İnlemeğe utanırım!

Hanımefendiler! Beyefendiler! İlgisiz bilgililer! Bilgisiz ilgililer!Türk Milleti! Bana kulak verin!Ölüleri yarıştırmaktan vazgeçmeden; Haçlı Gladyatörlerini tribünlerden alkışlayarak veya yuhalayarak, bir şey yapmak mümkün değil!Bu, Haçlı Batı'nın, adını "demokrasi" koyarak milletleri, bölüp parçalama ve yutma taktiğidir!Fanatik taraftarlıktan, ateşli seyircilikten vazgeçip sahaya inmeyenlerin; tenkitleri ve şikayetlerinin hiç bir şeye yaramadığını, yaramayacağını öğrenmek için daha ne kadar canın katledilmesi lâzım?Ayıptır! Günahtır! Birilerini bir yerlere göndermeye niyetlenenler -elbette- kimseyi bulamazlar! Birinin göndermesini bekleyenler ise kendinden başkasının gönderilmesini bekler ve gönderilenlerden haberleri olmaz! Eski Romalılar; "Birilerinin gelip kurtarmasını beklemek köle zihniyetidir ve kölenin en iflâh olmazı, kendini hür zannedenlerdir!" Demişler! Kendilerini hür zanneden günümüzün köle gladyatörlerine alkış vuran fanatiklere, bu mantıkla ne demeli, bilemiyorum!Beğler! Hür akıl ve vicdanlarının emrine uyarak lazım oldukları yere gitmek için kimseden buyruk beklemeyenler, lazım oldukları yerde, lazım oldukları şekilde olurlar ki oluyorlar!"O'nun (varlığının) delillerinden bir başkası da, göklerin ve yerin yaratılması, dillerinizin ve renklerinizin farklı farklı oluşudur" (Rûm-22) âyetinden bizim Türk yaratılıp Türkçe lisanımızla donatıldığımızı anlıyorsak ve cüz'i irâdemizle yani aklımızla da İslâm'ı seçip îman etmişsek; hangi Haçlı'nın bizi fikren yöneltmesine izin verebiliriz?Pîr-i Türkistan Hâce Ahmet Yesevî'nin kibirlenmeden şerefle; "Türk'lük kaderim, İslâm seçimimdir" akıl dolu tesbitini bilip kavradıktan sonra hangi keferenin bize fikren yol göstermesine ihtiyâç olur?Bilmez miyiz? Bu kadar yıldır gördüklerimizden, yaşadıklarımızdan hâlâ öğrenemedik mi? Ki tabiat ve siyâset boşluğa tahammül etmez!Müslüman-Türk duruşumuzla, Muhteşem Türk Atatürk'çe "Cihat Müslümanı" karakterimizle bizim olmadığımız yerde, birilerinin olmasından daha doğal ne var ki?"Kenarda gezip ortada görünenler"den; "Ekerken yok, biçerken yok; harmanda kardeş!"lerden farklı davranmazsak; karanlıktan ışığa göz edersek; "Eğri yay olsam elde tutarlar, doğru ok olsam atarlar beni!" mistisizminden kurtulup Türk'çe okçuluğa soyunmazsak; eğri yayı alıp, doğru oku düşmanın kalbine kalbine salmazsak; yanlış birinin elindeki yaydan ok olarak atılmaktan başka neye yararız ki?Beğler! Hiç bir Haçlı'nın iki canı, iki kafası, iki aklı yok!"BOP Eş Başkanı olarak bizim de bölgede görevlerimiz var!" diyerek Haçlı Gladyatörlüğü'ne  gönüllü soyunanlardan, kendini hür zanneden ve; "Herkese rağmen millî meselelerde hükümete desteğimiz devam edecektir!" deyip milliyetçi diye dolaşanlardan aklımızı-fikrimizi kurtararak gerçek manada