Kitap okumayan bir ülkede ne olmaz? Kültür-edebiyat-sanat olmaz. Bence olmaz. Olursa da taklit olur, yalan olur, çabuk unutulur. Edebiyat yapmak edebiyatla ilgili konuşabilmek için önce bir kitle olmalı: okur kitlesi.
Bizde insanlar ne okur: Beddua okur, canına okur, içini okur, tabela okur, mezar taşı okur, sosyal medyada kitap okuyanları okur, telefon okur ama kitap okumaz. Okur mu? Bence okumaz.
2018 verilerine göre Türkiye'de kitap okuma oranı yüzde 0,1.Yanlış yazmadım yüzde 0,1.Şaşırdınız mı? Ben şaşırmadım. Okuduğunu ve dinlediğini anlamayan, sorgulamayan, muhakeme yapmayan, cümle kuramayan, kendini ifade edemeyen, hangi duyguyu yaşadığını bilemeyen, hayal kurmayan, üretemeyen, verimli düşünemeyen, hatta hiç düşünemeyen, okuyamayan, yazamayan, odaklanamayan, umudu olmayan bir nesil var karşımda çünkü.
Araştırmaya göre Türkiye'de kitap okuyanların yüzde 45'i aşk, yüzde 43'ü din (namaz hocası-dua kitapları), yüzde 12'si masal, fıkra, siyaset, kişisel gelişim kitapları okuyor.
En fazla aşk kitapları okunuyor , ancak boşanmalarda ciddi artışlar var.
Din kitapları da hatırı sayılır derecede okunuyor ancak fuhuş, zina, rüşvet, kapkaç, dolandırıcılık, istismar, şiddet almış başını gitmiş. (Bu ne yaman çelişki!)
Yüzde 12'lik kısımda da bir şeylerin farkında olan ve değişimi başlatmaya çalışanlar var gibi görünüyor. Ve depresyona girmemek için fıkra okuyanlar da burada. Bu arada ülkemiz depresyon ilaç kullanımında oldukça başarılı(!)Hayatımızın da içine okumuşuz yani.
Öyleyse, bence, okunanlar da veya okuyup anlama biçimimizde de bir sorun var. Bunda da okuma niyetimiz devreye giriyor zannedersem.
Oranların yüzde 0,1'liğe göre olduğunu hatırlatmak isterim yani genel nüfusa göre değil. Gerçi bunu bu okuyucu atlamamıştır yani hatırlatmaya gerek yoktu, çünkü bu yazıyı okuyanlar ellerinde güzel ve içi dolu bir gazete tutuyorlar ve okuyorlar, türleri zor bulunur kişilersiniz yani. Yazıyı da türlerimiz tükenmesin diye kaleme alıyorum.
Kitap okumaya denk bir etkinlik biliyorum: Zikir. Denk demek büyük bir yanlış elbette. Çünkü zikir her şeyden üstün. Kitap okumanın yararlarını düşündüğümüzde zikir hepsini kişiye kazandırıyor. Bu şu demek değil: Zikir et, kitap okuma. Bu şu demek: Zikir et, kitap oku; anlayışını görgünü, kültürünü, hayal gücünü, muhakeme gücünü, anlayışını, geleceğe ve an'a odaklanmanı iki, üç, dört …katına çıkar. Kim durur önünde böyle bir neslin!
İşte bu güzel nesle bir ödev: Beyin ve zikir arasındaki ilişkiyi bilimsel olarak araştırma. Bilim ve ilim, medeniyet ve irfan ve kainat devleti bu neslin eliyle kurulsun, yükselsin.
2018 verilerine göre Türkiye'de kitap okuma oranı yüzde 0,1.Yanlış yazmadım yüzde 0,1.Şaşırdınız mı? Ben şaşırmadım. Okuduğunu ve dinlediğini anlamayan, sorgulamayan, muhakeme yapmayan, cümle kuramayan, kendini ifade edemeyen, hangi duyguyu yaşadığını bilemeyen, hayal kurmayan, üretemeyen, verimli düşünemeyen, hatta hiç düşünemeyen, okuyamayan, yazamayan, odaklanamayan, umudu olmayan bir nesil var karşımda çünkü.
