Geçtiğimiz günlerde Irak işgalinin üçüncü yılını geride bıraktık. Bu üç yıl içinde olanları gördük. Önce, 'Irak'ta kitle imha silahları var' diye kamuoyu oluşturmaya çalışan Bush ve Blair'in yalan söylediği ortaya çıktı. 'Yalan değil, enformasyon hatası' falan denildi, ama takdir edersiniz ki, bu sıradan bir yanılma veya yalan değildi, nitekim, bu büyük yalanın su yüzüne çıkması ile ABD'de ve İngiltere'de siyasi krizler yaşandı. İngiltere'de, kitle imha silahları dosyasının kasıtlı olarak abartıldığını basına sızdıran Dr. David C. Kelly, 18 Temmuz 2003'te esrarengiz biçimde öldü. Böyle bir olay, hedefteki bir Ortadoğu ülkesinde olsaydı, yeni bir işgal gerekçesi olabilirdi. İşgali hazırlayanlar kılıfını nasıl buldularsa, yalanları ortaya dökülünce de, yapıp ettiklerine gerekçe bulmakta zorlanmadılar, 'Fena mı oldu, Ortadoğu bir diktatörden kurtuldu' demeye başladılar. Bu arada Irak yerle bir olmuş, binlerce insan ölmüş, işkencenin, insanlık dışı olayların haddi hesabı yok, yaşayanlar bir kâbus içinde yaşıyorlar, ülkede iç savaş başlamış, işin sonunun nereye varacağı meçhul, tüm bunlar işgalcilerin umurunda bile değil. Ve bu şartlar altında hâlâ işgali savunanlar var. İnsanlıktan istifa edenler için, süper gücün arkasına takılmak, yaptıklarına hâlâ kılıf bulmaya çalışmaktan başka pusula yok. 'Bu politikaların akıl hocalarından Fukuyama bile, mevcut ABD yönetimini desteklemekten vazgeçti' diyoruz. 'Ama Fukuyama zaten 'neo-con' sayılmaz, neo-con'lar yaptıklarının hâlâ arkasında' diye cevap yetiştirmeye çalışıyorlar. 'Neo-con' nedir, neresinden anlaşılır' demiyoruz, 'Bu adamların en yakınında duranlar bile olayı savunamaz hale geldi' diyoruz, Fukuyama neo-con olsa ne olacak, sayılmasa ne değişecek. Mevcut yönetim tabii hâlâ yaptığının arkasında duracak, peki size ne oluyor? Gerekçeniz ne? 'Saddam diktatördü' diye işin içinden sıyrılmak mümkün mü? Saddam diktatördü de, peki bölgedeki diğer iktidarlar ne? Körfez'de ABD yanlısı emirlikler, demokrasi mi? Hem bu bölgede otoriter olmayan rejim mi var? Kraldan, diktatörden, emirden, şeyhten geçilmiyor? Neden bunların bazısı iyi de, diğerleri askeri işgalle yerinden edilmek durumunda? Bu soruları çok sorduk cevabını alamadık. İşgal 'haklı ve doğru' mu diye, Saddam'dan kaçan Iraklı muhaliflere, sürgünlere sormalıymışız. Sormaya gerek yok, bir sürüsü, işgalden beri, Saddam rejimine muhalif olmanın işgali savunmak demek olmadığını yazıp duruyor. Daha geçenlerde, bunlardan biri, Sami Ramadani, Irak'taki iç savaşın nedeninin mezhep kavgası değil, işgal koşulları olduğunu yazdı (The Guardian, 24 Şubat 2006). İşgali destekleyen sürgün varsa, bir o kadar da karşı çıkan var. Onları neden dinlemiyorsunuz? Başından beri, işgale itiraz etmeyi, 'Saddam taraftarlığı' ile karalamaya çalışıyorlar. Ne alakası var? Ayrıca, işgale karşı çıkanların da, savunanların da sicili ortada. Bizim sicilimizde, her devirde başka düşüncenin fanatiği olmak yok, olanlar düşünsün. Bakın şimdi, hedefte İran var. Benzer şeyler İran için söylenmeye başladı. Dün, 'Her gün Aşura, her yer Kerbela' diyenler, 'İran otoriter bir rejim, bölge için tehdit' diyecekler. Gözü kararmış işgalcilerin sözcülüğünü yapmak ne zor zenaat görüyorsunuz. İnsan rezil oluyor, sineye çekmek zorunda kalıyor, Allah kimseyi bu duruma düşürmesin. Siz de, kulak asmayın bu işgalci ağzına, izin vermeyin, Irak işgali bölgeye yayılmasın. İnanın kamuoyunun gücü çok önemli, sizi tersine inandırmak için yapmadıklarını bırakmıyorlar, sakın kanmayın.Nuray Mert / Radikal
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.