"Ateş halinde kömür" (kor) anlamına gelen birinci cemrenin, eski deyişle "cemre-i ula'nın (fi-l-heva), 20 Şubat'ta havaya düştüğüne inanılır. Bu inanışa göre, "cemre-i saniye" (fi-l-ma) ikinci cemre 27 Şubat'ta suya, "cemre-i salis" (fi-t-türab) üçüncü cemre ise 6 Mart'ta toprağa düştüğünde; baharın gönderdiği haberciler görevlerini yerine getirmiş olur.
Mart kapıdan baktırır, kazma kürek yaktırır
Cemrenin toprağa düşmesi gazeteciliğe yeni başlayanlar için, şimdifıkra olarak anılan, gelenekselleşen bir şaka kaynağıdır da. Şefleri, o gün yeni muhabirleri "toprağa düşen cemrenin fotoğrafını çekmesi için görevlendirirdi" diye anlatılır, basın kuruluşlarının istihbarat bürolarında...
Artık kalıcı soğukların yaşanmayacağına, kar yağsa da tutmayacağına inanılsa da 11 Mart'ta yüzünü gösterecek "kocakarı soğuğu", akla "Mart kapıdan baktırır, kazma kürek yaktırır" sözünü akla getirir.
Zürafanın düşkünü beyaz giyer kış günü
Aslında geride bırakmaya başladığımız kış günleri için de özlü sözler akıldadır hep: "Zürafanın düşkünü beyaz giyer kış günü" ile "Zemheri zürafası"ndaki "zürafa", "karakış"ta bile ince giysileri çinde sokağa çıkanlar için kullanılır. Karakıştaki çaresizlik ve güçlük ise "Zemheride yoğurt isteyen, cebinde inek taşır" atasözüyle anlatılır. Soğukların aniden başlamasına hazırlıksız yakalanmak "Arap devenin karnına girdi" deyişiyle, soğuk havaların bitişi "Arap devenin karnından çıktı" sözüyle dile getirilir.
Bir fırtına savurur yeni filizlenen ağaç dallarını
Kış aylarında, 8-10 Aralık'ta "Karakış", 9-10 Ocak'ta "Zemheri" (karakış) olan fırtına adları; baharla "kuş", "çiçek", adlarıyla anılır olur. 24 Mart'ta Farsça "ceviz" (goz) anlamına gelen "Koz kavuran" fırtınası savurur ağaçları, 26 Mart'ta çıkardığı sesten olacak "Çaylak" fırtınası uğuldatır kulaklarımızı... "Kırlangıç Fırtınası"nın ardından aynı ay, "Leylek" ve "Kuğu" fırtınaları da vardır. Mayıs'ta fırtına "Çiçek"e dönüşür; ayın ortasına doğru ise "filizkıran" bir fırtına savurur yeni filizlenen ağaç dallarını. Yılboyunca, "Yaprak, Karaerik, Kızılerik, Kestane, Bıldırcın, Balık" fırtınaları da eser.
Kırkikindiler
"Cemre"nin 6 Mart'ta toprağa da düşmesinden sonra havanın ısınmasıyla özellikle İç Anadolu Bölgesi'nde, sıcak dönemlerde düşen "Kırkikindi yağmurları"; coğrafi terimiyle "Konveksiyonel" (siklonik-yükselim) yağışlar, şairin yüreğini hoplatır. Necati Cumalı,"Kırkikindi Yağmurları" başlıklı şiirinde, "rahat, neşeli" olduğu sabahının, yavaş yavaş "O" dediği sevgilisi aklına gelince, "havası bulutlanır"; sanki bitmek bilmeyen kırkikindi yağmurları düşer. Yazın ardından, kış kapıyı çalmaya başlayınca bu kez pastırma yazı özlemle beklenir. Fukara Yazı da denilen bu dönem 13 Eylül-13 Ekim arasını kapsar...
Mart kapıdan baktırır, kazma kürek yaktırır
Cemrenin toprağa düşmesi gazeteciliğe yeni başlayanlar için, şimdifıkra olarak anılan, gelenekselleşen bir şaka kaynağıdır da. Şefleri, o gün yeni muhabirleri "toprağa düşen cemrenin fotoğrafını çekmesi için görevlendirirdi" diye anlatılır, basın kuruluşlarının istihbarat bürolarında...
Artık kalıcı soğukların yaşanmayacağına, kar yağsa da tutmayacağına inanılsa da 11 Mart'ta yüzünü gösterecek "kocakarı soğuğu", akla "Mart kapıdan baktırır, kazma kürek yaktırır" sözünü akla getirir.
Zürafanın düşkünü beyaz giyer kış günü
Aslında geride bırakmaya başladığımız kış günleri için de özlü sözler akıldadır hep: "Zürafanın düşkünü beyaz giyer kış günü" ile "Zemheri zürafası"ndaki "zürafa", "karakış"ta bile ince giysileri çinde sokağa çıkanlar için kullanılır. Karakıştaki çaresizlik ve güçlük ise "Zemheride yoğurt isteyen, cebinde inek taşır" atasözüyle anlatılır. Soğukların aniden başlamasına hazırlıksız yakalanmak "Arap devenin karnına girdi" deyişiyle, soğuk havaların bitişi "Arap devenin karnından çıktı" sözüyle dile getirilir.
Bir fırtına savurur yeni filizlenen ağaç dallarını
Kış aylarında, 8-10 Aralık'ta "Karakış", 9-10 Ocak'ta "Zemheri" (karakış) olan fırtına adları; baharla "kuş", "çiçek", adlarıyla anılır olur. 24 Mart'ta Farsça "ceviz" (goz) anlamına gelen "Koz kavuran" fırtınası savurur ağaçları, 26 Mart'ta çıkardığı sesten olacak "Çaylak" fırtınası uğuldatır kulaklarımızı... "Kırlangıç Fırtınası"nın ardından aynı ay, "Leylek" ve "Kuğu" fırtınaları da vardır. Mayıs'ta fırtına "Çiçek"e dönüşür; ayın ortasına doğru ise "filizkıran" bir fırtına savurur yeni filizlenen ağaç dallarını. Yılboyunca, "Yaprak, Karaerik, Kızılerik, Kestane, Bıldırcın, Balık" fırtınaları da eser.
Kırkikindiler
"Cemre"nin 6 Mart'ta toprağa da düşmesinden sonra havanın ısınmasıyla özellikle İç Anadolu Bölgesi'nde, sıcak dönemlerde düşen "Kırkikindi yağmurları"; coğrafi terimiyle "Konveksiyonel" (siklonik-yükselim) yağışlar, şairin yüreğini hoplatır. Necati Cumalı,"Kırkikindi Yağmurları" başlıklı şiirinde, "rahat, neşeli" olduğu sabahının, yavaş yavaş "O" dediği sevgilisi aklına gelince, "havası bulutlanır"; sanki bitmek bilmeyen kırkikindi yağmurları düşer. Yazın ardından, kış kapıyı çalmaya başlayınca bu kez pastırma yazı özlemle beklenir. Fukara Yazı da denilen bu dönem 13 Eylül-13 Ekim arasını kapsar...