Yazımı sunmadan önce, Sayın Haydar Baş başta olmak üzere, tüm Meltem ve Mesaj TV ile Yeni Mesaj Gazetesi mensuplarının ve sayın okurlarımızın Kurban Bayramlarını canı gönülden kutlar, ailece sağlık mutluluk ve huzur içinde, geçirmelerini diler, en derin saygılarımı sunarım.
Referandumun üstünden yaklaşık 5 ay geçti. AB tarafından, BM Genel Sekreteri tarafından Verheugen ve diğerleri tarafından verilen bütün mülayim övücü sözler ile vaatler unutuldu. Şu anda bir suskunluk devri başladı. KKTC'ye tanıma şöyle dursun, ambargoyu kaldırma teşebbüsleri ve vaatlerinin hiç biri bir daha konuşulmadı ve tabii ki yerine getirilmesi de... ABD'den de zaten laftan başka bir şey gelmemektedir! Tüm konuşmalar vaatler ve verilen sözler havada kalmaktadır. KKTC halkı ise iyileştirmeyi ve verilen vaatlerin yerine getirilmesini bekleyip durmaktadır. Zaten KKTC bir üçgen içine sıkışmış durumdadır. Bu üçgen:
1 - AB ile Kıbrıs Rum Kesimi
2 - ABD ile tüm Hıristiyan alemi,
3 - KKTC Hükümeti - Türkiye'nin gevşek davranışı ve dış politikaları.
Yunanistan saldırıyor, Türkiye ise sabırlı ve suskun
KKTC'de "referandum sonrası durum" hiç de iç açıcı değil. Bazı görüşlere göre "Güney Rum Kesimi AB'ye girdi ama KKTC de kuzey kısmıyla AB'nin bir parçası oldu" diyorlar. Ama KKTC, muktesebatın kuzey kısmına uygulanmadığı için KKTC statüsü tanınmadığı için bu durum kullanılamıyor.
Not: Kısacası KKTC'de Rumlara devredilmediği için AB statüleri KKTC'ye uygulanamıyor demek istemektedirler! Ayrıca, Kıbrıslı Türklerin sabırlı olması tavsiye ediliyor. Annan planını güneyliler kabul etmediler. Tekrar gündeme gelmesi zor ama, gelse bile yine Rumların istekleri yerine gelmedikçe, onların oyları olmadıkça Kuzeydeki Türklerde bu eski statü şimdiki gibi uygulanacaktır! KKTC referandumdan sonra dışlanmaktan kurtuldular denmektedir. Ama bu durum sadece lafta kalmaktadır. ABD - AB ve Müslüman ülkeler tarafından muhatap üye olarak kabul edildiler diye kendilerini avutmaktadırlar. İslam Topluluğunda Türk Genel Sekreter olmasaydı bu kabul de zaten gerçekleşmemiş olurdu!
Türkiye ve KKTC tüm konular önünde nasıl davranacaklarını oturup iyicene karar vermeleri gerekir.
KKTC Hükümeti ve davranışı
KKTC Başbakanı Mehmet Ali Talat daima alttan alıyor. Beklenti içinde. Ama onun bile canı sıkılmaya başladı. Öte yandan Rum kesiminde zorlamalar başladı ve devam ediyor. KKTC kurallarını, korumak için, geçiş kapılarından geçerken tanımamak isteyenlere daha zecri olarak davranmak istemektedir. Geçen gün bir Rum milletvekili kimlik göstermeden geçmek istedi. Güvenlik onu içeri sokmadı. Kapıda münakaşa oldu. Rum durumu protesto etti ama içeri giremedi. Bunu öğrenen Mehmet Ali Talat hemen sınıra gidip Rum Milletvekili Hristos Purgurides'i arabasına alıp Ledra Palas'a götürdü. Denktaş buna içerledi. Talat için "Kendi koyduğu kuralları kendi bozuyor" diye söylendi. Böylece Purgarides Talat'ın özel konuğu oldu. Denktaş "Devletin yasalarını devletin Başbakanı çiğnememeliydi! Bu işin dingili koptu" dedi.
Not: KKTC yönetimi böylece kendi kurallarını çiğneyerek ayırımlar yaparsa ne otoritesi ne de Devlet benliği kalır. Bunların hepsi yavaş yavaş uçup gidebilir! Rum tarafı ise durumu daha da sıkı bir şekilde takip ediyor. Kurallarını tam uygulamaya kalkıyor. Hatta günden güne daha da sıkı davranıyor! Mesela Rum tarafında, Ercan havaalanını kullandı diye bir vatandaşı hapse atmış bulunmaktadır.
