Size bir soru sorarak başlamak istiyorum: Nerede İstanbul'u fetheden Fatih, nerede Roma imparatorları, nerede devrinin güçlü liderleri... Bir soru daha sormak istiyorum Lütfen bulduğunuz bir 'çan eğrisine' bakın ve sonrasında elinize bir kâğıt alıp 'tepe noktasında' kalabilmişleri (ister lider, ister şirket, ister toplumsal hareket, ister bir ekonomik süreç) kâğıda not edin. Kâğıdınız boş kaldı değil mi? Bu iki soru sonrası birçok konuda kullanabileceğimiz çıkarımı paylaşalım; dinamik sistemler içinde hiçbir yapı kalıcı olarak tepe noktasında kalamaz. Doğar, gelişir, zirveyi test eder ve söner. Bu kuralı hayatın her evresinde, doğada, sosyal-politik sistemlerde, konumuzla alakalı olduğu için belirteyim; finansal yapılarda, rahatlıkla gözlemleyebilirsiniz... Sevgili dostlar, yukarıdaki girişi yaptıktan sonra son günlerde 'çok tartışılan' ve 'BDDK'da bazı üyeler ikinci Yunan bankasına imza atmıyor' cümlesi ile kamuoyu gündemine gelen habere değinmek ve bu haberden yola çıkarak 'iktidara fazla endekslenen bürokrat' kavramına değinmek istiyorum. Bazı gazetelerde dün birlikte okuduk: İktidara rağmen üyeler satışı imzalamıyor. Haberi değişik şekillerde yazan gazeteci arkadaşlarımın bazıları 'imzalamamayı' eleştirmiş. Hemen soralım: Bugün o imzayı inanmadığı halde atan üyeyi, yarın yukarıdaki dinamik gereği 'el değiştiren bir iktidar sürecinde', bugün imzalamıyor diye eleştirenler acaba koruyacaklar mı? Cevap zor değil; koruyamayacaklar... Sonuç 1: İktidarlar geçer ama devletin devamlılığı prensibi gereği 'bürokratların attığı imzalar' kalır. Bu açıdan bakarsak; bugün inanmadığı bir işe zorlandığı halde 'Sonrasında hesap veremem' endişesiyle imza atmayan her bürokrat haklıdır. Bu konuda bana göre 'Türkiye'nin yararına olmadıklarına' inandıkları bu satışa imza atmayan BDDK üyeleri de kendilerine göre yüzde 100 haklıdırlar. O imza onların 'takdiridir'. Başkalarının özellikle eleştirenlerin takdiri olsaydı o zaman o üyenin yerinde onlar otururlardı. Sevgili dostlar, işin bir de değişik bir tarafı daha var. İktidarların 'kanatları' altında yukarıdaki 'gelip-geçme' kanununu unutarak 'Bana bir şey olmaz' diyen bürokratlar. Örnekleyeyim: Tüpraş'ın yüzde 14.76'sının kamuya dönmesi yargı kararları ile kesinleşmiş, onanmış ama hâlâ 'konu hakkında' adım atmayan bürokratlar var. Özelleştirme İdaresi'ne sorarsanız 'yapacak bir şey yok'... Aslında o kadar çok şey var ki; maalesef adım atan yok... Sonuç 2: İktidar istiyor diye 'imza atmayan' bürokrat ve istemiyor diye bir şey yapmayan bürokrat. Aynı çizgi üstünde iki farklı uç. Peki başka bir bürokrattan daha bahsedilemez mi? Devlet adına elini taşın altına koymuş ve 'sonrasında başına birçok dert alabilecek' bir sınıftan... Son söz: Yukarıdaki yazı aslında 'anlayanlara' çok mesaj içeriyor. Ama yine de son bir net cümle isterseniz, şunu söyleyebilirim: 'İktidarlar geçer, Türkiye Cumhuriyeti yerinde kalır'. Lütfen hangi kademede görev yaparsak yapalım, bu gerçeği asla ve asla unutmayalım...Yiğit Bulut
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.