İmam Hadi’ye fıkhı sorular ve cevapları -2-
İmam Hâdî’ye (a.s.) şu mektubu yazdım: ‘Bir gün Mescid-i Haram’da iken yerde bir dinar gördüm. Onu almaya yeltendim, bu sırada bir dinar daha gördüm...
06.06.2024 17:51:00
Haber Merkezi
Haber Merkezi





Muhammed b. Reca el-Hayyat'tan şöyle dediği rivayet edilmiştir: "İmam Hâdî'ye (a.s.) şu mektubu yazdım:
'Bir gün Mescid-i Haram'da iken yerde bir dinar gördüm. Onu almaya yeltendim, bu sırada bir dinar daha gördüm. Sonra yerdeki çakılların arasına baktım, üçüncü bir dinar daha gördüm. Onu da aldım. Sonra para bulduğumu ilân ettim. Ama o dinarlar benimdir diyen biri çıkmadı. Bu hususta ne buyurursun?'
İmam (a.s.) cevaben, 'Dinarlar meselesiyle ilgili olarak yazdıklarını anladım. Eğer onlara ihtiyacın varsa, üçte birini sadaka olarak ver. Şayet ihtiyacın yoksa hepsini sadaka olarak ver' diye yazdı.
Ahmed b. Muhammed'den şöyle dediği rivâyet edilmiştir: "Ebû'l-Hasan'a (a.s.), 'Beyt-i Atik'i tavaf etsinler' âyetinin anlamını sordum, 'Farz olan tavaf, tavaf-ı nisadır' buyurdu."
Ali b. Mehziyar, Muhammed b. İsmail'den şöyle dediğini rivâyet etmiştir:
"Bir adama, Ebû'l-Hasan'a (a.s.) şu soruyu sormasını söyledim: 'Bir adam, bir adamdan bir hac parası alır ama bu para ona yetmez.
Acaba bu adam, başka bir adamdan daha bir hac parası alıp, böylece rahat bir şekilde hacca gidip her ikisi adına bir hac yapabilir mi, yoksa birinin verdiği para yetmiyorsa, her ikisini de terk mi etmelidir?'
Adam geldi ve İmam'ın (a.s.) şöyle dediğini anlattı: 'Sadece biri tarafından haccetmesini severim. Eğer birinin verdiği para yetmiyorsa, almasın.'"
Kâsım b. Muhammed ez-Zeyyat'tan şöyle dediği rivayet edilmiştir: "Ebû'l-Hasan'a (a.s.) dedim ki: 'Karımla zıhar yaptım.'
'Ne dedin?' diye sordu.
Dedim ki: 'Eğer şunu yaparsan sen bana, annemin sırtı gibisin.'
'Üzerine bir şey gerekmez ama bir daha böyle bir şey yapma' buyurdu."
el-Veşşa'dan şöyle dediği rivâyet edilmiştir: "İmam Hâdî'ye (a.s.) bir mektup yazarak biranın hükmünü sordum. 'Haramdır. O da bir tür şaraptır. Onu içen şarap içmiş gibidir' cevabını gönderdi."
Râvi der ki: "Ebû'l-Hasan (a.s.) ayrıca şöyle buyurmuştur: 'Eğer yurt benim yurdum olsaydı, onu satanı öldürür, içeni de kırbaçlardım.'"
Râvi der ki: "Ebû'l-Hasan (a.s.) yine şöyle buyurmuştur: 'Bira içenin cezası, şarap içene uygulanan had cezasıdır.' Bir keresinde de, 'Bira, insanların önemsemedikleri küçük şaraptır' buyurmuştur."
İbrahim b. Muhammed el-Hemedanî, İmam'a (a.s.) şöyle yazdı: "Ölen bir adam, malının üçte birinden bir adama hayatta olduğu müddetçe maaş bağlanmasını vasiyet eder ama üçte birinin verilmesini emretmez. Vasi, ölen adamın malının üçte birini maaşa bağlaması sebebiyle vakfedebilir mi?"
İmam (a.s.) şu cevabı yazdı: "Malın üçte birini verir ama vakfetmez."
Ebû Ali b. Râşid'den şöyle dediği rivâyet edilmiştir: "Ebû'l-Ha- san'a (a.s.) sordum; dedim ki: 'Sana feda olayım, tarlama komşu olan bir araziyi iki bin dirheme satın aldım. Malı teslim aldığımda arazinin vakfedilmiş olduğunu haber aldım.'
Buyurdu ki: 'Vakıf bir malı satın almak câiz değildir. O tahılı malına katma, onu kendilerine vakfedilen kimselere ver.'
'Sahibini tanımıyorum' dedim.
'O zaman onun tahılını sadaka olarak ver' buyurdu."
Muhammed b. İsâ, İbrahim el-Hemedanî'den şöyle rivâyet etmiştir: "Ebû'l-Hasan'a (a.s.) bir mektup yazarak şu soruyu sordum:
'Bir kadın arazisini on yıllığına kiraya verir. Bunun karşılığında da her senenin ücretinin, vaktin bitiminde kendisine verilmesini ve vakit geçmeden kendisine bir şey verilmemesini şart koşar.
Sonra kadın üç sene dolmadan veya üç sene dolduktan sonra ölür. Vârisleri vakti doluncaya kadar kira sözleşmesine bağlı kalmalılar mı, yoksa kadının ölümüyle birlikte sözleşme ortadan kalkmış mı olur?"
