'Mademki ben bir insanım'

"İnsan Hak'ta Hak insanda, Arıyorsun bak, insanda! Çok marifet var insanda Mademki ben bir insanım!" (Âşık Dâimî) İnsanlığım tuttu, insanlığı sorgularken mademki ben bir insanım!Zamanın hızlı, ömrün kısa olduğunu bildiğimizi zannederiz! Bildiğimizi ispata yarasın diye insandan insanlığa kaçasım tuttu!...Zamandan kaçıyor muyuz, yoksa yakalayabilmek için kovalıyor muyuz?Zamanın hızlı, ömrün kısa olduğunu anlayıp kaçarken; "Allah!" diyen de, ölümsüzlüğe hevesle zamanı yakalamak için cesâretle kovalarken; "Ya Allah!" diye sığınan da insan!Gerçekten insanlığının farkında olanlar, zamandan kaçmanın da, zamanı yakalamanın da mümkün olmadığını bilirler ama Hz. Âdem'den beri sürer bu kaçıp kovalamaca!Zamanı yakalayan veya zamandan kaçabilen olmuş mudur? Bakıp görene, gördüğünü anlatana göre değişir! "Evet" diyen de çıkar, "Hayır" diyen de!   Kitab'ımıza göre ve ehl-i îmanın inanmakla mükellef olduğu; ilk yaratılıştan kıyâmete kadar var olmaya devam edecek olan peygamberleri, nebîleri, velîleri biliyoruz. Bir de, kısacık ömürlerinde zamanı kovalarken bıraktıkları izlerle, kubbeye astıkları "Hoş sadâ"larıyla kalıcı olmayı başaranlar var!..Peygamberler, nebîler, velîler de; zamanı kovalarken veya zamandan kaçarken bıraktıkları adlarıyla övülerek, sevilerek, sövülerek anılanlar da insan!Nedir bu insan?Nâdir olan bu insanlık, nedir?Nâdir insanlığı becerip kubbede bıraktıkları hoş sadâları tekrarlayan; kulaktan kulağa, kuşaktan kuşağa anlatarak aktararak taşıyan isimsizler de insan!Zamandan kaçarken veya zamanı kovalarken bırakılan adları ya överek, ya söverek anlatan, nesilden nesile aktaran avâm/sıradan insanlar olmasa; zamandan kaçan korkakların veya zamanı yakalamaya çalışan cesûrların gayretleri neye yarar?Kaçan kovalayan emektârlar mı, yoksa onları överek veya söverek kalıcılıklarını sağlayan insanlar mı daha insan, daha önemli?Camilerde özellikle Cuma günleri binlerce kişiden oluşan cemaat, yani kalabalık olmasa imam neye yarar? Veya imamlar olmasa, yüzlerce, binlerce kişiden oluşan kalabalıktan cemaat olur mu?Dîni atmosferden sıyrılıp meseleyi siyasallaştırmaya, politize etmeğe çalışırsak; önderler mi kalabalıkları toplar, yoksa kalabalıklar mı önder kişileri çıkarır?"Türkiye seninle gurur duyuyor!" diye gırtlak patlatan kalabalıklar olmasa o kalabalıktan; "Dokunmak bile ibâdetten sayılır!" diyen yalakalar çıkar mı?Tekrarlayalım merâk edip sorup sorguladığımızı:İnsan nedir? Nâdir olan insanlık nedir?Kendi ördüğü koza içinde ipek böceği gibi yok olmanın, yani vaatleriyle hatta bilerek söylediği yalanlarla etrafına topladığı öven-söven kalabalığa gömülüp kaybolan insanın yaptığı, ne kadar insanlıktır?Bu mudur sonsuzluğu yakalamak? Kalıcılık, ölümsüzlük bu mudur?Okyanus, bulutlardan düştüğü ânda kendisinde yok olan yağmur damlasının farkında değil midir?Överek veya söverek adlarını kalıcı ederken kalabalık, övdükleri veya sövdüklerinin adlarını dillerine aldıkları ânda ölümsüz etmek istediklerini, öldürdüklerinin farkında mıdır?Ne kadar usta yüzücü olursa olsun okyanusa düşen insan; ne kadar iri olursa olsun karaya vuran balina boğulmaz mı? Karada susuzluktan boğulan ile okyanusta oksijensizlikten boğulan zavallılıkta, çâresizlikte emsâl değil midir? Ve suyun yarısı oksijen değil midir? Kaderinde yaşamak yoksa; karaya vuran balinanın yüzme yeteneği ile okyanusa düşen insanın aklı neye yarar?Sağlıklarında insanlık düşmanı esfel-i safilînlerin elinden kurtaramayan sevenlerin, insan-ı kâmilleri ölümlerinden yüzlerce yıl sonra yaşatmaya çalışılmalarında, bir pişmanlık yok mudur?Halkı, ahâliyi, milleti, ümmeti daha müreffeh yaşatabilmek için kendilerini fedâ edenlerin akıllarının mahâreti, akıllarının ettiği îmanlarının marifeti, sahibine zûlmettirmek midir?Nedir bu insan?Nâdir olan bu insanlık, nedir?Yaşamak için kovalayan aslandan, yaşamak için kaçan ceylandan; ölümsüzlüğe hevesle fincancı katırlarını ürkütüp kendini -mazlûmlar adına- zûlme kurban eden kâmil insanın farkı nedir?İnsanı, diğer mahlûkattan ayıran akıl, insan-ı kâmili farklı kılan akıl, başa belâ mıdır?Fizîken ve arzularıyla tamâmen insan olan, bedenî arzularını yerine getirmek için bütün akıllıların ayıplayacağı işleri pervâsızca yapan ve yaptıklarından sorumlu olmayan, deliler-meczûblar akıllılardan şanslı mıdır?Sırları varsa bilen yok, meraklarını bilen yok!Sevapları yok, günahları yok!Hasretlerini bilen yok, vuslatlarını gören yok!Borçları yok, alacakları yok!Başları-gözleri, ağızları-dilleri, elleri-ayakları, cinsî uzuvları, insânî arzuları var, akılları yok!Devlete, servete de ihtiyâçları yok, sahâvete de!...Mülkün, servetin, dünya malının kefâretini hem dünyada, hem de ahrette ödeyebilmek için olağanüstü fedakârlıklara eden velîlerle deliler yarışında; daha yarış başlamadan deliler daha mı avantajlı?Velhâsıl başa dönersek;Nedir bu insan?Nâdir olan bu insanlık nedir?Dün soranlar, cevaplayamadan gittiler, bugün soranlar da cevaplayamadan gidecekler besbelli!Netice; insanın hem eşref-i mahlûkat, hem de eksik yaratıldığına teslîm olarak: İnsanım, insanlığınıza sığınırım! "Bilgilinin yüzü gülmez; onun yüzü her zaman düşünceli ve kaşları çatıktır; bilgisizler ise daima sevinç içinde katıla katıla gülerler. Bilgili kişi, bu kadar kaygı içinde nasıl kahkaha atar?" (Kutadgu Bilig'den)"BAŞ, BAŞA BAĞLI, BAŞ DA BAŞ'A" Vesselâm.Selâm, sevgi, duâ...