hürleşmezsek; bizden de gladyatörden başka bir halt olmaz!Beğler! Korkaklık, ayıp ve suç değildir!Ama yalancılık, sahtekârlık, mürâilik, döneklik; sahtekârların kahraman edasıyla dolaşmasına ilm-i siyâset diyerek sessiz kalmak, eyyâmcılık, suçtur! Topluma, halka, millete ve tarihe ihanettir!Orhun Kİtabeleri'nde; "Üstte mavi gök, altta yağız yer yaratıldığında ikisinin arasına insan oğlu yaratılmış. İnsan oğlunun üstüne ecdadım Bumin Kağan-İstemi Kağan tahta çıkmış. İstemi Kağan tahta çıkar çıkmaz Türk Milletinin ilini, töresini ele alıp tanzim etmiş. Ordu gönderip dört yandaki milletleri hep almış. Başlısına baş eğdirmiş, dizlisine diz çöktürmüş. Halkları toplayıp Millet etmiş. Sonra yoksulu bay etmiş, açı doyurmuş, çıplağı giyindirmiş." Anlatımından sonraki; "Türk oğuz beğleri! Millet işitin! Üstte gök çökmeyince, altta yer delinmeyince Türk Milleti, ilini, töreni kim bozabilir? Türk Milleti, nâdim ol kendine dön!" Ata öğüdünü, güncelleyip Haçlı'nın paylaştığı imparatorluk molozlarından yeni bir millet çıkarıp devletleştiren Muhteşem Türk Atatürk 'ün, Türkiye Cumhuriyeti sınırları içindeki Müslüman olan herkesi Milletten sayıp, azınlık olarak sadece gayr-ı Müslimleri göstererek, Haçlı dünyasına da kabul ettirdiği; "Müslüman eşittir Türk, Türk eşittir Müslüman" millî tanımında, "Ne mutlu Türk'üm diyene!" tavrında buluşamazsak zorlanırız!Mehmet Âkif'in yüz sene önce; "Ey dipdiri meyyît! İki el bir baş içindir/Davransana! Eller de senin baş da senindir!" feryâdını özümseyip; ülkücü-devrimci, sağcı-solcu, Sünnî-Âlevi, Türk-Kürt ikilemlerini tekleştirmezsek, perâkende düşeriz! Sürüden ayrılanı da elbette kurt kapar!Analar! Babalar! Bacılar! Kardaşlar! Gönüldaşlar!Millet bütünlüğümüzü hedef aldılar! Ayıkın!Onlarca yıldır; soldan; "halklar, halkların eşitliği, halkların kardeşliği" terâneleriyle güya sağdan da; "Farklılıkların farkındalıkla ülke yönetimi" safsatalarıyla "Halklara özgürlük!" diye Demokrat veya İleri Demokrat dayatmalara muhatap ve mecbûr edildik!Kimsenin; kendisinden başkasına kızma, küsme, sitem etme hakkı ve lüksü yok!Yalancıları, dolancıları, talancıları, mürâileri, takıyyecileri ve eyyamcıları, işbirlikçileriyle başbaşa bırakarak; doğru zamanda, doğru zemînde, dosdoğru saf tutmaktan başka yol yok!Eğer aklınıza ve vicdanınıza hürriyetini kazandırıp gelirseniz, beraberce bu belâyı da def ederiz!Gelmez, eyyâmcılığı, kurnazlığı tercih ederseniz; biz II. Kuvay-ı Milliyeciler, Kâinat Devleti Süvârileri, Ehl-i Beyt Gemisi Leventleri; Allah için bu uğurda canımızı vererek, siz de dahil Milletimizin esâretini görmeden dünyadan şânla göçeriz!Siz de zûlmüne razı olduğunuz zâlimin kırbacı altında inlerken bize duâ eder, rahmet okursunuz! Bizim işimiz, Vallahi kolay!"OLAMAZ TÜRK'E BAŞ, TÜRK'ÜM DEMEYEN!" Vesselâm...Selâm, sevgi, duâ...