NATO Afganistan'da iflas etti
Figüranların değiştiği ama senarist ve baş aktörlerin değişmediği yeni oyunlar sahneleniyor Afganistan'da. Taliban ve DEAŞ, bu savaşın yeni maşaları. Objektif bir gözle bakıldığında Afganistan'da gelinen nokta, NATO misyonunun bu ülkedeki iflasına işaret ediyor.
29.04.2017 00:00:00
1979 Sovyet işgalinin toplumda bıraktığı yaralar henüz sarılıp iyileşmeden, 2001'de bu kez de ABD'nin askeri müdahalesine maruz kalan Afganistan, uzun yıllardan beri işgalden dış müdahaleye, bir terör örgütünden diğerinin zulmüne savrulup duruyor.
SETA Savunma ve Güvenlik uzmanı Merve Seren'in analizine göre yıllardır devam eden savaşların getirdiği bitkinliğe ve tükenmişliğe rağmen varlığını ve bütünlüğünü koruma ve idame mücadelesi veren Afganistan, devlet ve devlet-dışı aktörler arasında cereyan eden rekabet yüzünden adeta 'kan dökme yarışına' tanık olduğumuz bir ülke haline getiriliyor.
Belki de tarihte hiçbir ülke, Afganistan kadar uzun süren iç savaşlara sahne olmamış, dış müdahalelere maruz kalmamıştır. Afganistan Talibanı, Sovyetler Birliği'nin çökmesinin ardından ortaya çıkan bir örgüt olarak 1994'ten beri eylemlerde bulunuyor.
NATO, muharebeyi yerel güçlere bıraktı
Taliban'ın toparlanma ve yayılma aşamasına geçtiği bu dönemde NATO müttefikleri, Afganistan'da yeni bir misyon üstlenmeyi kararlaştırmıştı. Bu doğrultuda Ekim 2001'deki 'Kalıcı Özgürlük Operasyonu'ndan itibaren 13 yıl boyunca NATO adına Afganistan'da bulunan 31 ülkeden müteşekkil ISAF (Uluslararası Destek Gücü), 2015 yılı itibarıyla yerini artık savaş misyonu üstlenmeyecek olan 'Kararlı Destek Misyonu (RSM)'ye bıraktı.
Özü itibarıyla bu karar, Afgan Ulusal Ordusu'na kendi kendine yetme güvence ve yeteneği tanınması demekti. Keza bu karar, askeri terminolojiyle geleneksel olarak düşmana saldırmak ya da düşmanı yok etmek üzere askeri güç kullanımını ifade eden 'kinetik operasyonların' (kinetic ops) terkedilip, muharip olmayan askeri faaliyetleri ihtiva eden 'kinetik-olmayan operasyonların' (non-kinetic ops) tercih edilmesiydi.
Daha açık ve kısa bir izahla, Taliban'la mücadelenin ilk safhasında NATO'nun misyonu muharebe meydanında muharip rolüyle önde, ikinci safhada yan yana ve sonuncu safhada Afgan Ulusal Ordusu'nun arkasında destek pozisyonu şeklinde seyretti.
Taliban meşruiyet aracı mı?
Son iki yıldır vuku bulan terör eylemleri Afganistan'ın gidişatını tüm çıplaklığıyla ortaya koymasına rağmen ABD ve Batı Avrupalı müttefikler başta olmak üzere NATO misyonuna katkı sunan devletlerin ekseriyetinde Taliban'a karşı bilinçli yahut bilinçsiz bir gözardı etme tavrı vardı.
Nitekim 21 Nisan 2017 Cuma günü Taliban'ın gerçekleştirdiği katliamın sonrasında Batı medyasının ve uluslararası kamuoyunun tepkisizliği, mevzubahis gözardı etmişliğin/edilmişliğin somut bir göstergesi olarak okunmalıdır.
Öyle ki bu okuma, ABD ve müttefiklerinin, Afganistan'daki askeri varlığına ya da bu ülke üzerindeki kontrol çabalarına Taliban ve diğer örgütler üzerinden meşruiyet kazandırmaya çalıştıkları sorusunu akla getirmektedir.
21 Nisan'da Taliban militanları, Mezar-ı Şerif şehrindeki Afgan Ulusal Ordusu 209. (Şahin) Kolordu Karargâhı'na baskın düzenleyerek yüzlerce askeri acımasızca katlettiler. Her halükarda Afganistan'daki bir askeri üssün hedef alındığı şu ana kadar gelmiş geçmiş en büyük katliamın altına imzasını atan Taliban'ın bu son terör vahşetinden sonra ülkede ulusal yas ilan edildi.
ABD'nin en uzun savaşı
ABD'nin tarihindeki en uzun savaşı ve NATO'nun da en uzun süreli misyonu Afganistan'da. Objektif bir gözle bakıldığında Afganistan'da gelinen nokta, aslında NATO misyonunun bu ülkedeki iflasından başka bir şeye işaret etmiyor.
Zaten Afganistan'daki ISAF/RS, Amerikalı ve İngiliz komutanların yönlendirmesi doğrultusunda hareket ediyor. Bu nedenle ISAF/RS Karargahı'nda diğer Anglo-Sakson ülkeler de dahil edilerek 'Beş Göz- Five Eyes' tabir edilen ve istihbarat ve özel kuvvetler operasyonlarını tekelinde tutan de facto bir oluşumdan söz ediliyor.
