Müslüman olma suçu!

Bu hikâye şöyle başladı: Bir cemaat lideri Vatikan'a gitti Hıristiyanların Müslümanları, Müslümanların da Hıristiyanları yanlış anlamasındaki suçun Müslüman'da olduğunu söyledi. Ve şöyle devam etti: Bir Başbakan çıktı, "Haçlı seferleri, bir kültür alışverişidir" dedi, çıktı. Bu bakış açısına göre Hıristiyanlar sanki "Anadolu'da ne güzel ne zengin bir kültür varmış, gidip o kültürü öğrenelim"  diye yola çıkan, Müslümanlar da, "Sizin kültür alışverişi yapma hakkınız yok. Sizi bu topraklara canımızı vermeden sokmayız" diyerek misafirine kılıç salmış kaba insanlardı? 2006 yılında İzmir'de organize edilen "Karşıyaka Toplantıları"nın Eylül ayı konuşmacısı zamanın Dokuz Eylül Üniversitesi Rektörü idi ve konuşmasında başta Fatih Sultan Mehmet Han olmak üzere cümle Osmanlı'yı "Ülkeden aklı kovanlar" olarak itham ediyor, Anadolu'da yaşayanlar için ise, "Keşke Müslüman olmasalardı" diye "yanlış din seçmekle" suçluyor; söylediklerini haberleştirmek isteyen gazeteciye ise, "Ben Hıristiyan'ım. Bu sözler Papanın Müslümanlara sarf ettiği sözler kadar etki gösterir ve sonuçları benim için kötü olur" diyerek işittiklerini yazmama ricasında bulunuyordu. "Dinlerarası Diyalog Toplantılarının" da müdavimi olan bu Rektörün dediklerinin hiçbiri olmadı amma velâkin aksi mebzul miktarda oldu. Meselâ  Türkiye kiliselerle doldu, taştı. Geçtiğimiz günlerde de Türkiye Cumhuriyeti'nin bir bakanı tuttu, aşağıdaki sözleri sarf etti: "Bu ülke Müslüman bir ülke. Yüzde 99'u Müslüman. Tarihten gelen bir yapısı var. Şimdi Türkiye'nin konumu itibariyle biz icat yapamıyoruz, buluş yapamıyoruz. Tarım ülkesiyiz biz. Ne yapacağız biz? Ara teknik eleman ülkesiyiz biz. O zaman biz çok daha iyi eğitim almak zorundayız. Eğer biz çocuklarımızı iyi yetiştirirsek kalem efendisi değil, ara teknik eleman, üniversiteyi bitiren, teknolojiyi iyi kullanan, bilgisayar bilen ve lisan bilen, dünyadaki bütün bilgileri alıp onları çok iyi kullanan, çok kaliteli gençler olarak yetiştireceğiz." Demek "Bu ülke Müslüman bir ülke" Demek, "Tarihten gelen yapısı" dolayısıyla "icat yapamaz" insanlar bu Müslümanlar öyle mi? Demek "Allah'ın mülkünde" hisse olarak, " Allahın has kullarına liderlik değil, ara eleman olmak"  düşüyor, öyle mi? Biz biliyoruz ki insanların söz ve amelleri kıyamet günü tabiri caizse âdeta ete kemiğe bürünecek, öyle dile gelecek. Acaba Sayın Bakanın bu iddiası nasıl bir şekil alır, insan merak ediyor. O böyle dedi ya, Müslümanlar da, Müslümanların bugüne kadar yaptığı icatlardan, ilim âlemine bulunduğu katkılardan örnekler vermeye başladılar. Evet, tabi, bu da gerekliydi? Amma şunu da düşünmek lâzım: Diyelim ki biz Müslümanlar olarak hiçbir icatta bulunmadık, ilim âlemine tek bir katkımız olmadı? O zaman o rektörün dediği gibi "yanlış din seçtik" diye dinimizden mi döneceğiz yahut bu bakanın söylediği gibi "ara elamanlığa" yani "Köleliğe" rıza mı göstereceğiz? Özetle, suçu Müslüman olarak kendimizde aramak yerine dinimizde, İslâm'da mı arayacağız? Daha düne kadar Komünizm ve Kapitalizm dışında ekonomik bir sistem tahayyül dahi edilemiyor, insanlar bu kısırdöngü içersinde "açlıktan ölenler" ve "tokluktan ölenler" olmak üzere iki kategoriye ayrılmış; can çekişip durmuyor muydu? Peki, şimdi ne oldu? Bir Müslüman çıktı, "Milli Ekonomi Modeli" ve "Sosyal Devlet" i keşfetti; insanlık için Nuh'un Gemisi haline geldi. Tabi, "görene!" Lâkin.. "Köre ne?"