Güvenlik insan hayatının olmazsa olmazlarındandır. İnsanoğlu güven içinde olduğunu bilmeli, bugününden, yarınından endişe etmemeli.
İnsan kendini güvende hissettiği zaman her konuda daha kaliteli sonuçlara ulaşması muhakkaktır. İnsanlar bu hayatı korkusuzca ve emniyet içinde yaşamak ister. Bu, insanın doğasının bir gereğidir.
Huzurlu, mutlu, uyum içinde ve hayata değer katan bir birey olarak var olabilmek için güven içinde olmamız şarttır. İnsanın temel ihtiyaçlarından en önemlileri can güvenliği, mal güvenliği, fikir, inanç emniyeti, namus emniyetidir ve gelecek kaygısı olmamasıdır.
İnsanın kendisini gerçekleştirebilmesi için bedenine, işine, kaynaklarına, sağlığına, mülkiyetine vb. konularda kendini her zaman güven içinde olmasını ister. İnsanın bu dünyada en kutsal hakkı, yaşama hakkıdır. Bir insan yaşama hakkına sahip değilse hangi hakka sahip olursa olsun bunun ne önemi var? Yaşama hakkı derken sadece hayatta kalmayı anlamamak gerekiyor, insan onuruna yakışır bir standartta bir yaşamdan söz ediyoruz.
Bir insan sokakta yürürken, parkta gezerken, çocukları oyun alanında oynarken, okula giderken, pazarda alışveriş yaparken, işini yaparken sürekli olarak bir korku içinde olabilir mi? "Aman bana, çocuklarıma, sevdiklerime bir zarar gelebilir mi?" endişesini sürekli olarak yaşayabilir mi?
Veya çocuklarımın yarını nasıl olacak? İşleri olacak mı? Ele güne muhtaç olacaklar mı? Kendi ayakları üzerinde durabilecekler mi? Bu kaygılar insanın hayatının tamamına hâkim olabilir mi? Böyle yaşanılır mı?
Anne ve babalar bu duygularla çocuklarının geleceğini garantilemek için, iyi bir mesleği olması için, vatana, millete yararlı bir insan olması için evlatlarını okutmaya çalışıyor.
Çocuklar harıl harıl koşturuyorlar. Yok, dershaneydi, özel okuldu, özel dersti vs. Sonra Üniversite kazanılıyor. Bin bir emekle üniversite de bitiyor. Sonra bu kadar emek sarf edilerek üniversite diplomasını alan gence diyoruz ki: "Olmadı, bir de KPSS sınavına gireceksin, bu sınavı da verebilirsen sen kamuda bir yere girebilirsin!"
Artık gençler bu durumdan çok sıkıldı. Gençlerde bıkkınlık, umutsuzluk artıyor. Bu duruma psikolojide "sönme" diyoruz. Yani gerekli şartları sağladıktan sonra şartların sağlanmasına rağmen sonuç alınamıyorsa artık bireyin çalışma azmi, gayreti, umut ateşi sönüyor ve yok oluyor. Gençler kandırılmamalı ve unutulmamalı. Gençleri kaybedersek geleceğimizi kaybederiz.
Şimdi bu kadar kendilerini fiziksel, psikolojik, duygusal ve gelecek açısından baskı altında hissederek yaşayan bir toplumun sağlıklı olduğunu söyleyebilir miyiz?
Evet, maalesef yaşıyoruz ve görüyoruz ki, toplumun genelinde artık güvenlik endişesi yaşanıyor buna bağlı olarak ruh sağlığımız bozuluyor. Özellikle gelecek nesillerimizi korumamız gerekiyor. Nesillerimizin gençliklerinin enerjisini, gelecek kaygısı içinde, güvenlik endişesini düşünerek tükettirmemeliyiz. Geleceğin inşası için bu gençlere üretebilmeleri için projeler sunulmalı. Gençler, bu projelerle "Ülkemi daha ileriye nasıl taşımalıyım?" konusunda endişe duymalı. Yoksa işsiz kalacağım, babamın, annemin eline mi bakacağım endişesini yaşamamalı.
Medyadan okuduğumuz kadarıyla Konya'da yaşanan olay bunun son örneği oldu. Bir çocuğumuz parkta oynarken yüzüne kezzap atıyorlar. Artık bu olayı ve daha fazlasını okuyan, dinleyen, gören insanlar nasıl kendilerini güvenlik içinde hissedebilir ki? Çocuklarını sevdiklerini korkmadan çarşıya, pazara, parka, okula nasıl gönderebilir ki?
Çocuğunu okutuyorsun, bu milletin sağlığına hizmet etsin diye doktor yapıyorsun. Adamın biri gelip görevi başında doktoru katlediyor. Artık doktorlar nasıl görevlerini yapacak ki, can emniyeti olmayan doktor başkasının canını nasıl tedavi eder ki?
Kadınlarımız, çocuklarımız ve tüm vatandaşlarımız için önce güvenlik, önce emniyet!
Sağlıklı bir toplum, sağlıklı nesiller inşa edebilmek için dikkat edilmesi gereken hususların en başında güvenlik gelmektedir. Güvenin olmadığı ve korkunun hâkim olduğu toplumlarda nitelikli, kaliteli hiçbir şeyden söz edilemez. Güvensiz ortamlar insanları mutsuz, huzursuz, tedirgin eden ortamlardır. İnsan bu hayatta verimli olmak için önce kendini her açıdan emniyette hissetmeli.
Sağlıklı toplumlarda çocuk ıslah evlerinde, hapishanelerde, boşanmalarda, cinayetlerde, gasp ve hırsızlıkta, dolandırıcılıkta, her türlü şiddette artma olmaz! Azalma olur.
Öyleyse, her konuda önce emniyet önce güvenlik!
- Mustafa Kemal Atatürk bir Osmanlı paşasıydı / 01.04.2025
- Bayram, şeker ve ruhsuzluk / 29.03.2025
- Akıl mı aşk mı? İnsanı insan yapan nedir? / 25.03.2025
- Akıl ve inanç: Haritasız yolculuk olur mu? / 22.03.2025
- Ehlibeyt ve Ramazan: Oruç, sadece bir açlık mıdır? / 21.03.2025
- Boğaz kanla dolu, ama geçilmez! / 18.03.2025
- Unutulan hakikat, kaybolan insanlık / 16.03.2025
- İnsanın, insan-ı kâmil olduğu ay: Ramazan / 14.03.2025
- İstiklal’in sesi: Bir milletin ruhuna kazınan marş / 12.03.2025