her insanın istese de istemese de genel arzularıdır.
Günümüz şartlarında ne yazık ki, insanlarımızın bu en temel ihtiyaçlarını karşılamakta zorlandıklarını, hatta büyük bir kitlenin bunları karşılayamadığını görüyoruz. Ve neticede çok büyük olumsuzluklar baş gösteriyor. Yolda yürürken somurtan insanlar, gülmeyi unutmuş milyonlar her yerde…
Borç batağında sürüklenen, iflas eden, evine ekmek dahi götüremeyen insanlar nasıl mutlu olsunlar ki.
Ekonomik sıkıntı çeken, yokluğa düşmüş insandan her şeyi beklemek mümkün ne yazık ki.
Bir de buna manevi yoksunluklar eklenirse. İnsanın manevi tarafını doyurmak için ihtiyaç hissettiği hususlar da tatmin edilemiyorsa, artık böyle birinin ne yapacağını kestirmek oldukça güç olur.
İnsanın yukarıda belirttiğim maddi ihtiyaçları karşılanmadığında, çaresizce en azından ihtiyacını karşılayacak kadar yanlış davranışlara girdiğini görüyoruz.
Yaşadığı maddi sıkıntıların yanında eğer insan kendisini huzurlu, inançlı, sabırlı, dirayetli yapacak olan manevi yönünü de tatmin edememişse, o zaman tehlike kat kat büyüyor. Sorunlar ne yazık ki, vahşet derecesine çıkıyor.
Artık her gün, hatta günde çok defa karşımıza çıkan ve bu kadarını bir insan nasıl yapar, bu nasıl olabilir gibi cümlelerle izlediğimiz facia ve vahşet haberleri bu acı gerçeği ortaya koyuyor.
İnsan Cenab-ı Hakk'tan bir nefha taşır. Bu onun yaratılıştan getirdiği mükemmel bir özelliktir. Ancak insanın bu yönü manevi dinamiklerle beslenmelidir.
Her insanın başına bir güvenlik koyamayacağınıza göre, (kaldı ki koysanız bile yine bildiğini okur) başka bir çözüm bulmak ve onu yanlışa sürüklemekten alıkoyacak manevi hazzı ona yaşatmak, o bekçiyi gönlüne nakşetmek gerekir.
Bugün ne acıdır ki ülkemizde fuhuş, cinayet, hırsızlık gibi kötü hasletler hızla artıyor. Önlenemez gibi görünen bu kötü gidişat hepimizi tedirgin etmeli. Çünkü bugün başkasının başına gelen bu durumlar, yarın, Allah muhafaza buyursun, bizim de başımıza gelebilir.
Bu durumda yapmamız gereken en önemli husus hem maddi hem manevi çözüm için çaba harcamaktır.
Cenab-ı Hakk bir sıkıntı vermişse mutlaka karşılığında da bir çözüm vermiştir. İnsanımızın topyekûn karşı karşıya bulunduğu maddi ve manevi tatminsizliğin dermanı da yanı başımızda duruyor.
Milli Ekonomi Modeli ile dünyada 4 milyardan fazla insanın karnını doyuran Prof. Dr. Haydar Baş Bey, aynı zamanda insanların manevi yönündeki boşluğu da gördüğü için onun da çözümünü bizlere sunuyor.
En başta aramızdaki kavgaları sonlandıracak ve daha sonra hayatı tam anlamıyla yaşamamızı sağlayacak olan formülü gösteriyor. Sayın Baş, "Tehvidin Merkezi Ehl-i Beyt'tir" diyerek hem kardeşlik tohumlarını ekiyor, hem de Peygamberimiz ve Ehl-i Beyt'inin yaşantılarını örnek alarak hayatımıza yön vermemizi salık veriyor.
Artık zaman dövünme, kolayı seçme zamanı değildir. Çözümün yanında yer almak hepimizin asli vazifesidir. Unutmayalım ki, yarın çok geç olabilir…
- Atatürk olmasaydı! / 22.09.2023
- Dikkat! Konu Anayasa / 15.09.2023
- Sohbet ‘spaces’ odası izlenimleri / 08.09.2023
- Hatırlıyor musunuz? / 01.09.2023
- Haydar Baş olmak / 14.04.2023
- Kitap, ama hangi kitap? / 15.01.2022
- Bırakın gençler konuşsun… / 08.01.2022
- Gözlerdeki ışıltı / 01.01.2022
- Eserinizle gurur duyabiliyor musunuz? / 29.11.2021