Her kadın yaşamı boyunca şiddetli ağrılarla karşı karşıya kalıyor. Sanılanın aksine kadınlar ağrıya daha dayanıksız değil, sadece erkeklerden farklı olarak ağrılarını gizlemiyor
Her kadın yaşamı boyunca şiddetli ağrılarla karşı karşıya kalıyor. Kadına özel bu ağrıların dışında, karın, baş ve eklem ağrılarını da kadınlar erkeklerden daha fazla yaşıyor. Ağrı kişisel bir kavram. Her birey bu sözcüğün anlamını yaşamı boyunca edindiği deneyimlerle kavrıyor.
Ancak her iki cinsiyette de farklı biyolojik, psikolojik ve sosyolojik faktörler değişik ağrı deneyimlerine neden oluyor. Acıbadem Ağrı Tedavi Merkezi'nden Prof. Dr. Süleyman Özyalçın, "Ağrı vücudun belirli bir bölgesinden kaynaklanan, bir doku hasarına bağlı olan veya olmayan, insanın geçmişteki deneyimleri ile ilgili hoş olmayan, duyusal bir histir" diye ağrıyı tanımlayarak şöyle devam ediyor: "Tekrarlayıcı ağrı yakınmaları bakımından kadın ve erkek cinsleri arasındaki farklılıklar ergenlik çağı döneminde başlar ve erken yetişkinlik döneminde sürer. Çocukluk çağında da cinsiyet farklılıklarına bağlı ağrı şikayetleri olabilir. Genellikle kız çocukları, ailenin ilk çocukları ve alt sosyo-ekonomik sınıfların çocuklarında ağrı yakınmaları daha fazladır ve bu psikolojik bir olaydır. Erkek çocuklar ise ağrı yakınmalarını daha iyi kontrol altına alırlar."
Kadınlar ve erkekler farklı ağrıları çekiyorBiyolojik, psikolojik ve sosyolojik faktörler ağrının algılanması ve ağrılı duruma ilişkin davranışlardaki farklılıklarda da etkili bir rol oynuyor. Acıbadem Ağrı Tedavi Merkezi'nden Dr. Selçuk Dinçer bunu şöyle açıklıyor: "Beyindeki kimyasal, metabolik, fiziksel ve hormonsal değişiklikler ağrı algılaması, iletimi ve duyarlılığı bakımından her iki cinste farklılığa yol açmaktadır. Deneysel araştırmalara ait bilgiler, biyolojik faktörlerdeki değişikliklerin kadınlarda baş ağrısı ve migren şikayetlerinin daha sık olmasına neden olduğunu düşündürmektedir. Psikolojik ve sosyolojik faktörler ağrının algılanması ve ağrılı duruma ilişkin davranışlardaki farklılıklarda etkilidir." Kadın ve erkek arasında ağrının algılanması bakımından farklılıkların psikolojik ve sosyolojik açıdan iki önemli nedeni var: Birincisi kadın ve erkeğin yaşamları boyunca farklı ağrı deneyimlerine sahip olması, ikincisi ise kadın ve erkeğin toplumda kendilerinden beklenen farklı sosyal rollerinin olması. Cinsiyetle ilgili farklı sosyal beklentiler ağrıya tepkiyi de belirliyor.
Kadınlar ağrıyı daha çok dile getiriyorDolayısıyla ağrılar karşısında erkek ve kadın, aralarındaki farklı sosyal rol nedeniyle farklı tutum izliyor. Kadın ağrı duyduğunu rahatlıkla dile getirip doktora başvururken erkek bu konuda kadına oranla daha çekingen ve kendini saklamaya meyilli oluyor. Bu, kadının toplumdaki rolüyle ilgili sosyo psikolojik bir farklılık. 'Kadın, sosyal sorumlukları gereği ağrısının bir an önce geçmesi için tedavi yolu ararken erkek, ağrısının olduğunu belirtmekten bile kaçınmaktadır' diyen Prof. Dr. Özyalçın, kadınların erkeklerden daha çok ağrı yaşadığı yanılgısının kaynağında kadınların ağrıyı daha çok dile getirmesinin yattığını söylüyor.
