Kur’an’ı Kerbela tefsiri ile oku ve yaşa

Kerbela olayı İslam tarihinin en acı olaylarının başında gelmektedir. Bu olay öyle bir acı bırakmıştır ki neredeyse 14 asırdır Ehl-i Beyt ve Hz. Hüseyin sevdalılarının akan gözyaşları durmamıştır. Hz. Hüseyin ve Ehl-i Beyt sevdalılarının bu gözyaşı kıyamet sabahına kadar, o buluşma gününe kadar da sürecek.

Muharrem ayı matem ayıdır. Allah Resulünün ciğerparesi, "Reyhan kokulum" dediği, cennet gençlerinin efendisi olan İmam Hüseyin, dostları ve çocuklarının günlerce susuz bırakılarak dünyada eşi ve benzeri görülmeyen bir zulümle katledildiği, göklerin yerlerin feryat ettiği, dünyanın ve evrenin yaşadığı en acı bir gün, sırlarla dolu bir zaman dilimidir.

Vahyin ilk emri oku. Allah Resulünün şahsında bütün Müslümanlara gelen bu emri maalesef anlayamadık. Niye anlayamadık? Çünkü "konuşan Kur'an" olanları dinlemedik. Kur'an'ı en ince detayına kadar bilen, vahyin indiği evde Kur'an'ı yaşayarak Muallimi Evvelden öğrenen Hz. Ali'yi ve Ali evinin çocuklarını ve neslini anlayamadık, onları dinlemedik.

Aslında Ehl-i Beyt'in hayatında ve Kerbela'da konuşan bir Kur'an vardır.

Hz. Hüseyin imamlığındaki kutlu kervandakilerde de Kur'an'ın anlamı ete kemiğe bürünmüştür; Kur'an ve Resulü Ekrem, Hz. Hüseyin olarak vücut bulmuştur, görünmüştür. 

Bu nedenle Kerbela demek; Kur'an'ı, İslam'ı, Resulü Ekrem duruşu ile yaşamak demektir. Gayrısını da reddetmektir.

Kerbela demek; Resulullah'ın getirdiği dinin Hz. Hüseyin Efendimiz tarafından rayına konulması, sırat-ı müstakim çizgisine oturtulması demektir. 

Kerbela demek; Allah'ın muradının yerine gelmesi için zalimlere karşı direnmek demektir.

Anlamak isteyenler için Kerbela'da verilen mesaj hala daha taptaze canlı bir şekilde karşımızda duruyor.

Konuşan Kur'an olan Hz. Ali'yi ve evladı Hz. Hüseyin'i anlamayanlar, yazılı metin olan Kur'an'ı mı anlayacaklar? 

Anlamadılar da zaten. Anlamış olsalardı bu katliamlar, bu cinayetler günümüze kadar yaşanır mıydı, olur muydu? Müslümanlar bu dağınıklığı yaşar mıydı?

Malumunuz, Kur'an'da çok kıssa anlatılır. Bunun asıl sebebi aslında bir bakıma ilahi mesajın peygamberlerin hayatında nasıl ete kemiğe bürünüp somutlaştırıldığını göstermek içindir. 

Allah (c.c.) bize diyor ki; Kitapta yazılan mesajları sizden öncekiler bakın nasıl anladılar da hayatlarına geçirdiler. Siz de onlar gibi yapın veya yapmayın, ibret alalım diye öğüt veriyor, yol gösteriyor. Yazılı metin olan mesajın hayata nasıl aktarıldığını Allah (c.c.) bize geçmiş milletlerin hayatlarından örneklerle gösteriyor.

İşte asıl olan yazılı metinde olanı hayata taşıyabilmektir. Resulullah bunu yaptı. Ehl-i Beyt'i bunu yaptı. Ehl-i Beyt yaşayan Kur'an'dır. Bu münasebetle ilk emir olan "OKU" emrini bugün dahi Ehl-i Beyt'in yaşadığı İslam'ı okuma olarak anlamalıyız.

Hz. Hüseyin de aslında Kerbela'da, Kur'an-ı Kerimî aşkın medeniyetiyle, kanıyla, zamanların ötesinde her çağın insanını kucaklayan ve kuşatan bir Kur'an tefsiri ortaya koydu. Satırlarda yazılan tefsirler ve Müslümanlar buradan yani aşkın şehidinden beslendiyse çok bereketli oldu, beslenmediyse Müslüman yerinde saydı hatta gerileyip durdu, kitaplar da kütüphane raflarında süslü ciltler arasında kaldı maalesef. 

Kerbela'da yazılan, bu aşkın tefsirini en güzel bir biçimde Hz. Zeynep Annemiz bakın nasıl ifade ediyor: "Ben (Kerbela'da) güzellikten başka bir şey görmedim." Kerbela'daki güzellik nereden geliyor, Kur'an'ın tefsirinin canla, aşkla, kanla İmam Hüseyin ve 72 yareninin Allah için, hak için, hukuk için, zalime boyun eğmemek için yaptıkları çağları delen nebevi dik duruştan, kurban olmalarından geliyor.

Çünkü Hz. Zeynep Annemiz Kerbela meydanında olanlarda Hakk'ın muradını çok iyi okumuştu. Neydi o okuma; Allah, İmam Hüseyin'i şehit, ailesini de esir olarak görmek istemişti.

Bunların her ikisi de dinin bekası için Allah ile aldatanların yalanlarının ifşası ve özgürlük için ödenmesi gereken bedellerdi, bunun hepsi de âşkla, sabırla ve kahramanca yapılmalıydı.

Hz. Zeynep Annem gibi vahyin eteğinde büyümüş, Ali mektebinde yetişmiş birisi için, Allah'ın bu istediği ve olayların hepsi güzelliğin doruk noktasıdır. Aşura kahramanı Zeynep Annem, bu kıyamın başından sonuna kadar bütün sahneleri 'Allah'ın muradı gereği olduğunu o muradın tecellilerinin tezahürü' olduğunu bildiği için güzel görmektedir. Bu tahlil ve bakışla Aşura'yı, Kerbela'yı okuyanlara hala bu güzel tecelliler ve ruhları dirilten Ehl-i Beyt'in maneviyatı, himmeti sarmalamaktadır. Bundan daha güzel ne olabilir ki. İşte bu güzelliklerin diriltici aşkını bugün de yarın da çok iyi okumak, anlamak ve yaşamak mecburiyetindeyiz.

İlk emir olan OKU emrini özellikle bugünün Müslümanları Ehl-i Beyt'i ve Kerbela'yı okumak olarak anlamalı. Özellikle Kerbela hadisesini anlasak, Hz Hüseyin ve yarenlerinin bu fedakârlığı niye yaptığını kavrasak, İslam dünyası ve Müslümanlar maddede ve manada çok farklı bir yere yükselecektir. Böylece sanırım Kur'an-ı Kerim'i, Resulullah ve Ehl-i Beyt'i de anlamış olacağız.

Ehl-i Beyt sevgisi Müslümanlara ilahi bir emirdir. Ehl-i Beyt aşkı Müslümanlar için bir fazilettir. Bu aşk Allaha itaat ve ibadet etmenin ve mahlûkatına merhamet ve hizmet etmenin kapısıdır. Allah bize Hz. Ali, Hz. Fatıma ve onların iki evladının muhabbet ve sevgisiyle bu ömrü tamamlamayı nasip etsin.

Muharrem ve Matem ayımız, yeni Hicri senemiz EHL-İ BEYT Ruhu ile dirilişimize vesile olsun.

Muharrem, matem demektir.