İran önceki gün acı bir olayla sarsıldı. İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi, Dışişleri Bakanı Abdullahiyan, Tebriz Valisi Malik Rahmeti, İran lideri Hamaney'in Tebriz Temsilcisi Muhammed Ali Al-i Haşim ve beraberindekileri taşıyan helikopter düştü. Paramparça olan helikopterden sağ kurtulan olmadı.
Öncelikle İran halkına başsağlığı diliyoruz, taziyelerimizi iletiyoruz.
Yaşanan hadise kaza mı yoksa suikast mı, bu ciddi bir şekilde tartışılıyor ve tam bir netlik kazanmış da değil. İranlı yetkililer, yaşanan hadisenin kaza olduğunu açıkladılar. Ama şu bir gerçek ki, suikast ya da sabotaj olduğunu tespit etseler bunu resmi olarak açıklamaları da mümkün değil. Bu durumu Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) Genel Başkanı Hüseyin Baş kişisel YouTube kanalından şöyle değerlendirdi:
"Bir Cumhurbaşkanının suikasta uğraması ihtimali sözün bittiği yerdir. Buna çok güçlü bir reaksiyon veremeyecekseniz bunu itiraf etmek de zor bir durumdur."
Azerbaycan sınırında yapılan açılış, helikopterin içinde bulunanların üst düzey yetkili olması, ulaşımda hava koşulları son derece kötü olmasına rağmen eski model bir helikopterin tercih edilmesi, Reisi'nin uyguladığı politikalar, Ortadoğu'da ve dünyada yaşanan gelişmeler, İsrail'in Gazze'deki saldırısı ve savaşı bölgeye yayma çabaları ve daha niceleri yaşanan hadisenin suikast olma ihtimalini güçlendiriyor.
İran Cumhurbaşkanı Reisi ve İran Dışişleri Bakanı'nın yaptığı açılış son derece kritik bir olaydı. Malum, Reisi, Azerbaycan sınırında Aras nehri üzerinde iki ülke tarafından ortaklaşa inşa edilen Kız Kalesi Barajı'nın açılışını Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev ile yapmak amacıyla bölgeye gitmişti.
Bu olayın önemi şöyle; İran ile Azerbaycan ilişkileri yıllardır gergin bir şekilde geçmiştir. Bu sebeple İran Ermenistan'a yakın, Azerbaycan'a uzak durmuştur.
Hatta bölgede yaşanan su konusu, İran ile Azerbaycan arasındaki en büyük krizlerden biridir. Ve bu baraj hamlesiyle Azerbaycan ile yakınlaşma sağlanmıştır, aynı zamanda bu hamle Rusya ile ilişkilerin gelişmesi açısından da önemlidir.
BTP lideri Hüseyin Baş, İran Cumhurbaşkanı Reisi'nin son zamanlarda ortaya koyduğu politikalar hakkında şunları söyledi:
"Reisi'nin en öne çıkan özelliği başta Suudi Arabistan olmak üzere çevre ülkelerle ilişkileri düzelten adam olması. İran'ın Suudi Arabistan'la yakınlaşması, bir Rusya'yla yakınlaşma, bir Çin'le yakınlaşma Suud adına söylüyorum bunu ve dolayısıyla bu Amerika'nın dünyada kurduğu petro-dolar sistemi üzerinden oluşturduğu hegemonyayı ciddi anlamda rahatsız eden bir şey.
Milli paralarla ticaret dediğimiz denklem aslında ABD'nin ve Amerikan dolarının dünyadaki baskın havasını bozan bir ortam oluşturuyor yani ülkeler milli paralarıyla ticaret yaptığı zaman Amerika'nın hiçbir şekilde işine gelmiyor bu durum.
Şimdi İran burada bir baş çekiyor. Suudi Arabistan petro-dolar sisteminde çok önemli bir aktör çünkü OPEC'in en büyük üreticilerinden dolayısıyla Suud'un pozisyon değiştirme ihtimali Amerika'yı çok ciddi rahatsız eden bir şey.
Burada bir Ermenistan vakası var. Bugüne kadar İran'ın tutumu genelde Ermenistan yanlısı gibi görünüyordu çünkü İran'ın içinde ciddi bir Azerbaycan Türkü nüfusu var ve bu nüfusun bir blok oluşturmasından endişe ediyordu ama Aliyev ile görüşmesinin hemen arkasından kaza olması… Aliyev de aslında biraz Rusya'yı da ifade etmiş oluyor İran adına."
Sayın Baş'ın da tek tek saydığı bu gelişmeler olayın kazadan ziyade bir sabotaj olması ihtimalini güçlendiriyor. Peki, dünya nereye evriliyor, yakın gelecekte ülkemizi de ilgilendiren ne tür gelişmeler yaşanabilir? Esasen bizi asıl ilgilendiren kısım da burası. BTP lideri Hüseyin Baş Slovakya Başbakanı Robert Fico'ya yapılan suikasta da değinerek şu öngörülerde bulunuyor:
"İran hem Ermenistan-Azerbaycan meselesi hem milli paralarla ticaret hem Suudi Arabistan'la yakınlaşma gibi unsurların hepsini bir sepet düşünürsek… ABD bir eksen oluşturuyor, İngiltere başka bir eksen oluşturuyor, Ortadoğu'da İran'ın başını çektiği bir eksen oluşuyor, Suudi Arabistan'ın tutumu farklılaşıyor, Çin-Rusya başka bir denge vesaire.
Şunu anlatmaya çalışıyorum; dünyada kartlar yeniden karılıyor, pozisyonlar yeniden belirleniyor ve burada bir ülkenin aslında en önemli emniyet alanı çevre ülkelerle olan ilişkiler yani siz derseniz ki 'ya benim çevremden bana bir problem gelmeyecek ve çevrem güvenlik içerisinde' o zaman siz de güven içinde olursunuz.
Bütün bu anlatıyı şu yüzden yapıyorum; Türkiye'ye işi getirdiğimiz zaman Türkiye güvende değil. Dünya farklı bir moda girmiş vaziyette, dünyada çok açık söylüyorum bütün ülkelerin savaş hazırlığı var yani bu kadar askeri yatırım boşuna yapılmaz zaten. Birçok yerde savaş var ama bölgesel kalıyor şimdi bunun büyük bir savaşa dönüşme ihtimali şu anda masada duruyor. O zaman Türkiye'nin tutumu çok önemli."
Evet, bu kadar gerilim yaşandığı, silahlanmanın arttığı, sabotaj ve suikastların yoğunlaştığı bir dünyada tarih şahittir ki, bir dünya savaşı ufak bir kıvılcım meselesidir. Türkiye her yönüyle buna hazır olmalıdır.
Unutmayalım, gafleti çok olanın devleti yok olur.
- Hz. Fatıma edep, ölçü ve iman abidesidir / 22.01.2025
- ‘Söneriz diye üflediler, alev aldık’ / 21.01.2025
- Türk’ün düşmanı, Kürt’ün katili ile ‘barış süreci’ / 18.01.2025
- Gazze’de ateşkes muamması / 17.01.2025
- Bugün yaşanan süreci 10 yıl önceden öngördü / 15.01.2025
- Birliğimiz ve üniter yapımız tehlikede! / 14.01.2025
- ‘Kevser’, Hz. Fatıma’dır / 11.01.2025
- Suriye’de tuzak kokusu var, aman dikkat! / 10.01.2025
- Siyasetin gündemi ‘Öcalan’, milletin gündemi ‘geçim’ / 08.01.2025