AKP hükümeti iç politikada oldukça sıkıştı. Tren kazası bardağı taşıran son damla oldu. İç politikada sıkışan Başbakan Tayyip Erdoğan, biraz da, desteğini kaybettiği muhafazakar tabana "Bakın sadece Amerika ve İsrail'le müttefik değiliz, İran'la da iyi ilişkilerimiz var" görüntülü mesajı vermek kurgusuyla komşu ziyareti yapıyor.
Kafasına başörtüsü geçiren kartel, bu ziyaretten AKP namına olmadık pembe manşetler üretiyor, üretecek... Doğalgaz'la ilgili, PKK ile ilgili, İran'la olan dış ticaret potansiyelimiz ile ilgili.
Topluma yeniden keşfettirecekler İran'ın "komşumuz olduğu"nu.
Bu sadece AKP'nin tabana dönük işini kolaylaştırmak için.
Yoksa bu ziyaretten ne ülkemiz, ne bölgemiz, ne de komşularımız namına bir hayır çıkmaz...
Doğalgaz anlaşmaları, iyi niyet beyanatları, PKK-Kongra-Gel'in terör örgütü olduğu ilanatı çıkar; bunlar, AKP'nin "stratejik ortakları"nın "rızalarını bozmayacak kadar" olabilecek rutin işler. Bu işlerin kârından da bir şey olmaz, zararından da.
Bu "rutin ilişkiler"den gayrı, sadece İran'la değil, bölgedeki hiçbir komşumuz ile, hiçbir ülke ile ilişkilerimizde ele avuca gelir bir hayır çıkmaz.
Ne zamana kadar?
AKP, bölgesel ve global stratejilerde "Amerikancı-İsrail yanlısı duruşu"nda sabit-i kadem olduğu müddetçe, "global müsaadesiz" adım atamaz vaziyette olduğu müddetçe, hiç kimse İran ziyaretinden ne de bir başka komşuluk ilişkisinden "rutinin dışında bir iş" beklemesin.
Amerikancı-İsrail yanlısı bir AKP, gitse gitse "komşunun kulağına Amerikan suyu kaçırmak" için gidebilir.
AKP, BOP'çu... AKP, Amerikancı... AKP, İsrail yanlısı.
Kimisinin stratejik ortağı, kimisinin stratejik işbirlikçisi.
İran ise, bu ortakların "ortak hedefi"... BOP'çuların "terörist devletler listesi başı."
AKP de, Başkan Bush'un BOP'unun bir parçası.
Erdoğan, kendisinin de tam destek verdiği BOP kapsamında "terörist bir devlet" olarak tescillenmiş İran'la, ABD ve İsrail'in arzuları haricinde ilişkiler geliştirecek öyle mi; bu AKP'den en son beklenecek adım olsa gerektir.
Öte yandan AKP, ABD ve İsrail karşısında kendi Musul ve Kerkük'ümüzde "milli bir duruş" sergileyemedi, tarihi menfaatlerimizi koruyamadı da, İran'la ilişkilerimizde mi "milli bir duruş", samimi bir komşuluk ilişkisi sergileyecek, "ülkemizin menfaatleri" bağlamında açılım yapacak?
Gelsinler, onu külahıma anlatsınlar.
İran, PKK-Kongra-Gel'i "terörist örgüt" ilan etse ne yazar!
Eder; zaten onlardan biz de çekiyoruz diyor Haşimi Rafsancani.
İran başka bir şey söylüyor Erdoğan'a.
Terörün ne anlama geldiğini bildiklerini ve önlemek için de mücadele ettiklerinin altını çizen Rafsancani, Erdoğan'a, "Bölgesel teröristin arkasında Amerika var. El Kaide'yi Amerika beslemedi mi? Afganistan'a onlar göndermedi mi?" diyor. Diyor da, ne demek istiyor?
Başbakan Erdoğan bu cümlelerden ne anladı?
Rafsancani, ABD'ye ilişkin bu cümlelerini kullanırken; Erdoğan'ın gözleri önüne samimi dostu BOP'çu Bush geldi mi acaba? Geldiyse ne yaptı? Bu arada ABD Büyükelçiliğinden yakılan "sarı ışık"a mı takıldı?
