İslam evlenmeyi, evlenip çoğalmayı emreder. Hıristiyanlık inancında ise, bir ruhban sınıf olan Kardinallerin evlenmesi yasaktır.
Ne akla ve ne de mantığa uygun düşmeyen, dolayısıyla da insan fıtratına ters bu inanışın hangi ahlak dışı hallerin yaşanmasına ve bir müddet sonra da "mızrağın çuvala sığmaması" ile bu ahlaksızlığın nasıl gün yüze çıktığı herkesin malumudur.
Yakın bir tarihte mesela Yunanistan'da meydana gelen ve dünya medyasını günlerce meşgul eden skandalları hatırlayın.
Batı dünyasını en fazla korkutan şey Müslüman nüfusun katlanarak artmasıdır.
Çünkü Hıristiyan Batı kültürüne göre "fakir olan Tanrı", "ihtiyaçları sonsuz" insanları doyurmaktan âcizdir. Böyle olunca da ya Tanrıyı zenginleştirmek lazım, ya da insanları azaltmak gerek. Kolayı insanları yok etmek olduğuna karar vermişler ve kürtajı keşfetmişler.
Kürtaj fikrini ilk ortaya atan Maltus'un bir Kardinal olması sizce ne anlama gelir?
Yeryüzünde ne kadar insan fıtratına ters anlayış varsa tümünün Hıristiyan kaynaklı olması da sizce ne anlama gelir?
Kürtaj düşüncesi gibi, mesela, ilk ateistin Kardinal Vannini olması, satanizmin, komünizmin ve daha nice insan onurunu olumsuz yönde etkileyen akım varsa tümünün yolunun Hıristiyanlığa/Kiliseye çıkması sizce ne anlama geliyor?
Muhterem Prof. Dr. Haydar Baş'ın sık sık ifade ettiği gibi, kaynaklar sınırsız, insanın ihtiyaçları sınırlıdır.
Mesela elliye merdiven dayamış bir insanın bundan sonra yiyeceği bir-iki teneke peynir, bir-iki kasa zeytin ve en cömerdinden hareketle iki fırın ekmektir. Bunları da temin etmek zor olmasa gerektir.
İnsanda bitmeyen ihtiyaç değil, ihtirastır.
Hadiste geçtiği gibi, "İki vadi dolusu altını olsa bir üçüncüsünü istemesi" işte o ihtirastandır. Ama, "gözünü bir avuç toprağın doldurması" işin realitesidir. Ve bu realiteyi ölüyü gömerken daha yakinen müşahede edebiliyoruz:
-Al şu toprağı ve göğsüne doğru serp!
Bunun anlamı şudur; "Ala sana doyamadan ayrıldığın dünyadan payına düşen işte bu."
Müslüman'ın inancında Allah, Gâni/zengindir. Kullarının rızkına kefildir ve ruhlarından dört yıl önce rızklarını taksim edip belirlemiştir.
Bizim batıdan ayrıldığımız önemli hususlardan biri de işte budur.
Birer doyumsuz canavar görüntüsü sergileyen batılı, ihtiraslarının karşısında engel gördüğü kendi dışındakileri ya ana rahminde yok ediyor, ya da doğup büyüdüğü, yaşayıp ömür sürdüğü kendi öz mülkünde öldürerek yok ediyor. Yani batılının kürtajı iki yönlüdür.
Müslüman olana yakışan Allah ve resulünün rızası istikametinde hayatını sürdürmesidir.
Yani evlenip çoluk çocuğa karışmasıdır.
Çünkü onun Peygamberi; "Tenâkhû tekâserû/nikahlanıp çoğalın" diye emrediyor.
Bunun bir diğer manası ise şudur; "Nikahla çoğalın, nikahsız değil."
Cinsî arzuların ihmal edilmesine "tebettül/bekâr kalma" denir. Hz. Peygamber (as) bunu şiddetle yasaklamıştır. Bu tip hayatı benimsemeyi düşünen sahabeden Osman b. Maz'un'u bu kararından men etmiştir.
Hz. Ömer (ra): "Üç gün sonra öleceğimi de bilsem bekâr gitmektense evlenmeyi tercih ederim" demiştir.
Bu manadan olarak büyük İslam alimi Suyutî Al-i İmran Sûresi 102. ayette geçen; "Ancak Müslümanlar olarak ölün" ifadesine; "Ancak evli olduğunuz hâlde ölün, zira sizler o vakit kâmil olursunuz" manasını vermiştir.