Her kadın yaşamı boyunca şiddetli ağrılarla karşı karşıya kalıyor. Kadına özel bu ağrıların dışında, karın, baş ve eklem ağrılarını da kadınlar erkeklerden daha fazla yaşıyor. Ağrı kişisel bir kavram. Her birey bu sözcüğün anlamını yaşamı boyunca edindiği deneyimlerle kavrıyor.
Ancak her iki cinsiyette de farklı biyolojik, psikolojik ve sosyolojik faktörler değişik ağrı deneyimlerine neden oluyor. Acıbadem Ağrı Tedavi Merkezi'nden Prof. Dr. Süleyman Özyalçın, "Ağrı vücudun belirli bir bölgesinden kaynaklanan, bir doku hasarına bağlı olan veya olmayan, insanın geçmişteki deneyimleri ile ilgili hoş olmayan, duyusal bir histir" diye ağrıyı tanımlayarak şöyle devam ediyor: "Tekrarlayıcı ağrı yakınmaları bakımından kadın ve erkek cinsleri arasındaki farklılıklar ergenlik çağı döneminde başlar ve erken yetişkinlik döneminde sürer. Çocukluk çağında da cinsiyet farklılıklarına bağlı ağrı şikayetleri olabilir. Genellikle kız çocukları, ailenin ilk çocukları ve alt sosyo-ekonomik sınıfların çocuklarında ağrı yakınmaları daha fazladır ve bu psikolojik bir olaydır. Erkek çocuklar ise ağrı yakınmalarını daha iyi kontrol altına alırlar."
Kadınlar ve erkekler farklı ağrıları çekiyorBiyolojik, psikolojik ve sosyolojik faktörler ağrının algılanması ve ağrılı duruma ilişkin davranışlardaki farklılıklarda da etkili bir rol oynuyor. Acıbadem Ağrı Tedavi Merkezi'nden Dr. Selçuk Dinçer bunu şöyle açıklıyor: "Beyindeki kimyasal, metabolik, fiziksel ve hormonsal değişiklikler ağrı algılaması, iletimi ve duyarlılığı bakımından her iki cinste farklılığa yol açmaktadır. Deneysel araştırmalara ait bilgiler, biyolojik faktörlerdeki değişikliklerin kadınlarda baş ağrısı ve migren şikayetlerinin daha sık olmasına neden olduğunu düşündürmektedir. Psikolojik ve sosyolojik faktörler ağrının algılanması ve ağrılı duruma ilişkin davranışlardaki farklılıklarda etkilidir." Kadın ve erkek arasında ağrının algılanması bakımından farklılıkların psikolojik ve sosyolojik açıdan iki önemli nedeni var: Birincisi kadın ve erkeğin yaşamları boyunca farklı ağrı deneyimlerine sahip olması, ikincisi ise kadın ve erkeğin toplumda kendilerinden beklenen farklı sosyal rollerinin olması. Cinsiyetle ilgili farklı sosyal beklentiler ağrıya tepkiyi de belirliyor.
Kadınlar ağrıyı daha çok dile getiriyorDolayısıyla ağrılar karşısında erkek ve kadın, aralarındaki farklı sosyal rol nedeniyle farklı tutum izliyor. Kadın ağrı duyduğunu rahatlıkla dile getirip doktora başvururken erkek bu konuda kadına oranla daha çekingen ve kendini saklamaya meyilli oluyor. Bu, kadının toplumdaki rolüyle ilgili sosyo psikolojik bir farklılık. 'Kadın, sosyal sorumlukları gereği ağrısının bir an önce geçmesi için tedavi yolu ararken erkek, ağrısının olduğunu belirtmekten bile kaçınmaktadır' diyen Prof. Dr. Özyalçın, kadınların erkeklerden daha çok ağrı yaşadığı yanılgısının kaynağında kadınların ağrıyı daha çok dile getirmesinin yattığını söylüyor.