PETROL OYUNU
“Türkiye petrol okyanusu üzerinde yüzüyor”, birçok araştırmacı bu iddiayı seslendiriyor. Ama siyasiler Türkiye'de zengin petrol rezervleri olduğunu inkâr ediyorlar. Ortaya atılan bazı iddialar Türkiye'nin enerji konusunda çok büyük
10.06.2012 00:00:00
YENİ MESAJ
1900'lü yılların başında dünya petrollerinin yüzde 12'sinden fazlasını kontrol eden İngiltere geçen yüzyılın ilk çeyreği sonunda kontrol ettiği petrol sahalarının kat kat artırmıştı. Bunun sonucunda Amerikan ve İngiliz petrol şirketleri sert bir mücadeleye giriştiler. Bu rekabet her iki tarafa da zarar verince anlaşma yoluna gittiler. Amerikan ve İngiliz Petrol Şirketleri, 1927'de Royal Dutch Shell'in sahibi Sir Henri Detering'in İskoçya'nın Achnacarry Kasabasındaki malikanesinde “Achnacarry anlaşması” olarak da bilinen gizli anlaşma imzaladılar. Amerika ve İngiliz hükümetleri bu özel ‘Gizli Anlaşmayı' onayladı. Anlaşmanın ilgili hükümetlerce onaylanmasından sonra “Red Line Agreement” (Kızıl Hat Anlaşması) olarak tarihe geçmiştir. Kızıl Hat Anlaşması, İngiliz ve Amerikan petrol şirketleri arasındaki rekabete son vermiş, dünya petrol yataklarının kendi aralarında bölünmesini resmileştirmiştir.
Petrol bulunan bölgeler paylaşıldı
“Red Line Agreement” Kızıl Hat Anlaşması ya da Achnacarry anlaşması, Türkiye, Türkiye'nin Karadeniz ve Ege denizindeki kara suları, Kıbrıs, Filistin, Lübnan, Ürdün, Suriye, Irak, Suudi Arabistan, Yemen, Katar ve Bahreyn'i kapsamaktaydı. Anlaşmaya göre, Kartele üye petrol şirketlerinin dışında hiç kimse bu coğrafyada petrol arayamayacaktı. Kartele üye olmayan bütün petrol şirketleri “Yabancı” olarak tanımlandı. “Yabancıların” bu coğrafyada petrol arama girişimleri savaş sebebi sayıldı. Mesela, Türkiye'nin Karadeniz'de bir İngiliz petrol şirketiyle birlikte petrol araması bu bağlamda değerlendirilmelidir. Kartel, “Yabancılara” karşı tek bir yumruk halinde mücadele etti ve hâlihazırda da etmekte. Geçmişte İran'da Muhammet Musaddık, Irak'ta Abdul Kerim Kasım hükümetlerinin devrilmesi buna birer örnektir.
Ülkeler sipariş yasalar çıkardı
Petrol şirketleri, petrollerini kontrol ettiği ülke vatandaşlarının tepkilerini azaltmak, ülkede her şeyin yasalara uygun olarak yapıldığı izlenimini vermek için ilgili hükümetleri çok özel yasalar çıkarmaya ve karşılıklı gizli ikili anlaşmalar imzalamaya mecbur ettiler. Türkiye'de çıkarılan 6326 sayılı Petrol Kanunu bu uygulamaya çarpıcı bir örnektir. Bu kanun taslağı bir yabancı tarafından hazırlanmıştır. Bu kanun, Türkiye'nin bazı bölgelerinde petrol aranmasını yasaklamış ve şirketlerin sondaj sayısını sınırlamıştır. Kanuna göre, her bir şirket yılda ancak on sondaj yapabilmekteydi.
Türkiye petrol aramıyor mu?
Türkiye'de petol aramaları yapmak için kurulan TPAO (Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı) kurulduğu günden beri yaklaşık olarak 60 milyon ton petrol çıkarmıştır. TPAO'nın 58 yılda çıkardığı petrol, ülkemizin ancak bir ya da iki yıllık petrol ihtiyacını karşılayabiliyor. Bu durum TPAO'nun adeta petrol çıkarmak için değil de çıkarmamak için gayret ettiğini gösteriyor. Denizde yapılan sondaj çalışmaları karada yapılandan en az 5–6 kat daha pahalı olduğu halde TPAO'nun, petrol aramalarını denizlere kaydırması da şaşırtıcıdır.
Dört bir yanımız petrol kaynıyor
Yaşadığımız coğrafyadaki petrol yatakları topraklarımızdan başlıyor ve bir hilal şeklinde Irak ve İran üzerinden Hazar'a ulaşıyor ve Çeçenistan'da son buluyor. Azerbaycan, Türkmenistan, Irak, İran ve Suriye büyük miktarlarda petrol üretirken ve Karadeniz, Ege ve Akdeniz'de büyük petrol ve gaz rezervleri tespit edilmişken Türkiye'nin bu bölgelerin ortasında olduğu halde petrolünün olmadığının iddia edilmesi Türkiye'nin sahip olduğu petrol zenginliklerinin milletten gizleniyor olduğu kuşkularını doğuruyor.