"Nikâh benim sünnetimdir, ondan yüz çeviren/evlenmeyen benden değildir" hadis-i şerifi ortada iken, hele bir Müslüman'ın/ya da öyle olduğunu söyleyen birini, bir Müslüman'ı, hele de bütün yönleriyle tanınabilinen, mahrem-Nâmahrem ölçülerine azamı dikkat göstererek hayatı insanlarla paylaşan birine, senin şu kadar çocuğun var gibi komik ithamlarda bulunması Müslüman tarzı olamaz.
Burada sorgulanacak olan, Hz. Muhammed'in (as) emir ve tavsiyelerine riayet ederek evlenip çoluk-çocuk sahibi olanı yargılamak değil, yargılanacak birisi varsa, İslam'ın şiddetle karşı olduğu bekarlığı/tebettülü/zürriyetsizliği hayat tarzı edinen olsagerektir.
"Efendim hizmet uğruna bekar kalmıştır" bahanesi olsa olsa gerçeği saptırmaya yarayan bir sığınak olabilir.
Çünkü, bu iddiada bulanabilen Hz. Muhammed'i (as) hizmet yapmayan, dini için çalışmayan, gayret göstermeyen kişi ilan etmiş olur ki, bu olsa olsa ancak bir iftira olabilir.
O (as) her şeyin en mükemmelini yapmıştır.
Evliliğin de, hizmetin de.
Zaten Müslümanlar O'nun (as) bilmem nesine ayırdığı zamanı, İslam'ı anlatmaya ve yaymaya ayırsalardı bu din çok ötelere ulaşırdı.
Böylece bazıları da "fetret devrini" yaşamaz olurdu(!)
Bu "fetret devri" meselesi de apayrı bir masal.
Bu konuya daha sonra devam etmek üzere, hoşça kalın.
Ne akla ve ne de mantığa uygun düşmeyen, dolayısıyla da insan fıtratına ters bu inanışın hangi ahlak dışı hallerin yaşanmasına ve bir müddet sonra da "mızrağın çuvala sığmaması" ile bu ahlaksızlığın nasıl gün yüze çıktığı herkesin malumudur.
Yakın bir tarihte mesela Yunanistan'da meydana gelen ve dünya medyasını günlerce meşgul eden skandalları hatırlayın.
Batı dünyasını en fazla korkutan şey Müslüman nüfusun katlanarak artmasıdır.
Çünkü Hıristiyan Batı kültürüne göre "fakir olan Tanrı", "ihtiyaçları sonsuz" insanları doyurmaktan âcizdir. Böyle olunca da ya Tanrıyı zenginleştirmek lazım, ya da insanları azaltmak gerek. Kolayı insanları yok etmek olduğuna karar vermişler ve kürtajı keşfetmişler.
Kürtaj fikrini ilk ortaya atan Maltus'un bir Kardinal olması sizce ne anlama gelir?
Yeryüzünde ne kadar insan fıtratına ters anlayış varsa tümünün Hıristiyan kaynaklı olması da sizce ne anlama gelir?
Kürtaj düşüncesi gibi, mesela, ilk ateistin Kardinal Vannini olması, satanizmin, komünizmin ve daha nice insan onurunu olumsuz yönde etkileyen akım varsa tümünün yolunun Hıristiyanlığa/Kiliseye çıkması sizce ne anlama geliyor?
Muhterem Prof. Dr. Haydar Baş'ın sık sık ifade ettiği gibi, kaynaklar sınırsız, insanın ihtiyaçları sınırlıdır.
Mesela elliye merdiven dayamış bir insanın bundan sonra yiyeceği bir-iki teneke peynir, bir-iki kasa zeytin ve en cömerdinden hareketle iki fırın ekmektir. Bunları da temin etmek zor olmasa gerektir.
İnsanda bitmeyen ihtiyaç değil, ihtirastır.
Hadiste geçtiği gibi, "İki vadi dolusu altını olsa bir üçüncüsünü istemesi" işte o ihtirastandır. Ama, "gözünü bir avuç toprağın doldurması" işin realitesidir. Ve bu realiteyi ölüyü gömerken daha yakinen müşahede edebiliyoruz:
-Al şu toprağı ve göğsüne doğru serp!
Bunun anlamı şudur; "Ala sana doyamadan ayrıldığın dünyadan payına düşen işte bu."
Müslüman'ın inancında Allah, Gâni/zengindir. Kullarının rızkına kefildir ve ruhlarından dört yıl önce rızklarını taksim edip belirlemiştir.
Bizim batıdan ayrıldığımız önemli hususlardan biri de işte budur.
Birer doyumsuz canavar görüntüsü sergileyen batılı, ihtiraslarının karşısında engel gördüğü kendi dışındakileri ya ana rahminde yok ediyor, ya da doğup büyüdüğü, yaşayıp ömür sürdüğü kendi öz mülkünde öldürerek yok ediyor. Yani batılının kürtajı iki yönlüdür.
