Peygamber Efendimiz, son derece yüksek bir cesarete, kuvvet ve kahramanlığa sahip idi. Bir çok savaşlarda, nice zırh giymiş kahramanlar kaçmaya mecbur kaldıkları halde O, sebat etmiştir. Savaşlarda Hazreti Peygamber kadar, düşmana yaklaşan bir asker bulunmazdı.
Uhud ve Huneyn savaşlarında gösterdiği metinlik ve cesaret, her türlü düşüncenin üstündedir. Bir gece Medine dışından korkunç bir gürültü işitilmişti. Düşman tarafından bir baskın olduğu sanılmıştı. Herkesten önce Hazreti Peygamber kılıcını kuşanarak gürültü tarafına koşmuş ve başkaları daha yeni hazırlanırken kendisi geri dönerek: "Korkacak bir şey yok!" diye halkı sukunete kavuşturmuştu.Hazret-i Ali der ki: "Savaşlarda Hazret-i Peygamber kadar düşmana yaklaşan bir kimse bulunmazdı. Bir çok kez, savaş kızışıp başımız dara düşünce, Hazret-i Peygambere sığınırdık."Peygamber Efendimiz aynı zakanda, son derece yumuşak huylu, bağışlayıcı ve mükrim idi. Öfkelenecek yerlerde sükunetini korur, mübarek hayatına kasdedenleri bile bağışlardı. Uhud savaşında mübarek bir dişi şehid edilmiş, latif çehresi kanlar içinde kalmış olduğu halde, yine düşmanlarına bedduada bulunmamış: "Ya Rabbi! Kavmime hidayet et; çünkü onlar bilmiyorlar" diye yalvarmıştır. "Niçin bunların aleyhine beddua etmiyorsun?" diyenlere de: "Ben lanetleyici olarak gönderilmedim; insanları hak yoluna ve Allah'ın rahmetine çağırmak için gönderilmiş Rahmet Peygamberiyim" diye cevab vemişti. Mekke-i Mükerreme'yi fethettikleri gün, Kureyş hakkında uygulanan lütuf ve ikram, Hazret-i Peygamberin ne derece büyük bir ihsan sahibi olduğuna şahiddir.Peygamber Efendimiz, gerek yaratılış ve gerek dini haya bakımından da bütün insanların üstünde idi. Kendisinde bulunan hayanın kemalinden dolayı hiç kimsenin sözünü kesmez, yüzüne uzun boylu bakmazdı. Utanılacak veya çirkin görülecek şeyleri açıkça söylemeyip kapalı bir şekilde anlatırdı. Hoşuna gitmeyen bir sözün bir kimseden çıktığını işitince: "Falan kimse, neden böyle yaptı?" demezdi; "Bazı kimseler neden böyle yapıyormuş?" demekle yetinirdi.Ashabdan biri, pek ziyade utangaç olduğundan bazı arkadaşları ayıplamak istemişlerdi. Hazret-i Peygamber bunu duyunca: "Onu kendi haline bırakın; çünkü haya (utanma) imandandır," buyurmuştur. Diğer bir hadis-i şerifde de: "Haya (utanma) insan için bir süstür" buyurulmuştur.
RAHMETEN Lİ'L-ÂLEMÎN HZ. MUHAMMED (SAV) / Prof. Dr. Haydar BAŞ'ın kaleminden Gönül Sohbetleri
Uhud ve Huneyn savaşlarında gösterdiği metinlik ve cesaret, her türlü düşüncenin üstündedir. Bir gece Medine dışından korkunç bir gürültü işitilmişti. Düşman tarafından bir baskın olduğu sanılmıştı. Herkesten önce Hazreti Peygamber kılıcını kuşanarak gürültü tarafına koşmuş ve başkaları daha yeni hazırlanırken kendisi geri dönerek: "Korkacak bir şey yok!" diye halkı sukunete kavuşturmuştu.Hazret-i Ali der ki: "Savaşlarda Hazret-i Peygamber kadar düşmana yaklaşan bir kimse bulunmazdı. Bir çok kez, savaş kızışıp başımız dara düşünce, Hazret-i Peygambere sığınırdık."Peygamber Efendimiz aynı zakanda, son derece yumuşak huylu, bağışlayıcı ve mükrim idi. Öfkelenecek yerlerde sükunetini korur, mübarek hayatına kasdedenleri bile bağışlardı. Uhud savaşında mübarek bir dişi şehid edilmiş, latif çehresi kanlar içinde kalmış olduğu halde, yine düşmanlarına bedduada bulunmamış: "Ya Rabbi! Kavmime hidayet et; çünkü onlar bilmiyorlar" diye yalvarmıştır. "Niçin bunların aleyhine beddua etmiyorsun?" diyenlere de: "Ben lanetleyici olarak gönderilmedim; insanları hak yoluna ve Allah'ın rahmetine çağırmak için gönderilmiş Rahmet Peygamberiyim" diye cevab vemişti. Mekke-i Mükerreme'yi fethettikleri gün, Kureyş hakkında uygulanan lütuf ve ikram, Hazret-i Peygamberin ne derece büyük bir ihsan sahibi olduğuna şahiddir.Peygamber Efendimiz, gerek yaratılış ve gerek dini haya bakımından da bütün insanların üstünde idi. Kendisinde bulunan hayanın kemalinden dolayı hiç kimsenin sözünü kesmez, yüzüne uzun boylu bakmazdı. Utanılacak veya çirkin görülecek şeyleri açıkça söylemeyip kapalı bir şekilde anlatırdı. Hoşuna gitmeyen bir sözün bir kimseden çıktığını işitince: "Falan kimse, neden böyle yaptı?" demezdi; "Bazı kimseler neden böyle yapıyormuş?" demekle yetinirdi.Ashabdan biri, pek ziyade utangaç olduğundan bazı arkadaşları ayıplamak istemişlerdi. Hazret-i Peygamber bunu duyunca: "Onu kendi haline bırakın; çünkü haya (utanma) imandandır," buyurmuştur. Diğer bir hadis-i şerifde de: "Haya (utanma) insan için bir süstür" buyurulmuştur.
RAHMETEN Lİ'L-ÂLEMÎN HZ. MUHAMMED (SAV) / Prof. Dr. Haydar BAŞ'ın kaleminden Gönül Sohbetleri
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.