Kendi labirentinde kaybolan ahmaklar

Yazımı yetiştirebilmek için klavyemin başına oturduğumda saat 02.21'di ve Hukuk Profesörü Ünal Emiroğlu Hoca konuşuyordu...
Meltem Medya Gurubunda; "Özel Gündem" adıyla FETÖ, yaptıkları, yapamadıkları ve şimdiye kadar başarılı olma nedenleri, suç ortakları ve ekranları kaplayan itirafçı adlı kaypaklar, kalleşler, müfteriler ve onlara haddini bildiren Türk Milletinin balyoz gibi çıplak yumruğu konuşuluyordu...
Meltem Medya Gurubu personeli, daha doğrusu Türkiye'nin tek milli oluşumu II. Kuvay-ı Milliye adlı Prof. Dr. Haydar BAŞ Hoca'nın kalifiye ekibinden otuzdan fazla katılımcı gündemi yorumladılar.
Şunu samimiyetle itiraf etmeliyim ki;
AKP ve AKP'lilerin, "Reis"leri varsa,
Y-CeHaPe'lilerin, "Gandi Kemal"leri varsa,
"Yavru Muhalefet Mehape"lilerin, "Dr. Oturan Bilge"leri varsa,
Arkadaş benim de; 21. yy. Ebu Zer'i, 21. yy. Hünkâr Hacı Bektaş'ı, 21. yy.'da Muhteşem Türk Başbuğ Atatürk'ün tek izdaşı, tek yoldaşı, tek fikirdaşı, Gönül Adam Baştürk Haydar Hocam var!
Otuz yıldır, hiç yanılmamış, ne demişse o!
AKP'nin kuruluş sürecinde ABD'nin teklif ettiği 500 milyon doları, FETÖ'nün Hükumetçe muktedir kılındığı yıllarda, televizyon mutfağında tüp ve alacak para yokken Fetoşçularca teklif edilen 10 milyon doları, elinin tersiyle iten bir Haydar-ı Kerrar'ım var!
Hoplamayın hemen!
Acizâne dilciyim! Bir edebiyat öğretmeniyim! Haydar-ı Kerrâr, döne döne saldıran arslan demektir bilirim ve otuz yıldan fazladır, bütün gayr-ı milli oluşumlara döne döne saldıran bir Türk Oğlu Türk Önderim var diye de ben övünürüm!
"Ahmaklığımı kabul ediyorum" diye itiraf edenlerin, yıllarca Başbakan Yardımcılığı, Meclis Başkanlığı, yetmeyince Hükumet sözcülüğü yaptırıldığı; "Türkçe Olimpiyatları" adıyla sahnelenen toplantılarda FETÖ Elebaşına yağcılık yarışına girenlere peş-peşe değişik bakanlıkların yaptırıldığı bir zalim zamandan geliyorum!
Elbette en yüksek tonajla ben haykıracağım!
Yandaş, yalama, yağcı Dolma Kalemlerin arşivlerini ve tv kayıtlarını silme telaşındaki bugünlerde Sevgili Okan EGESEL'in; "Meltem medya Gurubu ve Yeni Mesaj Gazetemizin bütün arşivleri mevcut olup, milletimize açıktır. İsteyen herkes girip bakabilir" şeklindeki merdâne meydan okuyuşundan sonra elbette ben Türk'çe ve Türkçe dilimle; "Yaşa! Var ol Haydar Hocam!" diye kükreyeceğim...
Hani Haydar Hoca, Rusçu'ydu?
N'oldu Rusçular?
Niye Rusya'dasınız?
Ben biliyorum! Daha doğrusu biz biliyoruz!
Mehmet Emin KOÇ Hoca aynı programda: "AKP'nin Partili Cumhurbaşkanı yönlerini Rusya'ya çevirdiler ama yanlış yaptılar! Çünkü iyileşmiş hastaya gitmektense, o hastayı tedavi eden doktora yani Haydar BAŞ Hoca'ya gelmeliydiler!" mealinde bir açıklama yaptılar ki el-hâk doğru!
