Aslında abartılan şatafat ne kadar rahatsız ediciyse, her türlü imkân varken tercih edilen sadelik de o kadar görkemlidir.
Kibrini şatafatla dışa vuranlar, aslında kendi yaptıklarıyla ne kadar küçük düştüklerini çoğu zaman fark edemezler.
16 yıl başbakanlık yaptığı dünyanın en büyük ihracatçı ülkelerinden biri ve Avrupa Birliği'nin de lokomotifi Almanya'nın Başbakanı Angela Merkel'in uğurlandığı devlet töreninde karşılaştığım manzara bana yukarıdaki cümlelerdekileri düşündürdü.
Veda töreninin sonunda Merkel, ithal arabaya değil ülkesinde üretilen bir araca biniyor –belki ülkemizde çoğu genel müdürün makam aracından daha düşük bir model- ve törenden ayrılıyor.
Merkel'in aracına yalnızca 4 aracın eşlik ettiği törenin hiçbir yerinde şatafat yok ve sadelik hâkim.
Ama o sadelik bence çok ama çok görkemli… İstediğiniz kadar para harcayın bu görkemli manzaraya sahip olmanız zor, belki de imkânsız.
Ülkemizde İslam dendiğinde 'mangalda kül bırakmayan' ve her fırsatta ayetlerden örnekler vermekten geri durmayan iktidardaki politikacılar 'itibardan tasarruf olmaz' diyerek, kıt kanaat geçinmeye çalışan milletten toplanan vergileri har vurup harman savururken, Almanya'daki bu sade tören, ülkemizin neden bugün içine bulunduğu durumda olduğunu, Almanya'nınsa nasıl bu kadar kalkınabildiğinin özeti mahiyetinde.
Çünkü bizdeki yöneticiler kendi itibarlarının peşinde koştururken milleti ve devletinin itibarını yer bir etmiş, Merkel gibi politikacılar ise şahsi itibarlarını bir kenara koyup Almanya'nın itibarının peşinde koşmuşlar.
Sonuçta Merkel ülkesinin itibarını daha yükseğe taşıyan bir lider olarak her zaman Almanya'nın saygı duyacağı bir lider olarak anılacak. Bu saygınlık yalnızca ülkesiyle sınırlı kalmadı, aynı zamanda tüm dünyada da Merkel'e saygı duyuluyor.
Bir istatistik yapılsa ve Angela Merkel'in 16 yılda bu saygınlığı kazanmak için yaptığı harcamaları toplansa, Türkiye'de iktidardaki siyasilerin o harcamayı bir yılda yaptıklarını görebilirdik.
Aslında bu sadece ülkemiz için geçerli değil, Orta Doğu coğrafyasında pek çok ülke için aynı şeyleri söylemek mümkün. Petrol zengini bu ülkelerin çoğunda yöneticiler ya da krallar dünyanın en zenginleri haline gelirken vatandaşları ise yoksullukla mücadele eder bir durumda.
Bu ülkelerdeki krallar ve iktidardaki siyasiler yaptıkları harcamalarla ortaya koydukları şatafatla itibar sağladıklarını düşünseler de aslında onların gerçek itibarları sefalete mahkûm ettikleri ülkeleri ve vatandaşları kadardır. Bu değişmez bir gerçektir.
Yani sadelikle ülkesini yöneten Merkel, bugün nasıl Almanya'nın itibarıyla anılıyorsa, bu ülkelerdeki şatafat düşkünü yöneticiler de harcadıkları paralarla ya da yaptırdıkları saraylarla değil, ülkelerini itibarsızlaştırmalarıyla anılacaklardır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Orhan Dede / diğer yazıları
- Çağdaş Nemrutların ateşinden hiç korkmadı! / 13.04.2025
- Ya Öcalan cumhurbaşkanı olursa... / 10.04.2025
- DEM Parti’ye mağdur rolü mü biçildi? / 05.11.2024
- Bin tane Öcalan’ın çağrısı terörü bitirir mi? / 29.10.2024
- Türkiye’nin refleksleri yok edildi / 24.10.2024
- Vatikan çok üzüldü… / 22.10.2024
- Bir savcı çok şeyi değiştirir / 20.10.2024
- Kaç Erdoğan var? / 19.10.2024
- Kürecik’teki üs İsrail’in hizmetinde / 18.10.2024
- Neçirvan Barzani neden geldi? / 17.10.2024
- Ya Öcalan cumhurbaşkanı olursa... / 10.04.2025
- DEM Parti’ye mağdur rolü mü biçildi? / 05.11.2024
- Bin tane Öcalan’ın çağrısı terörü bitirir mi? / 29.10.2024
- Türkiye’nin refleksleri yok edildi / 24.10.2024
- Vatikan çok üzüldü… / 22.10.2024
- Bir savcı çok şeyi değiştirir / 20.10.2024
- Kaç Erdoğan var? / 19.10.2024
- Kürecik’teki üs İsrail’in hizmetinde / 18.10.2024
- Neçirvan Barzani neden geldi? / 17.10.2024