Araştırmaya göre Türkiye'de kitap okuyanların yüzde 45'i aşk, yüzde 43'ü din (namaz hocası-dua kitapları), yüzde 12'si masal, fıkra, siyaset, kişisel gelişim kitapları okuyor.
En fazla aşk kitapları okunuyor , ancak boşanmalarda ciddi artışlar var.
Din kitapları da hatırı sayılır derecede okunuyor ancak fuhuş, zina, rüşvet, kapkaç, dolandırıcılık, istismar, şiddet almış başını gitmiş. (Bu ne yaman çelişki!)
Yüzde 12'lik kısımda da bir şeylerin farkında olan ve değişimi başlatmaya çalışanlar var gibi görünüyor. Ve depresyona girmemek için fıkra okuyanlar da burada. Bu arada ülkemiz depresyon ilaç kullanımında oldukça başarılı(!)Hayatımızın da içine okumuşuz yani.
Öyleyse, bence, okunanlar da veya okuyup anlama biçimimizde de bir sorun var. Bunda da okuma niyetimiz devreye giriyor zannedersem.
Oranların yüzde 0,1'liğe göre olduğunu hatırlatmak isterim yani genel nüfusa göre değil. Gerçi bunu bu okuyucu atlamamıştır yani hatırlatmaya gerek yoktu, çünkü bu yazıyı okuyanlar ellerinde güzel ve içi dolu bir gazete tutuyorlar ve okuyorlar, türleri zor bulunur kişilersiniz yani. Yazıyı da türlerimiz tükenmesin diye kaleme alıyorum.
Kitap okumaya denk bir etkinlik biliyorum: Zikir. Denk demek büyük bir yanlış elbette. Çünkü zikir her şeyden üstün. Kitap okumanın yararlarını düşündüğümüzde zikir hepsini kişiye kazandırıyor. Bu şu demek değil: Zikir et, kitap okuma. Bu şu demek: Zikir et, kitap oku; anlayışını görgünü, kültürünü, hayal gücünü, muhakeme gücünü, anlayışını, geleceğe ve an'a odaklanmanı iki, üç, dört …katına çıkar. Kim durur önünde böyle bir neslin!
İşte bu güzel nesle bir ödev: Beyin ve zikir arasındaki ilişkiyi bilimsel olarak araştırma. Bilim ve ilim, medeniyet ve irfan ve kainat devleti bu neslin eliyle kurulsun, yükselsin.
Nur Mercanoğlu / diğer yazıları
- Okuduğumuzu anlıyor muyuz? / 20.05.2021
- Ev okulu/okul gerekli mi? / 29.09.2020
- Okullar açılmadan, ziller çalmadan… / 28.08.2020
- Kendimize uygun mesleği seçmek / 30.07.2020
- Meslek seçiminin ilk adımı / 29.07.2020
- YKS gençliği ne alemde? / 21.07.2020
- Hayatın anlamını yakalamak / 19.07.2020
- LGS sonrası ebeveyn tutumları / 09.07.2020
- YKS öncesi / 26.06.2020
- Üstat ve eğitim-II / 25.06.2020
- Ev okulu/okul gerekli mi? / 29.09.2020
- Okullar açılmadan, ziller çalmadan… / 28.08.2020
- Kendimize uygun mesleği seçmek / 30.07.2020
- Meslek seçiminin ilk adımı / 29.07.2020
- YKS gençliği ne alemde? / 21.07.2020
- Hayatın anlamını yakalamak / 19.07.2020
- LGS sonrası ebeveyn tutumları / 09.07.2020
- YKS öncesi / 26.06.2020
- Üstat ve eğitim-II / 25.06.2020