Rusya'dan Türkiye'ye tarihi fırsat!

ABD halkının yüzde 58'i Suriye'ye müdahale istemiyor. Obama da halkının yüzde 58'lik "hayır"ı karşısında geri adım atmak için manevra alanı arıyor.Türk halkının ise tam yüzde 72'i Suriye'ye müdahale edilmesine karşı. Lâkin her konuda "sandık" diyen Başbakan Erdoğan, yüzde 72'lik "hayır"ı görmezlikten geliyor, "Suriye'ye mutlaka müdahale edilsin!" diye Haçlı dünyasında kapı kapı dolaşıyor.ABD ve Haçlı dünyasının Suriye'ye müdahalesi demek, ABD füzelerinin 90 gün Suriye'yi rastgele vurması demek. Camileri vurması demek, tarihi dokuyu tersine çevirip bir İslâm beldesi olan o mübarek toprakları bir kum yığını haline çevirmesi demek. Müslüman çocukların, kadınların, yaşlıların kollarının bacaklarının kopması, havada savrulması demek?Sakın ola ki, "Hayır, öyle olmayacak, kimyasal silahların bulunduğu yerler bombalanacak" demeyiniz, yok öyle bir şey. Bunu ben söylemiyorum, "Sıfır sorun"cu Dışişleri Bakanımız Davutoğlu söylüyor.Bakınız ne diyor:"-Kimyasal silahların nerede olduğunun tespiti aylar alabilir. Zaman kazandırılmaya çalışılırsa, Esed'in katliamlarına yeşil ışık yakılmış olur."Yani Suriye'deki kimyasal silahların nerede olduğu Türkiye tarafından da, ABD tarafından da bilinmiyor. Bilinmeyen yerlerin bombalanması, füzelerin Coniler tarafından keyfî hedeflere ateşlenmesi demek değil midir?Birilerinin "Centilmenler savaşı" diyerek pazarladığı en şedit Haçlı seferlerinden biri olan Çanakkale taarruzunda Haçlılar önce Çanakkale'deki camilerin minarelerini bombalamışlardı. Şimdikilerin ise "centilmenlikle" alakası yok, "cânilikle" alakaları ise kendi itirafları. "Müslüman öldürmek çok zevkli oluyor" diyen ABD'li generaller. "Centilmeni" böyle olursa "cânisi" nasıl olur? Suriye işte böyle cânilere bir Müslüman tarafından nasıl hedef gösterilebilir?Her neyse?Diyelim ki, oldu, bir yanlışlıktır yapıldı. İşte tam bu noktada Rusya, hatasından dönmesi için halkının yüzde 72'sinin müdahaleye karşı olduğu Türkiye'ye, Türkiye'yi yöneten Erdoğan-Davutoğlu ikilisine tarihî bir fırsat sunuyor."-Mâdem Suriye'nin kimyasal silah kullandığına dair iddialarınız var. Gidelim, birlikte Suriye yönetiminden kimyasal ne varsa teslim alalım, siz de Suriye'ye müdahale etmeyin. Boşuna kan dökülmesin!"Bundan daha "insanî" bir davranış olabilir mi? ABD, buna yeşil ışık yakıyor. Obama, "Tamam o zaman" diyor. Papa bile, "Askeri müdahale yeni ölümler, yeni katliamlardır" diye bas bas bağırıyor.Gelin görün ki?Erdoğan-Davutoğlu ikilisi, "Hayır, Suriye bombalansın" diye el ayak öpmeyi sürdürüyor. Halkının yüzde 72'sini ve onlarca ayeti kerime ve hadisi şerifi karşısına alarak yapıyor bunu.Böyle bir barış fırsatı doğmuşken İslâm coğrafyasını taş ve kuma çevirtip Müslüman kanını dökenler Mahşer günü Huzuru ilahide Allah'ın yüzüne nasıl bakacak ve Allah(c.c.) ve Hz. Muhammed (s.a.v.)'den nasıl şefaat umacaklar? Obama bile Rusya'nın elini tutmuşken siz niye bu eli geri çevirip İsrail'in Arz-ı Mev'ud değirmenine su taşıyorsunuz?Bu tavrı anlamak "zor" değil "imkânsız". ABD'yi ve Türkiye'yi savaşa sokup masraflarını misliyle Müslüman ülkelere ödetip ne kazanacaklar anlamak imkânsız. Yüz binlerce mâsumun ölümüne sebep olup ne kazanacaklar, anlamak gerçekten imkânsız?Deselerdi ki, "Hem kimyasal silahlar teslim edilsin, hem Türkiye dâhil başka ülkelerdeki mültecilerin güvenli bir şekilde geri dönüşleri sağlansın" ne güzel olurdu?Deselerdi ki... "ABD'ye ödenecek o 1,5 trilyon dolar da, yakılan, yıkılan yerlerin onarımına, evsiz barksız, işsiz güçsüz kalan insanların yaralarının sarılmasına harcansın..."Ne güzel olurdu?Bu bir bakıma "Fiili tövbe" yerine geçer, Erdoğan-Davutoğlu ikilisi ile birlikte Türkiye de her iki âlemde rahat bir nefes alırdı?Olmadı...Olmayacak gibi?