Kimi zaman Şems olurdu, kimi zaman Mevlana, kimi zaman dal olurdu, kimi zaman esen rüzgarı. Kimi zaman yar olurdu, kimi zaman yaranı. Kimi zaman el olurdu kimi zaman duası. Kimi zaman gül olurdu, kimi zaman gözünün yaşı, kimi zaman göz olurdu, kimi zaman kirpiği kaşı. Kimi zaman coşkunca çağlardı, kimi zaman sükunu yaşardı, anlayamazlardı nedendir? Nasıldır? Hal sana gelirse onu kim geri çevirebilir?
Bu eller benim mi? Bu söyleyen dil, konuşan gönül? Bu şekil, bu şemal, terk etmem gereken benliğim midir? Çekilirsen aradan sever seni Yaradan, gönül denen Kabe’yi tavaf eder arayan. Gönül denilen mekan aslında “la mekan” nasıl tavaf edilir? Geylani hazretleri der ki: “Gönlündekileri bir tabağa koyasın, sonra halkın içinde gezesin, öyle ki, seni utandıran bir şey bulunmaya…”
Kolay mı? Zor mu? Denemeye değer.
Erenler sevgiyle, erenler saygıyla, erenler sabırla… Kelimelerin manasını kavramak ne kadar önemliymiş; öfke, haset, kin ve nefret yaşayarak öğrenilirmiş. Onlardan vazgeçebilmek için aşkı, sevgiyi, fedakarlığı önemsemek gerekirmiş, kim dinler?
Aşkı, sevgiyi, fedakarlığı, merhameti kelime kalıbından çıkarıp diriltmek için hangi sur’un üflenmesini bekliyoruz? Çöküntülerden kurtulma zamanıdır, gönülleri sulayıp diriltme zamanıdır, gerçek kamillerle buluşup onlarla bir ve beraber olma zamanıdır. Görebilmeyi ve işitebilmeyi gerçekten isteme zamanıdır.
Merhaba sevgili okuyucular, tekrar evde olmak radyo-terapinin nimetlerinden faydalanabilmek, hele masamıza ve sandalyemize kavuşmak gerçekten güzel. Paragraflar arasında bağlantı kurmaya çalışmanızı beklemiyorum. Esasen bağlantısızlar gurubuna dahil olabileceğimi düşünüyorum. Yeter ki, “gönül bağı” olsun, gönlümüzle bağlandığımız, yakınlarda bizlere bir “nazar” eylesin. Kimi zaman insan kendini diriltecek bir nazara ne kadar da ihtiyaç duyar değil mi?
Bu eller benim mi? Bu söyleyen dil, konuşan gönül? Bu şekil, bu şemal, terk etmem gereken benliğim midir? Çekilirsen aradan sever seni Yaradan, gönül denen Kabe’yi tavaf eder arayan. Gönül denilen mekan aslında “la mekan” nasıl tavaf edilir? Geylani hazretleri der ki: “Gönlündekileri bir tabağa koyasın, sonra halkın içinde gezesin, öyle ki, seni utandıran bir şey bulunmaya…”
Kolay mı? Zor mu? Denemeye değer.
Erenler sevgiyle, erenler saygıyla, erenler sabırla… Kelimelerin manasını kavramak ne kadar önemliymiş; öfke, haset, kin ve nefret yaşayarak öğrenilirmiş. Onlardan vazgeçebilmek için aşkı, sevgiyi, fedakarlığı önemsemek gerekirmiş, kim dinler?
Aşkı, sevgiyi, fedakarlığı, merhameti kelime kalıbından çıkarıp diriltmek için hangi sur’un üflenmesini bekliyoruz? Çöküntülerden kurtulma zamanıdır, gönülleri sulayıp diriltme zamanıdır, gerçek kamillerle buluşup onlarla bir ve beraber olma zamanıdır. Görebilmeyi ve işitebilmeyi gerçekten isteme zamanıdır.
Merhaba sevgili okuyucular, tekrar evde olmak radyo-terapinin nimetlerinden faydalanabilmek, hele masamıza ve sandalyemize kavuşmak gerçekten güzel. Paragraflar arasında bağlantı kurmaya çalışmanızı beklemiyorum. Esasen bağlantısızlar gurubuna dahil olabileceğimi düşünüyorum. Yeter ki, “gönül bağı” olsun, gönlümüzle bağlandığımız, yakınlarda bizlere bir “nazar” eylesin. Kimi zaman insan kendini diriltecek bir nazara ne kadar da ihtiyaç duyar değil mi?
Kevser Doyurum / diğer yazıları
- İrfan sofrası / 24.10.2023
- Tecelli / 27.07.2023
- İmam Hüseyin'in kıyamının sebepleri / 24.07.2023
- Kâmil insan, insanlar için bir aynadır / 21.07.2023
- Hayat rehberi Kur'an-ı Kerim / 01.12.2022
- Gaflet ve uyanıklık / 29.11.2022
- Bilinçli olgunlaşma / 26.11.2022
- Hayat memat / 22.11.2022
- Güzel ülkemin güzel insanları / 19.11.2022
- Bir tez olarak Milli Ekonomi Modeli / 26.09.2022
- Tecelli / 27.07.2023
- İmam Hüseyin'in kıyamının sebepleri / 24.07.2023
- Kâmil insan, insanlar için bir aynadır / 21.07.2023
- Hayat rehberi Kur'an-ı Kerim / 01.12.2022
- Gaflet ve uyanıklık / 29.11.2022
- Bilinçli olgunlaşma / 26.11.2022
- Hayat memat / 22.11.2022
- Güzel ülkemin güzel insanları / 19.11.2022
- Bir tez olarak Milli Ekonomi Modeli / 26.09.2022