Yüzde 34 oya karşılık Tayyip Erdoğan, Menderes'ten sonra mecliste Anayasa'yı değiştirebilir çoğunluğu elde edebilen ikinci Başbakan oldu. Ancak, 1960'tan bu yana dünyada ve Türkiye'de köprülerin altından çok sular aktı. Üç askeri müdahale bir de askeri gölgeleme yaşandı. Yeni anayasalar yapıldı. O anayasalar üçbeş kere değişti. Dünyada, çevremizde haritalar yeniden çizildi. O zamanki nüfusumuz kadar, şimdi öğrenci sayımız var. Geçen bu yarım yüzyılda bir başbakan iki bakan asıldı. Başbakanlardan hapislerde yatanlar oldu. Harbiye öğrencileri ile kalıcı darbe yapmak isteyen bir albay ve arkadaşı idam edildi.Henüz terör bilinmezken eli kana bulaşmamış devrimci bir genç ve arkadaşlarının ipte can vermelerini, kamuoyu haklı bulmadı...1968'lerde başlayan gençlik olayları yaygınlaştı ve sıkıyönetim dönemleri başladı. 1971'den sonra beş bin gencin ölümüne neden olan sağsol kavgaları yaşandı. 12 Eylül 1980 Müdahalesi toplumun değer yargılarını ve dinamiklerini altüst etti. Yaklaşık 10 yıl süren ve 30 bin insanın canına mal olan ayrılıkçı terör toplumu her bakımdan rahatsız etmeyi hâlâ sürdürüyor. Kesintilere karşın, bütün bu olaylar parlamenter demokrasi içinde kalınarak aşıldı. Dahası, Türkiye iç ve dış ekonomikmalietik sorunlar yüzünden 2000'in kasım ayında bir günde dibine kadar düştüğü krizin içinden üç yılda çıkmayı başarabildi.Bütün bunlar olurken yaşanan enflasyon ve ekonomik daralma, ülkeyi yüksek oranda işsizlik ve gelir dağılımında büyüyen dengesizlikle karşı karşıya getirdi. Bu durum, 3 Kasım 2002 seçimlerinde parlamentodaki partileri ve liderleri tasfiye etti. Uzun yıllardır yıpranan aynı "partiler ve liderlerin" sürekli hükümetlerde olması, bu tasfiyenin görünür nedeni idi. Yani yaygın görüş, koalisyon hükümetlerinin başarısızlığı ve buna bağlı siyasal istikrarsızlıktı.Son seçimlerde ancak iki partinin barajı aşması sonucu Tayyip Erdoğan'ın kendi sözleriyle AKP, "Halkın egemenliğini tek başına temsil etmek" gücünü elde etti. Cumhurbaşkanı Sezer'in yüzde 10 seçim barajını, demokratik temsil açısından eleştiren konuşmasına ve TÜSİAD'ın aynı konudaki açıklamalarına tepki gösteren AKP önde gelenleri anlaşılıyor ki, 2007'de olağan zamanında yapılacak seçime Avrupa'da hiçbir ülkede olmayan bu yüksek barajı koruyarak gitmek istiyor. Zaten bir süre önce hükümet sözcüsü olarak Adalet Bakanı Cemil Çiçek demişti ki, "AKP Türkiye'nin uzun yıllardır özlemini duyduğu istikrarı sağlayan parti olmuştur." Başbakan'ın tepkisinin altında da "İstikrar bugün olduğu gibi, AKP tek başına karar alabilir olduğu sürece var olur. Gelecek dönemde AKP'nin tek başına iktidar olabilmesi ise, seçim sistemindeki yüzde 10 barajının korunmasına bağlıdır" düşüncesinin yattığı açıkça görülüyor.Anlaşılan, AKP'ye göre "istikrar" salt bir partinin tek başına iktidarı ile özdeştir! Bu anlayışın Türkçesi, "yeniden koalisyonlar dönemine dönmemek için, gerekiyorsa ulaşılmaya çalışılan çağdaş demokratik hedeflerden vazgeçilebilir" demektir.AKP'nin bugünkü beklenmeyen iktidar gücünü elde etmesini sağlayan yüzde 10 barajlı 2002 seçimlerini anımsamakta yarar var: DYP ve MHP çok küçük oranda oy kayıpları ile meclis dışında kalmışlardı. Solda ve sağda yaşanan bölünmüşlük yüzünden toplam oyun yüzde 45'i mecliste temsil edilememişti. AKP aldığı yüzde 34 oyla mecliste üçte ikiyi aşan sayıda milletvekili elde etmişti. Ağır bir ekonomik krizden çıkmaya çalışan toplumun tepkisi sonucu ortaya çıkan bu durumu, "istikrar sağlandı, aman elden kaçırmayalım" diyerek savunmak, doğru değildir, haklı da değildir. Halkın, ekonomik ve sosyal durumunun iki yıl öncesine oranla daha iyi olmadığı gün gibi açık. Belli iş çevrelerinin dışında, bu istikrardan gerçek anlamda yararlanan kimse yok. İşçiler her gün yeni kayıplar yaşamakta ve örgütlü iş gücü yok olma tehlikesi ile karşı karşıya.Tarım kesiminde (kırsal alanda) hiçbir dönemde olmadığı kadar bir yıkım ve kayıp var. Esnaf, yılbaşında ve bayram öncelerinde bile siftahsız kepenk kapattı. Başbakan her gittiği yerde olduğu gibi bayramlaşmak için gittiği Rize'de de kürsüden istikrarı korumak için yüzde 10 barajını savunuyor. Hem de çeyrek yüzyıl önce yapılan 12 Eylül Anayasası'na sahip çıkarak. Tayyip Erdoğan'ın sözünü ettiği "istikrar", neyin istikrarıdır ve kimin içindir? Erol Çevikçe/ Vatan
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.