Müslüman olana yakışan Allah ve resulünün rızası istikametinde hayatını sürdürmesidir.
Yani evlenip çoluk çocuğa karışmasıdır.
Çünkü onun Peygamberi; "Tenâkhû tekâserû/nikahlanıp çoğalın" diye emrediyor.
Bunun bir diğer manası ise şudur; "Nikahla çoğalın, nikahsız değil."
Cinsî arzuların ihmal edilmesine "tebettül/bekâr kalma" denir. Hz. Peygamber (as) bunu şiddetle yasaklamıştır. Bu tip hayatı benimsemeyi düşünen sahabeden Osman b. Maz'un'u bu kararından men etmiştir.
Hz. Ömer (ra): "Üç gün sonra öleceğimi de bilsem bekâr gitmektense evlenmeyi tercih ederim" demiştir.
Bu manadan olarak büyük İslam alimi Suyutî Al-i İmran Sûresi 102. ayette geçen; "Ancak Müslümanlar olarak ölün" ifadesine; "Ancak evli olduğunuz hâlde ölün, zira sizler o vakit kâmil olursunuz" manasını vermiştir.
"Nikâh benim sünnetimdir, ondan yüz çeviren/evlenmeyen benden değildir" hadis-i şerifi ortada iken, hele bir Müslüman'ın/ya da öyle olduğunu söyleyen birini, bir Müslüman'ı, hele de bütün yönleriyle tanınabilinen, mahrem-Nâmahrem ölçülerine azamı dikkat göstererek hayatı insanlarla paylaşan birine, senin şu kadar çocuğun var gibi komik ithamlarda bulunması Müslüman tarzı olamaz.
Burada sorgulanacak olan, Hz. Muhammed'in (as) emir ve tavsiyelerine riayet ederek evlenip çoluk-çocuk sahibi olanı yargılamak değil, yargılanacak birisi varsa, İslam'ın şiddetle karşı olduğu bekarlığı/tebettülü/zürriyetsizliği hayat tarzı edinen olsagerektir.
"Efendim hizmet uğruna bekar kalmıştır" bahanesi olsa olsa gerçeği saptırmaya yarayan bir sığınak olabilir.
Çünkü, bu iddiada bulanabilen Hz. Muhammed'i (as) hizmet yapmayan, dini için çalışmayan, gayret göstermeyen kişi ilan etmiş olur ki, bu olsa olsa ancak bir iftira olabilir.
O (as) her şeyin en mükemmelini yapmıştır.
Evliliğin de, hizmetin de.
Zaten Müslümanlar O'nun (as) bilmem nesine ayırdığı zamanı, İslam'ı anlatmaya ve yaymaya ayırsalardı bu din çok ötelere ulaşırdı.
Böylece bazıları da "fetret devrini" yaşamaz olurdu(!)
Bu "fetret devri" meselesi de apayrı bir masal.
Bu konuya daha sonra devam etmek üzere, hoşça kalın.
Müslim Karabacak / diğer yazıları
- Hz. Muhammed'den (saa) kim niye rahatsız olur? / 17.03.2024
- Metro Entelijansiyasi / 14.03.2024
- Aşık Neyanî'ce... / 10.03.2024
- Müslümanın Allah'ı "zengin" Ehl-i Kitab'ın tanrısı fakirdir ve Milli Ekonomi Modeli de "zengin Allah" inancının üründür / 09.03.2024
- Hak Teâlâ ayırmadı sana ne oluyor? / 29.02.2024
- Hak Teâlâ ayırmadı sana ne oluyor? / 28.02.2024
- Bir Kerbela mersiyesi... (Ahmed Edib Harâbî) / 23.02.2024
- Bohem hayat Necip Fazıl / 20.02.2024
- Kelimelerin ahenkle dansı / 17.02.2024
- Çok şeye tercüman, hayatımıza dair... / 16.02.2024
- Metro Entelijansiyasi / 14.03.2024
- Aşık Neyanî'ce... / 10.03.2024
- Müslümanın Allah'ı "zengin" Ehl-i Kitab'ın tanrısı fakirdir ve Milli Ekonomi Modeli de "zengin Allah" inancının üründür / 09.03.2024
- Hak Teâlâ ayırmadı sana ne oluyor? / 29.02.2024
- Hak Teâlâ ayırmadı sana ne oluyor? / 28.02.2024
- Bir Kerbela mersiyesi... (Ahmed Edib Harâbî) / 23.02.2024
- Bohem hayat Necip Fazıl / 20.02.2024
- Kelimelerin ahenkle dansı / 17.02.2024
- Çok şeye tercüman, hayatımıza dair... / 16.02.2024