Referandumun üstünden yaklaşık 5 ay geçti. AB tarafından, BM Genel Sekreteri tarafından Verheugen ve diğerleri tarafından verilen bütün mülayim övücü sözler ile vaatler unutuldu. Şu anda bir suskunluk devri başladı. KKTC'ye tanıma şöyle dursun, ambargoyu kaldırma teşebbüsleri ve vaatlerinin hiç biri bir daha konuşulmadı ve tabii ki yerine getirilmesi de... ABD'den de zaten laftan başka bir şey gelmemektedir! Tüm konuşmalar vaatler ve verilen sözler havada kalmaktadır. KKTC halkı ise iyileştirmeyi ve verilen vaatlerin yerine getirilmesini bekleyip durmaktadır. Zaten KKTC bir üçgen içine sıkışmış durumdadır. Bu üçgen:
1 - AB ile Kıbrıs Rum Kesimi
2 - ABD ile tüm Hıristiyan alemi,
3 - KKTC Hükümeti - Türkiye'nin gevşek davranışı ve dış politikaları.
Yunanistan saldırıyor, Türkiye ise sabırlı ve suskun
KKTC'de "referandum sonrası durum" hiç de iç açıcı değil. Bazı görüşlere göre "Güney Rum Kesimi AB'ye girdi ama KKTC de kuzey kısmıyla AB'nin bir parçası oldu" diyorlar. Ama KKTC, muktesebatın kuzey kısmına uygulanmadığı için KKTC statüsü tanınmadığı için bu durum kullanılamıyor.
Not: Kısacası KKTC'de Rumlara devredilmediği için AB statüleri KKTC'ye uygulanamıyor demek istemektedirler! Ayrıca, Kıbrıslı Türklerin sabırlı olması tavsiye ediliyor. Annan planını güneyliler kabul etmediler. Tekrar gündeme gelmesi zor ama, gelse bile yine Rumların istekleri yerine gelmedikçe, onların oyları olmadıkça Kuzeydeki Türklerde bu eski statü şimdiki gibi uygulanacaktır! KKTC referandumdan sonra dışlanmaktan kurtuldular denmektedir. Ama bu durum sadece lafta kalmaktadır. ABD - AB ve Müslüman ülkeler tarafından muhatap üye olarak kabul edildiler diye kendilerini avutmaktadırlar. İslam Topluluğunda Türk Genel Sekreter olmasaydı bu kabul de zaten gerçekleşmemiş olurdu!
Türkiye ve KKTC tüm konular önünde nasıl davranacaklarını oturup iyicene karar vermeleri gerekir.
KKTC Hükümeti ve davranışı
KKTC Başbakanı Mehmet Ali Talat daima alttan alıyor. Beklenti içinde. Ama onun bile canı sıkılmaya başladı. Öte yandan Rum kesiminde zorlamalar başladı ve devam ediyor. KKTC kurallarını, korumak için, geçiş kapılarından geçerken tanımamak isteyenlere daha zecri olarak davranmak istemektedir. Geçen gün bir Rum milletvekili kimlik göstermeden geçmek istedi. Güvenlik onu içeri sokmadı. Kapıda münakaşa oldu. Rum durumu protesto etti ama içeri giremedi. Bunu öğrenen Mehmet Ali Talat hemen sınıra gidip Rum Milletvekili Hristos Purgurides'i arabasına alıp Ledra Palas'a götürdü. Denktaş buna içerledi. Talat için "Kendi koyduğu kuralları kendi bozuyor" diye söylendi. Böylece Purgarides Talat'ın özel konuğu oldu. Denktaş "Devletin yasalarını devletin Başbakanı çiğnememeliydi! Bu işin dingili koptu" dedi.
Not: KKTC yönetimi böylece kendi kurallarını çiğneyerek ayırımlar yaparsa ne otoritesi ne de Devlet benliği kalır. Bunların hepsi yavaş yavaş uçup gidebilir! Rum tarafı ise durumu daha da sıkı bir şekilde takip ediyor. Kurallarını tam uygulamaya kalkıyor. Hatta günden güne daha da sıkı davranıyor! Mesela Rum tarafında, Ercan havaalanını kullandı diye bir vatandaşı hapse atmış bulunmaktadır.
Prof. Dr. Cahit Babuna / diğer yazıları
- Batı kültüründe toplumsal çöküş -2- / 22.10.2006
- Batı kültüründe toplumsal çöküş / 21.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler -2- / 20.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler -2- / 19.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler / 18.10.2006
- Oruç tutmak, aç kalmak değildir / 15.10.2006
- Ramazan-ı Şerif temizlenme ayı / 14.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -4- / 09.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -4- / 08.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -3- / 07.10.2006
- Batı kültüründe toplumsal çöküş / 21.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler -2- / 20.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler -2- / 19.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler / 18.10.2006
- Oruç tutmak, aç kalmak değildir / 15.10.2006
- Ramazan-ı Şerif temizlenme ayı / 14.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -4- / 09.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -4- / 08.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -3- / 07.10.2006