"Kalp acıkıp susayınca safileşir ve yumuşar. Doyup kanınca da körleşir." (Ebu Süleyman Darani).
Kalbimiz duygularımızı taşıyan ve yansıtan en değerli varlığımızdır, lakin ona değer katan güçlü bir maneviyatı içinde barındırmasıdır. Maneviyatımızın güçlü olması ise Rabbimize layıkıyla kul olmaktan ve tabiatımızı erdemli düsturlara bağlamaktan geçer. Biz mü'minler biliriz ki; Rabbimizin bize emrettiği her kural ve yasakladığı her haram, uymamız halinde bizi karanlık girdaplarda şaşkına dönmekten korur ve her daim yönümüzü bulabilmek adına aydınlık bir istikamete yöneltir.
Evet oruç ibadeti de; ruhumuzu dinginleştiren, kalplere safilik taşıyan ve tüm müslümanları kardeş olarak bağrına basması yönünde paylaşma ve dayanışma duygusunu hissetmesinde etken rol oynayan mükemmel bir irade göstergesidir. Kendi cılız bir güce sahip oldukça karşısındakini daha iyi anlayıp, daha bir hoşgörü halinde olacaktır çünkü. Ve açlığın, yokluğun, çaresizliğin ne menem bir şey olduğunu kalbinin derinliklerinde hissedecek ve güçlü bir bünyeye sahip iken gösterdiği mağrurluğu yansıtacak takati olmayacaktır.
Hepimiz biliriz ki melekler, canlı varlıklar gibi değil, hiçbirşey yiyip içmedikleri gibi onların ihtiyaç duyduğu hiçbirşeyi de yaşamazlar. İşte bu yüzden saf ve temiz varlıklardır. Ve nefis taşımadıkları için berrak ve temiz bir tabiata sahiptirler. Oruç, taşıdığı önem ve mana bakımından işte bu sebepten lüzum arzeder. İşte bu yüzden o nadide varlıklar gibi tertemiz ve saf olabilmek için ve Rabbimize daha yakın bir halde olabilmemiz için ibadetlerimizi yerine getirmemiz gerekiyor.Böylece yumuşayan bir kalp hata ve günahtan sakınır ve çevresindekileri de kollama, bağrına basma arzusuyla yanar tutuşur. Rabbimizin de bizden istediği bu değil mi zaten.
Baktığımızda nice kıtlık çeken, sefaleti diz boyu yaşayan ülkeler vardır. Bunların içinde müslüman ülkeler de var ne yazık ki. Yıllardır süregelen iç ve dış savaşların etkisiyle fakir düşmüşler ve acizliği, çaresizliği en bariz şekilde yaşamaktadırlar. İşte onların taşıdıkları bu derin çileyi bile daha samimi bir şekilde idrak etmemizi sağlamakta bu yüce ibadet. Her ne kadar onlar gibi baskı ve zulüm altında olmasak da onların hissettiği açlığı ve susuzluğu kısa bir süre de olsa idrak etme fırsatı bulmaktayız, ki bu bir fırsattır elbette, çünkü eğitmemiz gereken bir kalbimiz var.
Çevremizde yaşayan hayvanlar da açlığını, susuzluğunu gidermek için yaşam mücadelesi vermekteler. Onların bile imdat çığlıklarını algılayabilecek hissiyata sahip olma fırsatını yine bu mükemmel ibadetimizle yakalarız. Sadık bir hayvan olarak bildiğimiz köpekler de, ilmin kapısı Hz. Ali'nin (k.v.) de naklettiği üzere derler ki: "Ey Allah'ım! Ben herşeyden mahrumum. Bana merhamet edene sen merhamet et." Elbette her hayvan Rabbimizi kendi diliyle zikreder. Ve onlar hiçbir sorumluluk taşımadıkları için cehenneme girme sıkıntıları da olmayacak. Ama yaşamı boyunca kendine zulmeden insanlardan mahşerde davacı olacak ve hakkını aldıktan sonra da toprak olup ortadan kaybolacaklardır.
Kısaca, biz kulların, temiz bir kalple başta mü'minlerin hakkı olmak üzere, hayvanatın dahi hakkını gözeten bir idrak seviyesine erişmemiz gerekmektedir.
Kalbimiz duygularımızı taşıyan ve yansıtan en değerli varlığımızdır, lakin ona değer katan güçlü bir maneviyatı içinde barındırmasıdır. Maneviyatımızın güçlü olması ise Rabbimize layıkıyla kul olmaktan ve tabiatımızı erdemli düsturlara bağlamaktan geçer. Biz mü'minler biliriz ki; Rabbimizin bize emrettiği her kural ve yasakladığı her haram, uymamız halinde bizi karanlık girdaplarda şaşkına dönmekten korur ve her daim yönümüzü bulabilmek adına aydınlık bir istikamete yöneltir.