Erdoğan'ın gezideki takıyyesi veya komşuluk samimiyeti o andaki gözbebeklerinde saklı; bakın bakalım, ne görüyorsunuz?
Bugün göremediyseniz, yakında görürsünüz...
Hem PKK-Kongra-Gel'in "asıl hami"si, Erdoğan'ın İran ziyareti esnasında gözünün ortasına "sarı ışık" yakan stratejik ortağımız değil mi? Dolayısıyla Erdoğan, PKK-Kongra-Gel konusunda "asıl taahhüd"ü ve dürüst adımları (!) Bush'tan talep etmeli değil mi?
Amerika'nın yaptığı "Başbakan Erdoğan'ın İran'a giderken müttefiki ABD'nin kaygılarından haberdar olduğunu umuyoruz" ikazı ne demek? Başbakan, bu ikaza aykırı adım mı atacak?
Şimdiye kadar hiç attı mı ki, şimdi atabilsin.
Erdoğan'ın "Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu'nun kararlarına karşı daha hassas olun. Kurumun Başkanı Muhammed El Baradey'in taleplerine cevap verin" beyanındaki ikaz, kime ait? Bu cümleler, üç-dört ay önce Başkan Bush'un İran'a yönelik sarf ettiği cümlelerin aynısı değil mi?
Bütün bu gelişmeleri, derin ilişkileri ve hafızaları zonklatan sualleri hesaba katarak İran ziyaretini tahlil edersek, bu ziyaret, "kara tren rayları üstünden hızlandırılmış tren uçurmak" kabilinden "cilalı bir seyahat"in ötesine gitmez... Yani Erdoğan, hızlandırılmış bir trenle İran'dan geçti.
AKP, gerçekten bölge ülkeleriyle samimi ve komşuluk menfaatlerine dayalı bir ilişki geliştirmek niyeti taşıyorsa, bunun ilk adımı BOP'tan kurtulmak, işgalcı bölgesel ve küresel devletlerin stepnesi olmaktan sıyrılmaktır. Önce Bağımsız Türkiye demektir. AKP, bunu hangi yürekle söyleyecek?
O halde gerisi, İran'dan hızlandırılmış bir tren geçti; o kadar...
Kafasına başörtüsü geçiren kartel, bu ziyaretten AKP namına olmadık pembe manşetler üretiyor, üretecek... Doğalgaz'la ilgili, PKK ile ilgili, İran'la olan dış ticaret potansiyelimiz ile ilgili.
Topluma yeniden keşfettirecekler İran'ın "komşumuz olduğu"nu.
Bu sadece AKP'nin tabana dönük işini kolaylaştırmak için.
Yoksa bu ziyaretten ne ülkemiz, ne bölgemiz, ne de komşularımız namına bir hayır çıkmaz...
Doğalgaz anlaşmaları, iyi niyet beyanatları, PKK-Kongra-Gel'in terör örgütü olduğu ilanatı çıkar; bunlar, AKP'nin "stratejik ortakları"nın "rızalarını bozmayacak kadar" olabilecek rutin işler. Bu işlerin kârından da bir şey olmaz, zararından da.
Bu "rutin ilişkiler"den gayrı, sadece İran'la değil, bölgedeki hiçbir komşumuz ile, hiçbir ülke ile ilişkilerimizde ele avuca gelir bir hayır çıkmaz.
Ne zamana kadar?
AKP, bölgesel ve global stratejilerde "Amerikancı-İsrail yanlısı duruşu"nda sabit-i kadem olduğu müddetçe, "global müsaadesiz" adım atamaz vaziyette olduğu müddetçe, hiç kimse İran ziyaretinden ne de bir başka komşuluk ilişkisinden "rutinin dışında bir iş" beklemesin.
Amerikancı-İsrail yanlısı bir AKP, gitse gitse "komşunun kulağına Amerikan suyu kaçırmak" için gidebilir.
AKP, BOP'çu... AKP, Amerikancı... AKP, İsrail yanlısı.
Kimisinin stratejik ortağı, kimisinin stratejik işbirlikçisi.