1985'te Gorbaçov'un Glastnost yani "açılım"ıyla başlayan ve Boris Yeltsin'in, Gorbaçov'un yetkilerini alarak tek adam oluşuyla parçalanması tamamlanan Rusya'da ABD'nin yapmak istediği "Turuncu Devrim"ler, daha dün değil miydi?
Özellikle Türkiye ve Avrupa'ya yayılan, "Nataşalar", dünden de beri değil miydi?
Ekonomik olarak dibe vurmuş Rusya'yı ve BRICS Ülkeleri'ni, sihirli değnek dokunmuş gibi şahlandıran Prof. Dr. Haydar BAŞ Hoca'nın Milli Ekonomi Modeli değil mi?
22 Mart 2015'te İstanbul'da yapılan 9. MEM Kongresi'nde; Putin'in danışmanları ve ekonomik kurmayları ve DUMA Milletvekillerinin, Haydar Hoca'ya iltifat ve hürmetlerini bizzat seyrederken, nasıl coştuğumu, Türk yaratılmış olmama nasıl şükrettiğimi yazmıştım, tekraren hatırlatıyorum...
İki kere yazdım, galiba daha çoook tekrarlayacağım!
Bilmem itirafçı, bilmem özürcü, bilmem pişman falan-filan sıfatlarıyla ekran ekran FETÖ propagandistleri konuşturuluyor! Neyin peşindeler? Kimi, kimden korkutuyorlar?
İşkilleniyorum, huylanıyorum!
Biliyorum ki, kendi kurduğu labirentte ancak ahmaklar kaybolur!
Kızıyorum Arkadaş!
Beni de Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ı, Partili Cumhurbaşkanı'nı sevmediğime pişman etsenize Kardeşim!
2001'de Beylerbeyi'nde, İstanbul Belediye Başkanı iken Sayın Erdoğan'ı "Dinler Arası Diyalog" hakkında ilk uyaran kişi, Haydar Hoca değil mi?
"Haydar Hoca uyarmıştı ama inanmamıştım!" Dese başlarına Saray Külliyesinden taş mı düşer?
Türkiye'de, "Naylon Fatura" furyası döneminin parlattıklarından ve AKP Hükumetleri döneminde ümüğü sıkıldığı için sermayesini de alarak yurt dışına çıkan bir Bakan Eskisi'nin referansıyla gidip, yazılı taahhüde icbâr edileceğine, iki saatliğine de olsa Haydar Hoca ile müşavere etmek, neden akıllarına gelmedi, sormayalım mı?
Elbette soracağım!
Biz sormasak, kim soracak?
Erol Mütercimler'in, Haydar BAŞ Hoca'dan bahsetmesini cehâletinin verdiği ukalalıkla gülerek geçiştiren medyatik haspalar mı soracak?
Einstein'ın; "Akıllı sorunu gerçekleşmeden çözer, zeki ise gerçekleştikten sonra" uyarısını, biz yapmazsak, kimin yapmaya hakkı var?
Otuz yıldır, müthiş bir feraset ile olacakları inceden haber veren ve dedikleri harfiyen çıkan bir tecrübeden yararlanmayan Sayın Cumhurbaşkanı'na, biz seslenmezsek etrafındaki itiraf adıyla iftira yarışına girmiş dönekler, yeni hatalar yaptırmazlar mı Allah korusun?
Bahse konu hata; senin-benim, onun-bunun yapacağı sıradan ve telafisi mümkün hatalar değil; Türkiye Cumhuriyeti'nin seçilmiş ve OHAL Yasaları ile fiilen Başkanlığını yapan birinin hatası, yani Devletin hatasından bahsediyorum!
Sayın Cumhurbaşkanı; şu andan itibaren ya hata yapmamalı, ya da asla hata yapmamalı!
Bunun da tek yolu da, bin bilse de bir bilene sormaktan geçer..
YOL BİLMEZDEN REHBER OLMAZ Vesselâm...
Selâm, sevgi, duâ...