Evet oruç ibadeti de; ruhumuzu dinginleştiren, kalplere safilik taşıyan ve tüm müslümanları kardeş olarak bağrına basması yönünde paylaşma ve dayanışma duygusunu hissetmesinde etken rol oynayan mükemmel bir irade göstergesidir. Kendi cılız bir güce sahip oldukça karşısındakini daha iyi anlayıp, daha bir hoşgörü halinde olacaktır çünkü. Ve açlığın, yokluğun, çaresizliğin ne menem bir şey olduğunu kalbinin derinliklerinde hissedecek ve güçlü bir bünyeye sahip iken gösterdiği mağrurluğu yansıtacak takati olmayacaktır.
Hepimiz biliriz ki melekler, canlı varlıklar gibi değil, hiçbirşey yiyip içmedikleri gibi onların ihtiyaç duyduğu hiçbirşeyi de yaşamazlar. İşte bu yüzden saf ve temiz varlıklardır. Ve nefis taşımadıkları için berrak ve temiz bir tabiata sahiptirler. Oruç, taşıdığı önem ve mana bakımından işte bu sebepten lüzum arzeder. İşte bu yüzden o nadide varlıklar gibi tertemiz ve saf olabilmek için ve Rabbimize daha yakın bir halde olabilmemiz için ibadetlerimizi yerine getirmemiz gerekiyor.Böylece yumuşayan bir kalp hata ve günahtan sakınır ve çevresindekileri de kollama, bağrına basma arzusuyla yanar tutuşur. Rabbimizin de bizden istediği bu değil mi zaten.
Baktığımızda nice kıtlık çeken, sefaleti diz boyu yaşayan ülkeler vardır. Bunların içinde müslüman ülkeler de var ne yazık ki. Yıllardır süregelen iç ve dış savaşların etkisiyle fakir düşmüşler ve acizliği, çaresizliği en bariz şekilde yaşamaktadırlar. İşte onların taşıdıkları bu derin çileyi bile daha samimi bir şekilde idrak etmemizi sağlamakta bu yüce ibadet. Her ne kadar onlar gibi baskı ve zulüm altında olmasak da onların hissettiği açlığı ve susuzluğu kısa bir süre de olsa idrak etme fırsatı bulmaktayız, ki bu bir fırsattır elbette, çünkü eğitmemiz gereken bir kalbimiz var.
Çevremizde yaşayan hayvanlar da açlığını, susuzluğunu gidermek için yaşam mücadelesi vermekteler. Onların bile imdat çığlıklarını algılayabilecek hissiyata sahip olma fırsatını yine bu mükemmel ibadetimizle yakalarız. Sadık bir hayvan olarak bildiğimiz köpekler de, ilmin kapısı Hz. Ali'nin (k.v.) de naklettiği üzere derler ki: "Ey Allah'ım! Ben herşeyden mahrumum. Bana merhamet edene sen merhamet et." Elbette her hayvan Rabbimizi kendi diliyle zikreder. Ve onlar hiçbir sorumluluk taşımadıkları için cehenneme girme sıkıntıları da olmayacak. Ama yaşamı boyunca kendine zulmeden insanlardan mahşerde davacı olacak ve hakkını aldıktan sonra da toprak olup ortadan kaybolacaklardır.
Kısaca, biz kulların, temiz bir kalple başta mü'minlerin hakkı olmak üzere, hayvanatın dahi hakkını gözeten bir idrak seviyesine erişmemiz gerekmektedir.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Yasemin Dokumacı / diğer yazıları
- İlmin paha biçilmez değeri / 30.10.2012
- Amellerin hesabı / 29.10.2012
- Kulluk zikirle yaşanır / 02.08.2012
- Ölüm ne güzel bir nasihat / 01.08.2012
- Dünya geçicidir / 31.07.2012
- Orucun öğrettikleri / 29.07.2012
- Nefsin tuzakları / 28.07.2012
- Allah’a vuslat / 26.07.2012
- Hoşgeldin ya şehr-i Ramazan / 25.07.2012
- Alim; ilmiyle amel edendir / 22.07.2012
- Amellerin hesabı / 29.10.2012
- Kulluk zikirle yaşanır / 02.08.2012
- Ölüm ne güzel bir nasihat / 01.08.2012
- Dünya geçicidir / 31.07.2012
- Orucun öğrettikleri / 29.07.2012
- Nefsin tuzakları / 28.07.2012
- Allah’a vuslat / 26.07.2012
- Hoşgeldin ya şehr-i Ramazan / 25.07.2012
- Alim; ilmiyle amel edendir / 22.07.2012