Son yılların modası olan hikayeci hocalardan herkes şikayetçi.
Özellikle Ramazan aylarında iftar ve sahur saatlerinde ekranları işgal eden hocalar... Saatlerce dinleyenlerin tek ayet, tek hadis öğrenemediği kıssacı hocalar...
Bunlar yetmiyormuş gibi, bir de din adına konuştukları, din adına icra-ı faaliyet yaptıkları halde dinin ilkelerini ve ölçülerini alt-üst eden, tahribat ve tahrifatta sınır tanımayan, dinin kutsallarını kullanarak heybesini dolduran din tüccarları türedi.
Özellikle kitlelerin dini alandaki cehaletinden istifade ile boş meydanlarda at oynatıp duruyorlar.
Meydan boş, kendileri bomboş.
Cami kürsülerinden ve minberlerinden kırdıkları potlar, devirdikleri çamlar yanlarına kalınca, yetkili mercilerden gerekli cevaplar gelmeyince yeni yeni çamlar devirmeye devam ediyorlar.
Dini kullanarak, dinin kutsallarını kullanarak paraya tahvil ettikleri yanmaz kefenler, kutsal nalinler hak ettikleri eleştirileri almayınca adamlar yeni rezaletleri pazara sürmekte bir beis görmüyorlar.
Adam oturup "şifa ayetleri" adı altında kitap yazıyor ve hiç utanmadan, arlanmadan, Allah'tan ve kullardan hayâ etmeden, Kur'an ayetlerini gerçekten yüz kızartıcı müstehcen söylemlere ve eylemelere alet ediyor.
İşin en acı tarafı ise, din adına bu cinayeti işleyenler yirmi birinci yüzyılda hala alıcı ve dinleyici bulabiliyor, bölük bölük müşteri bulabiliyorlar.
Bir başkası çıkıp altı yaşında kız çocuğunun altmış-yetmiş yaşında ihtiyarlarla evlendirebileceğini din adına yüzü kızarmadan söyleyebiliyor.
Meydanı boş bulunca kendileri de bomboş olunca din adına sergilenen maskaralıkların bini bir para oluyor.
Diyanet suskun, bunca İlahiyat fakültesi ve konunun uzmanları suskun kalınca meydan bomboş adamlara değil cüdamlara kalıyor ve onlar da ne yazık ki yüce İslam'ı tanınmaz hale sokmaya devam ediyorlar.
"Onlar kendi dinlerini eğlence ve oyun haline getirdiler, iğreti hayat onları aldattı. Onlar bugüne kavuşacaklarını unutmuşlardı. Ayetlerimize karşı direniyorlardı. Bugün de biz onları unutuyoruz."
"Yemin olsun ki, biz onlara, ilme uygun biçimde, ayrıntılı kıldığımız bir Kitap getirdik. İnanan bir topluluk için bir kılavuz, bir rahmettir o."
"Fakat onlar: "Hele bakalım nereye varacak? " diye sadece bu kitabın dâvetinin âkıbetini gözlüyorlar. O'nun haber verdiği müthiş âkibet geldiği gün, daha önce onu unutup bir tarafa bırakanlar şöyle diyecekler: "Gerçekten Rabbimizin elçileri bize hakkı tebliğ etmişlermiş? Acaba burada bize şefaat edecek birisi bulunur mu? Yahut geri döndürülmemiz imkânı olur mu ki bu sefer yaptığımız kötü işlerin yerine güzel güzel işler yapabilelim?
"Muhakkak ki onlar, kendilerini hüsrana uğrattılar. Uydurdukları sahte tanrıları da kendilerinden uzaklaşıp ortadan kayboldular." (A'raf: 51-53).
Özellikle Ramazan aylarında iftar ve sahur saatlerinde ekranları işgal eden hocalar... Saatlerce dinleyenlerin tek ayet, tek hadis öğrenemediği kıssacı hocalar...
Bunlar yetmiyormuş gibi, bir de din adına konuştukları, din adına icra-ı faaliyet yaptıkları halde dinin ilkelerini ve ölçülerini alt-üst eden, tahribat ve tahrifatta sınır tanımayan, dinin kutsallarını kullanarak heybesini dolduran din tüccarları türedi.
Özellikle kitlelerin dini alandaki cehaletinden istifade ile boş meydanlarda at oynatıp duruyorlar.