İran ise, bu ortakların "ortak hedefi"... BOP'çuların "terörist devletler listesi başı."
AKP de, Başkan Bush'un BOP'unun bir parçası.
Erdoğan, kendisinin de tam destek verdiği BOP kapsamında "terörist bir devlet" olarak tescillenmiş İran'la, ABD ve İsrail'in arzuları haricinde ilişkiler geliştirecek öyle mi; bu AKP'den en son beklenecek adım olsa gerektir.
Öte yandan AKP, ABD ve İsrail karşısında kendi Musul ve Kerkük'ümüzde "milli bir duruş" sergileyemedi, tarihi menfaatlerimizi koruyamadı da, İran'la ilişkilerimizde mi "milli bir duruş", samimi bir komşuluk ilişkisi sergileyecek, "ülkemizin menfaatleri" bağlamında açılım yapacak?
Gelsinler, onu külahıma anlatsınlar.
İran, PKK-Kongra-Gel'i "terörist örgüt" ilan etse ne yazar!
Eder; zaten onlardan biz de çekiyoruz diyor Haşimi Rafsancani.
İran başka bir şey söylüyor Erdoğan'a.
Terörün ne anlama geldiğini bildiklerini ve önlemek için de mücadele ettiklerinin altını çizen Rafsancani, Erdoğan'a, "Bölgesel teröristin arkasında Amerika var. El Kaide'yi Amerika beslemedi mi? Afganistan'a onlar göndermedi mi?" diyor. Diyor da, ne demek istiyor?
Başbakan Erdoğan bu cümlelerden ne anladı?
Rafsancani, ABD'ye ilişkin bu cümlelerini kullanırken; Erdoğan'ın gözleri önüne samimi dostu BOP'çu Bush geldi mi acaba? Geldiyse ne yaptı? Bu arada ABD Büyükelçiliğinden yakılan "sarı ışık"a mı takıldı?
Erdoğan'ın gezideki takıyyesi veya komşuluk samimiyeti o andaki gözbebeklerinde saklı; bakın bakalım, ne görüyorsunuz?
Bugün göremediyseniz, yakında görürsünüz...
Hem PKK-Kongra-Gel'in "asıl hami"si, Erdoğan'ın İran ziyareti esnasında gözünün ortasına "sarı ışık" yakan stratejik ortağımız değil mi? Dolayısıyla Erdoğan, PKK-Kongra-Gel konusunda "asıl taahhüd"ü ve dürüst adımları (!) Bush'tan talep etmeli değil mi?
Amerika'nın yaptığı "Başbakan Erdoğan'ın İran'a giderken müttefiki ABD'nin kaygılarından haberdar olduğunu umuyoruz" ikazı ne demek? Başbakan, bu ikaza aykırı adım mı atacak?
Şimdiye kadar hiç attı mı ki, şimdi atabilsin.
Erdoğan'ın "Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu'nun kararlarına karşı daha hassas olun. Kurumun Başkanı Muhammed El Baradey'in taleplerine cevap verin" beyanındaki ikaz, kime ait? Bu cümleler, üç-dört ay önce Başkan Bush'un İran'a yönelik sarf ettiği cümlelerin aynısı değil mi?
Bütün bu gelişmeleri, derin ilişkileri ve hafızaları zonklatan sualleri hesaba katarak İran ziyaretini tahlil edersek, bu ziyaret, "kara tren rayları üstünden hızlandırılmış tren uçurmak" kabilinden "cilalı bir seyahat"in ötesine gitmez... Yani Erdoğan, hızlandırılmış bir trenle İran'dan geçti.
AKP, gerçekten bölge ülkeleriyle samimi ve komşuluk menfaatlerine dayalı bir ilişki geliştirmek niyeti taşıyorsa, bunun ilk adımı BOP'tan kurtulmak, işgalcı bölgesel ve küresel devletlerin stepnesi olmaktan sıyrılmaktır. Önce Bağımsız Türkiye demektir. AKP, bunu hangi yürekle söyleyecek?
O halde gerisi, İran'dan hızlandırılmış bir tren geçti; o kadar...
Misafir Kalem (K) / diğer yazıları
- Kongrelerden milli devlete bir iman mücadelesi / 25.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019