Ashabtan Huzeyfe (ra), imanlı kimselerde bulunan nifak unsur ve alametlerini çok iyi teşhis ve tespit ederdi. Bu ilim, bir hikmet olarak Resulullah Efendimizden (sav), ona miras kalmıştı. O, bir sözünde; "Biz bir kimsenin yüzüne konuşamayacağımız bir sözü arkasından konuşmayı nifak alameti sayardık" demişti. Bu sırrı, tabiînin büyüklerinden Hasan-i Basri hazretlerinde de görüyoruz. O, nifakın çok yaygın ve kendisinden korunmanın çok zor olduğu manevi bir hastalık olduğunu vurguluyor, bu nifakın imanla beraber bir müminde bulunabileceğini söylüyordu. Şu söz ona aittir: "Kim ki nifaktan emin olursa o nifaktadır".İşte Huneyn'de insanların ürküp savaş alanından kaçmaları itikadi bir hatadan değil, ameldeki nifaktan, ahlak haline gelmiş davranış bozukluğundan kaynaklanmıştır. Bu ürkeklik, huydaki bir hastalıktır. Bu, zamanla, imanın kalbe yerleşip kök salmasıyla zail olur. Bu da ancak nefis mücadelesiyle mümkün olur. Huneyn'deki savaştan kaçma itikadi bir zaafiyetten kaynaklanmış planlı, programlı bir günah-ı kebair değil, refleks misali bir anlık ürküş ve paniktir. Bu sebeple Müslümanlar cezalandırılmamış, affedilmişlerdir.İşte bu sebeplerin yanyana gelmesi, Huneyn bozgununu hazırlamıştır.Netice itibariyle Huneyn büyük sonuçlar doğuran bir zaferdir. Ancak, savaşın cereyanında ders alınması gereken pekçok ibret ve hikmet görüyoruz.Huneyn Savaşı bize, âdet-i ilahiye ve adalet-i ilahiyeyi tanıtması bakımından da ibret vericidir. Hak dava, kendi mantığı, mantalitesi ve kurallarıyla yaşar. Bu mantık kaybolduğu, bu kurallar ihlal edildiği zaman mukadder netice kaçınılmaz olur. Mekke'nin fethiyle şahlanan İslam ordusu, Huneyn'le bir nefis muhasebesi yapmak zorunda kalmıştır. Allah Resulü, bozgunun sebebini çok iyi tespit ettiği için, telafi yolunu da görmüş, Allah'a iltica ve orduyu savaşa teşvikle bozgunun zafere dönmesini sağlamıştır.Huneyn Savaşıyla Müslümanların karşı karşıya bulunduklardı gerçek ve üzerlerinde cereyan eden adl-i ilahi Kur'an-ı Kerim'de şöyle anlatılır:"Andolsun ki, Allah birçok savaş meydanında ve Huneyn gününde size yanrdım etmiştir. O Huneyn gününde ki; o gün çokluğunuz size gurur ve güven vermişti de, bu size gelecek kazadan birey gidermeye yaramamıştı. Yeryüzü o genişliği ile beraber size dar gelmiş, bozularak arkanızı dönerek kaçmıştınız. Bu bozgundan sonradır ki, Allah Resulü'nün ve müminlerin gönülleri üzerine sükunet veren rahmetini indirdi. Görmediğiniz ordularını indirdi ve kafirleri azaba uğrattı. Bu, o kafirlerin cezası idi. Sonra, Allah, bunun ardından kimi dilerse onun tevbesini kabul eder. Allah çok yarlığayıcıdır, çok esirgeyicidir" (Tevbe, 25-27).
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.