Bu oluşumun, diğer ülke subaylarının onayı ya da haberi olmaksızın her istediklerini yaptıkları ve bunlara müdahale edilemediği iddiaları mevcut. Dolayısıyla Afgan Ordusu ve halkı, yıllardır hiç de iyi niyetli olmayan bu gözlerin oyuncağı ve yine dış güçlerin taşeronu/piyonu Taliban ve DEAŞ gibi örgütlerin kurbanı oluyor.
AA
SETA Savunma ve Güvenlik uzmanı Merve Seren'in analizine göre yıllardır devam eden savaşların getirdiği bitkinliğe ve tükenmişliğe rağmen varlığını ve bütünlüğünü koruma ve idame mücadelesi veren Afganistan, devlet ve devlet-dışı aktörler arasında cereyan eden rekabet yüzünden adeta 'kan dökme yarışına' tanık olduğumuz bir ülke haline getiriliyor.
Belki de tarihte hiçbir ülke, Afganistan kadar uzun süren iç savaşlara sahne olmamış, dış müdahalelere maruz kalmamıştır. Afganistan Talibanı, Sovyetler Birliği'nin çökmesinin ardından ortaya çıkan bir örgüt olarak 1994'ten beri eylemlerde bulunuyor.
NATO, muharebeyi yerel güçlere bıraktı
Taliban'ın toparlanma ve yayılma aşamasına geçtiği bu dönemde NATO müttefikleri, Afganistan'da yeni bir misyon üstlenmeyi kararlaştırmıştı. Bu doğrultuda Ekim 2001'deki 'Kalıcı Özgürlük Operasyonu'ndan itibaren 13 yıl boyunca NATO adına Afganistan'da bulunan 31 ülkeden müteşekkil ISAF (Uluslararası Destek Gücü), 2015 yılı itibarıyla yerini artık savaş misyonu üstlenmeyecek olan 'Kararlı Destek Misyonu (RSM)'ye bıraktı.
Özü itibarıyla bu karar, Afgan Ulusal Ordusu'na kendi kendine yetme güvence ve yeteneği tanınması demekti. Keza bu karar, askeri terminolojiyle geleneksel olarak düşmana saldırmak ya da düşmanı yok etmek üzere askeri güç kullanımını ifade eden 'kinetik operasyonların' (kinetic ops) terkedilip, muharip olmayan askeri faaliyetleri ihtiva eden 'kinetik-olmayan operasyonların' (non-kinetic ops) tercih edilmesiydi.
Daha açık ve kısa bir izahla, Taliban'la mücadelenin ilk safhasında NATO'nun misyonu muharebe meydanında muharip rolüyle önde, ikinci safhada yan yana ve sonuncu safhada Afgan Ulusal Ordusu'nun arkasında destek pozisyonu şeklinde seyretti.
Taliban meşruiyet aracı mı?
Son iki yıldır vuku bulan terör eylemleri Afganistan'ın gidişatını tüm çıplaklığıyla ortaya koymasına rağmen ABD ve Batı Avrupalı müttefikler başta olmak üzere NATO misyonuna katkı sunan devletlerin ekseriyetinde Taliban'a karşı bilinçli yahut bilinçsiz bir gözardı etme tavrı vardı.
Nitekim 21 Nisan 2017 Cuma günü Taliban'ın gerçekleştirdiği katliamın sonrasında Batı medyasının ve uluslararası kamuoyunun tepkisizliği, mevzubahis gözardı etmişliğin/edilmişliğin somut bir göstergesi olarak okunmalıdır.
Öyle ki bu okuma, ABD ve müttefiklerinin, Afganistan'daki askeri varlığına ya da bu ülke üzerindeki kontrol çabalarına Taliban ve diğer örgütler üzerinden meşruiyet kazandırmaya çalıştıkları sorusunu akla getirmektedir.
21 Nisan'da Taliban militanları, Mezar-ı Şerif şehrindeki Afgan Ulusal Ordusu 209. (Şahin) Kolordu Karargâhı'na baskın düzenleyerek yüzlerce askeri acımasızca katlettiler. Her halükarda Afganistan'daki bir askeri üssün hedef alındığı şu ana kadar gelmiş geçmiş en büyük katliamın altına imzasını atan Taliban'ın bu son terör vahşetinden sonra ülkede ulusal yas ilan edildi.
ABD'nin en uzun savaşı
ABD'nin tarihindeki en uzun savaşı ve NATO'nun da en uzun süreli misyonu Afganistan'da. Objektif bir gözle bakıldığında Afganistan'da gelinen nokta, aslında NATO misyonunun bu ülkedeki iflasından başka bir şeye işaret etmiyor.
Zaten Afganistan'daki ISAF/RS, Amerikalı ve İngiliz komutanların yönlendirmesi doğrultusunda hareket ediyor. Bu nedenle ISAF/RS Karargahı'nda diğer Anglo-Sakson ülkeler de dahil edilerek 'Beş Göz- Five Eyes' tabir edilen ve istihbarat ve özel kuvvetler operasyonlarını tekelinde tutan de facto bir oluşumdan söz ediliyor.
Bu oluşumun, diğer ülke subaylarının onayı ya da haberi olmaksızın her istediklerini yaptıkları ve bunlara müdahale edilemediği iddiaları mevcut. Dolayısıyla Afgan Ordusu ve halkı, yıllardır hiç de iyi niyetli olmayan bu gözlerin oyuncağı ve yine dış güçlerin taşeronu/piyonu Taliban ve DEAŞ gibi örgütlerin kurbanı oluyor.
AA
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.