Meydan boş, kendileri bomboş.
Cami kürsülerinden ve minberlerinden kırdıkları potlar, devirdikleri çamlar yanlarına kalınca, yetkili mercilerden gerekli cevaplar gelmeyince yeni yeni çamlar devirmeye devam ediyorlar.
Dini kullanarak, dinin kutsallarını kullanarak paraya tahvil ettikleri yanmaz kefenler, kutsal nalinler hak ettikleri eleştirileri almayınca adamlar yeni rezaletleri pazara sürmekte bir beis görmüyorlar.
Adam oturup "şifa ayetleri" adı altında kitap yazıyor ve hiç utanmadan, arlanmadan, Allah'tan ve kullardan hayâ etmeden, Kur'an ayetlerini gerçekten yüz kızartıcı müstehcen söylemlere ve eylemelere alet ediyor.
İşin en acı tarafı ise, din adına bu cinayeti işleyenler yirmi birinci yüzyılda hala alıcı ve dinleyici bulabiliyor, bölük bölük müşteri bulabiliyorlar.
Bir başkası çıkıp altı yaşında kız çocuğunun altmış-yetmiş yaşında ihtiyarlarla evlendirebileceğini din adına yüzü kızarmadan söyleyebiliyor.
Meydanı boş bulunca kendileri de bomboş olunca din adına sergilenen maskaralıkların bini bir para oluyor.
Diyanet suskun, bunca İlahiyat fakültesi ve konunun uzmanları suskun kalınca meydan bomboş adamlara değil cüdamlara kalıyor ve onlar da ne yazık ki yüce İslam'ı tanınmaz hale sokmaya devam ediyorlar.
"Onlar kendi dinlerini eğlence ve oyun haline getirdiler, iğreti hayat onları aldattı. Onlar bugüne kavuşacaklarını unutmuşlardı. Ayetlerimize karşı direniyorlardı. Bugün de biz onları unutuyoruz."
"Yemin olsun ki, biz onlara, ilme uygun biçimde, ayrıntılı kıldığımız bir Kitap getirdik. İnanan bir topluluk için bir kılavuz, bir rahmettir o."
"Fakat onlar: "Hele bakalım nereye varacak? " diye sadece bu kitabın dâvetinin âkıbetini gözlüyorlar. O'nun haber verdiği müthiş âkibet geldiği gün, daha önce onu unutup bir tarafa bırakanlar şöyle diyecekler: "Gerçekten Rabbimizin elçileri bize hakkı tebliğ etmişlermiş? Acaba burada bize şefaat edecek birisi bulunur mu? Yahut geri döndürülmemiz imkânı olur mu ki bu sefer yaptığımız kötü işlerin yerine güzel güzel işler yapabilelim?
"Muhakkak ki onlar, kendilerini hüsrana uğrattılar. Uydurdukları sahte tanrıları da kendilerinden uzaklaşıp ortadan kayboldular." (A'raf: 51-53).
Aziz Karaca / diğer yazıları
- ‘Hazır ol cenge eğer ister isen sulh-u salah’ / 20.04.2024
- Doymayan gözden ve ürpermeyen kalpten… / 19.04.2024
- Dilde adalet / 18.04.2024
- İlk çeyrek heba oldu gitti / 16.04.2024
- Dosdoğru dostluklara yelken açmak… / 14.04.2024
- Dosdoğru dostluklara yelken açmak… / 10.04.2024
- Bayram gelmiş! / 09.04.2024
- Ağır misafiri yolcu ederken… / 08.04.2024
- Doğru tartan bir kantara çıkmalı / 06.04.2024
- ‘Demir olsa erir odunsa yanar Bakın yüreğine taş mı bağlamış?’ / 05.04.2024
- Doymayan gözden ve ürpermeyen kalpten… / 19.04.2024
- Dilde adalet / 18.04.2024
- İlk çeyrek heba oldu gitti / 16.04.2024
- Dosdoğru dostluklara yelken açmak… / 14.04.2024
- Dosdoğru dostluklara yelken açmak… / 10.04.2024
- Bayram gelmiş! / 09.04.2024
- Ağır misafiri yolcu ederken… / 08.04.2024
- Doğru tartan bir kantara çıkmalı / 06.04.2024
- ‘Demir olsa erir odunsa yanar Bakın yüreğine taş mı bağlamış?’ / 05.04.2024