İmam (a.s.)cevaben, 'Eğer ücretin belli bir vakti olur ve o vakit ulaşmadan kadın ölürse, o ücret vârislerine yetişir. Eğer kadın o vakte ulaşmaz, onun üçte birine veya yarısına yahut belli bir kısmına ulaşırsa, vârislerine kadının ulaştığı vakit miktarınca ücret verilir, inşaallah' diye yazdı." (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Hadi eserinden)
'Bir gün Mescid-i Haram'da iken yerde bir dinar gördüm. Onu almaya yeltendim, bu sırada bir dinar daha gördüm. Sonra yerdeki çakılların arasına baktım, üçüncü bir dinar daha gördüm. Onu da aldım. Sonra para bulduğumu ilân ettim. Ama o dinarlar benimdir diyen biri çıkmadı. Bu hususta ne buyurursun?'
İmam (a.s.) cevaben, 'Dinarlar meselesiyle ilgili olarak yazdıklarını anladım. Eğer onlara ihtiyacın varsa, üçte birini sadaka olarak ver. Şayet ihtiyacın yoksa hepsini sadaka olarak ver' diye yazdı.
Ahmed b. Muhammed'den şöyle dediği rivâyet edilmiştir: "Ebû'l-Hasan'a (a.s.), 'Beyt-i Atik'i tavaf etsinler' âyetinin anlamını sordum, 'Farz olan tavaf, tavaf-ı nisadır' buyurdu."
Ali b. Mehziyar, Muhammed b. İsmail'den şöyle dediğini rivâyet etmiştir:
"Bir adama, Ebû'l-Hasan'a (a.s.) şu soruyu sormasını söyledim: 'Bir adam, bir adamdan bir hac parası alır ama bu para ona yetmez.
Acaba bu adam, başka bir adamdan daha bir hac parası alıp, böylece rahat bir şekilde hacca gidip her ikisi adına bir hac yapabilir mi, yoksa birinin verdiği para yetmiyorsa, her ikisini de terk mi etmelidir?'
Adam geldi ve İmam'ın (a.s.) şöyle dediğini anlattı: 'Sadece biri tarafından haccetmesini severim. Eğer birinin verdiği para yetmiyorsa, almasın.'"
Kâsım b. Muhammed ez-Zeyyat'tan şöyle dediği rivayet edilmiştir: "Ebû'l-Hasan'a (a.s.) dedim ki: 'Karımla zıhar yaptım.'
'Ne dedin?' diye sordu.
Dedim ki: 'Eğer şunu yaparsan sen bana, annemin sırtı gibisin.'
'Üzerine bir şey gerekmez ama bir daha böyle bir şey yapma' buyurdu."
el-Veşşa'dan şöyle dediği rivâyet edilmiştir: "İmam Hâdî'ye (a.s.) bir mektup yazarak biranın hükmünü sordum. 'Haramdır. O da bir tür şaraptır. Onu içen şarap içmiş gibidir' cevabını gönderdi."
Râvi der ki: "Ebû'l-Hasan (a.s.) ayrıca şöyle buyurmuştur: 'Eğer yurt benim yurdum olsaydı, onu satanı öldürür, içeni de kırbaçlardım.'"
Râvi der ki: "Ebû'l-Hasan (a.s.) yine şöyle buyurmuştur: 'Bira içenin cezası, şarap içene uygulanan had cezasıdır.' Bir keresinde de, 'Bira, insanların önemsemedikleri küçük şaraptır' buyurmuştur."
İbrahim b. Muhammed el-Hemedanî, İmam'a (a.s.) şöyle yazdı: "Ölen bir adam, malının üçte birinden bir adama hayatta olduğu müddetçe maaş bağlanmasını vasiyet eder ama üçte birinin verilmesini emretmez. Vasi, ölen adamın malının üçte birini maaşa bağlaması sebebiyle vakfedebilir mi?"
İmam (a.s.) şu cevabı yazdı: "Malın üçte birini verir ama vakfetmez."
Ebû Ali b. Râşid'den şöyle dediği rivâyet edilmiştir: "Ebû'l-Ha- san'a (a.s.) sordum; dedim ki: 'Sana feda olayım, tarlama komşu olan bir araziyi iki bin dirheme satın aldım. Malı teslim aldığımda arazinin vakfedilmiş olduğunu haber aldım.'
Buyurdu ki: 'Vakıf bir malı satın almak câiz değildir. O tahılı malına katma, onu kendilerine vakfedilen kimselere ver.'
'Sahibini tanımıyorum' dedim.
'O zaman onun tahılını sadaka olarak ver' buyurdu."
Muhammed b. İsâ, İbrahim el-Hemedanî'den şöyle rivâyet etmiştir: "Ebû'l-Hasan'a (a.s.) bir mektup yazarak şu soruyu sordum:
'Bir kadın arazisini on yıllığına kiraya verir. Bunun karşılığında da her senenin ücretinin, vaktin bitiminde kendisine verilmesini ve vakit geçmeden kendisine bir şey verilmemesini şart koşar.
Sonra kadın üç sene dolmadan veya üç sene dolduktan sonra ölür. Vârisleri vakti doluncaya kadar kira sözleşmesine bağlı kalmalılar mı, yoksa kadının ölümüyle birlikte sözleşme ortadan kalkmış mı olur?"
İmam (a.s.)cevaben, 'Eğer ücretin belli bir vakti olur ve o vakit ulaşmadan kadın ölürse, o ücret vârislerine yetişir. Eğer kadın o vakte ulaşmaz, onun üçte birine veya yarısına yahut belli bir kısmına ulaşırsa, vârislerine kadının ulaştığı vakit miktarınca ücret verilir, inşaallah' diye yazdı." (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Hadi eserinden)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.