1900'lü yılların başında dünya petrollerinin yüzde 12'sinden fazlasını kontrol eden İngiltere geçen yüzyılın ilk çeyreği sonunda kontrol ettiği petrol sahalarının kat kat artırmıştı. Bunun sonucunda Amerikan ve İngiliz petrol şirketleri sert bir mücadeleye giriştiler. Bu rekabet her iki tarafa da zarar verince anlaşma yoluna gittiler. Amerikan ve İngiliz Petrol Şirketleri, 1927'de Royal Dutch Shell'in sahibi Sir Henri Detering'in İskoçya'nın Achnacarry Kasabasındaki malikanesinde “Achnacarry anlaşması” olarak da bilinen gizli anlaşma imzaladılar. Amerika ve İngiliz hükümetleri bu özel ‘Gizli Anlaşmayı' onayladı. Anlaşmanın ilgili hükümetlerce onaylanmasından sonra “Red Line Agreement” (Kızıl Hat Anlaşması) olarak tarihe geçmiştir. Kızıl Hat Anlaşması, İngiliz ve Amerikan petrol şirketleri arasındaki rekabete son vermiş, dünya petrol yataklarının kendi aralarında bölünmesini resmileştirmiştir.
Petrol bulunan bölgeler paylaşıldı
“Red Line Agreement” Kızıl Hat Anlaşması ya da Achnacarry anlaşması, Türkiye, Türkiye'nin Karadeniz ve Ege denizindeki kara suları, Kıbrıs, Filistin, Lübnan, Ürdün, Suriye, Irak, Suudi Arabistan, Yemen, Katar ve Bahreyn'i kapsamaktaydı. Anlaşmaya göre, Kartele üye petrol şirketlerinin dışında hiç kimse bu coğrafyada petrol arayamayacaktı. Kartele üye olmayan bütün petrol şirketleri “Yabancı” olarak tanımlandı. “Yabancıların” bu coğrafyada petrol arama girişimleri savaş sebebi sayıldı. Mesela, Türkiye'nin Karadeniz'de bir İngiliz petrol şirketiyle birlikte petrol araması bu bağlamda değerlendirilmelidir. Kartel, “Yabancılara” karşı tek bir yumruk halinde mücadele etti ve hâlihazırda da etmekte. Geçmişte İran'da Muhammet Musaddık, Irak'ta Abdul Kerim Kasım hükümetlerinin devrilmesi buna birer örnektir.
Ülkeler sipariş yasalar çıkardı
Petrol şirketleri, petrollerini kontrol ettiği ülke vatandaşlarının tepkilerini azaltmak, ülkede her şeyin yasalara uygun olarak yapıldığı izlenimini vermek için ilgili hükümetleri çok özel yasalar çıkarmaya ve karşılıklı gizli ikili anlaşmalar imzalamaya mecbur ettiler. Türkiye'de çıkarılan 6326 sayılı Petrol Kanunu bu uygulamaya çarpıcı bir örnektir. Bu kanun taslağı bir yabancı tarafından hazırlanmıştır. Bu kanun, Türkiye'nin bazı bölgelerinde petrol aranmasını yasaklamış ve şirketlerin sondaj sayısını sınırlamıştır. Kanuna göre, her bir şirket yılda ancak on sondaj yapabilmekteydi.
Türkiye petrol aramıyor mu?
Türkiye'de petol aramaları yapmak için kurulan TPAO (Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı) kurulduğu günden beri yaklaşık olarak 60 milyon ton petrol çıkarmıştır. TPAO'nın 58 yılda çıkardığı petrol, ülkemizin ancak bir ya da iki yıllık petrol ihtiyacını karşılayabiliyor. Bu durum TPAO'nun adeta petrol çıkarmak için değil de çıkarmamak için gayret ettiğini gösteriyor. Denizde yapılan sondaj çalışmaları karada yapılandan en az 5–6 kat daha pahalı olduğu halde TPAO'nun, petrol aramalarını denizlere kaydırması da şaşırtıcıdır.
Dört bir yanımız petrol kaynıyor
Yaşadığımız coğrafyadaki petrol yatakları topraklarımızdan başlıyor ve bir hilal şeklinde Irak ve İran üzerinden Hazar'a ulaşıyor ve Çeçenistan'da son buluyor. Azerbaycan, Türkmenistan, Irak, İran ve Suriye büyük miktarlarda petrol üretirken ve Karadeniz, Ege ve Akdeniz'de büyük petrol ve gaz rezervleri tespit edilmişken Türkiye'nin bu bölgelerin ortasında olduğu halde petrolünün olmadığının iddia edilmesi Türkiye'nin sahip olduğu petrol zenginliklerinin milletten gizleniyor olduğu kuşkularını doğuruyor.