Başbakan’dan sonra Yargıtay da cellât başı Abdullah Öcalan’a “sayın” dedi. Aslında Arapçada “cellad”, ölüm cezasına çarptırılanları öldürmekle görevli olan kimsedir. Demek ki, bu sayın diye hitap edilen Öcalan, celladdan beter, onbinlerin katili, acımasız, cani bir yaratık. Başbakan, böyle birine Sayın der de, Yargıtay geri durur mu?
Yargıtay’ın kararı, el insaf dedirtecek cinsten; bu caniye sayın demek suç değilmiş. Karar kamuoyunda tepkilere neden olurken kimi siyasiler de destek çıktı. Niye destek çıkmasınlar ki, en başta reisleri Sayın dememiş miydi? Bülent Arınç, karara destek çıkanların önde gideni. Yargıtay kararının gerekçesi: ifade özgürlüğü... Peki, demokratik protesto çerçevesinde haklarını arayan öğrencilerin, taleplerini pankartlara taşımalarından dolayı mahkûm olmaları neyin nesi? Bu ifade özgürlüğü değil mi? Daha kitabı yayımlanmadan, yani düşüncesini ifade bile edemeden hapse atılanlar, düşüncelerini eserlerinde ifade eden yazarlar, çizerler, sanatçılar, bilim insanları keşke eserlerinin takdiminde, önsözlerinde Abdullah Öcalan eşkıyasına saygılarını sunsalardı da, başlarına bu haller gelmeseydi.
Yargıtay’ın bu kararı teröristlere, bölücü ve bozguncu takımına cesaret vermez mi? Kimilerini de bu baldırı çıplaklara özendirmez mi? “Sayın” lafının içinde onur vardır, erdem vardır. İşin içinde yalakalık yoksa, birine karşı Sayın diye hitap ediyorsak, o kişinin saygın olduğunun da imasıdır bu.
Söz, onurdan açılmışken... İnsan olmanın olmazsa olmaz koşuludur onur. Sadece kişisel değil, ülkenin, devletin onurunu da korumak, en başta ülkeyi yönetenlerin, siyasilerin, kurumların ve de tüm vatandaşların görevi ve sorumluluğudur.
Kendilerine saygıları olmayanlar, kendi onurlarını koruyamayanlar, ülkenin, toplumun, kurumların onurlarını da koruyamazlar.
Tabii ki, iktidar olmanın ilkeleri onurlu olmak, erdemli olmak, sevmek ve bu değerleri korumaktır. Eğer bunlar, ötelenir, bastırılır, engellenir ve önemsenmezse sonuçlarından tüm toplum ve insanlarımız etkilenir, ruhsal ve bedensel arızalar sökün eder.
Hatalı, yanlış strateji: yanlış, hatalı teşhis ve tedavi gibi öldürür. Lafı dolandırmadan AKP ve PKK’ya getirelim. Önce “Sayın” la başladı, yakınlaşmayla sürerek, eşkıya ile müzakereye kadar vardı.
Görünen o ki, iktidar, İmralı ve sivil PKK’lıları, “Ergenekoncu” olarak nitelendirdiği tüm yurtseverlere tercih ediyor.
Bazı göç odakları, Türkiye’ye karşı sinsi emelleri için, PKK’dan yararlanmakta, örgütü canlı tutma yönünde çaba sarf etmektedir. Durum bu olunca AKP iktidarının PKK’yı tasfiye stratejisi yerine terör örgütü ile müzakereye yönelmesi, akıl tutulmasından başka bir şey değildir.
Kent merkezlerine kadar sızıp, masum insanların canına kasteden terör örgütünün tasfiyesi için operasyonların hızlandırılması gerekir. İsrail, Telaviv’den 4200 kilometre uzaklıktaki Entebbe Havaalanı’na harekât yaparak İsrailli rehineleri kurtarabiliyorsa, NATO’nun ikinci büyük ordusu diye öğündüğümüz TSK’nın avucunun içi gibi bildiği yanı başındaki bölge de bu tür operasyonlar yapamaması kabul edilebilir mi? Kabul edilemez de, şu ABD’nin müdahale ve baskısı olmasaydı.
Yargıtay’ın kararı, el insaf dedirtecek cinsten; bu caniye sayın demek suç değilmiş. Karar kamuoyunda tepkilere neden olurken kimi siyasiler de destek çıktı. Niye destek çıkmasınlar ki, en başta reisleri Sayın dememiş miydi? Bülent Arınç, karara destek çıkanların önde gideni. Yargıtay kararının gerekçesi: ifade özgürlüğü... Peki, demokratik protesto çerçevesinde haklarını arayan öğrencilerin, taleplerini pankartlara taşımalarından dolayı mahkûm olmaları neyin nesi? Bu ifade özgürlüğü değil mi? Daha kitabı yayımlanmadan, yani düşüncesini ifade bile edemeden hapse atılanlar, düşüncelerini eserlerinde ifade eden yazarlar, çizerler, sanatçılar, bilim insanları keşke eserlerinin takdiminde, önsözlerinde Abdullah Öcalan eşkıyasına saygılarını sunsalardı da, başlarına bu haller gelmeseydi.
Yargıtay’ın bu kararı teröristlere, bölücü ve bozguncu takımına cesaret vermez mi? Kimilerini de bu baldırı çıplaklara özendirmez mi? “Sayın” lafının içinde onur vardır, erdem vardır. İşin içinde yalakalık yoksa, birine karşı Sayın diye hitap ediyorsak, o kişinin saygın olduğunun da imasıdır bu.
Söz, onurdan açılmışken... İnsan olmanın olmazsa olmaz koşuludur onur. Sadece kişisel değil, ülkenin, devletin onurunu da korumak, en başta ülkeyi yönetenlerin, siyasilerin, kurumların ve de tüm vatandaşların görevi ve sorumluluğudur.
Kendilerine saygıları olmayanlar, kendi onurlarını koruyamayanlar, ülkenin, toplumun, kurumların onurlarını da koruyamazlar.
Tabii ki, iktidar olmanın ilkeleri onurlu olmak, erdemli olmak, sevmek ve bu değerleri korumaktır. Eğer bunlar, ötelenir, bastırılır, engellenir ve önemsenmezse sonuçlarından tüm toplum ve insanlarımız etkilenir, ruhsal ve bedensel arızalar sökün eder.
Hatalı, yanlış strateji: yanlış, hatalı teşhis ve tedavi gibi öldürür. Lafı dolandırmadan AKP ve PKK’ya getirelim. Önce “Sayın” la başladı, yakınlaşmayla sürerek, eşkıya ile müzakereye kadar vardı.
Görünen o ki, iktidar, İmralı ve sivil PKK’lıları, “Ergenekoncu” olarak nitelendirdiği tüm yurtseverlere tercih ediyor.
Bazı göç odakları, Türkiye’ye karşı sinsi emelleri için, PKK’dan yararlanmakta, örgütü canlı tutma yönünde çaba sarf etmektedir. Durum bu olunca AKP iktidarının PKK’yı tasfiye stratejisi yerine terör örgütü ile müzakereye yönelmesi, akıl tutulmasından başka bir şey değildir.
Kent merkezlerine kadar sızıp, masum insanların canına kasteden terör örgütünün tasfiyesi için operasyonların hızlandırılması gerekir. İsrail, Telaviv’den 4200 kilometre uzaklıktaki Entebbe Havaalanı’na harekât yaparak İsrailli rehineleri kurtarabiliyorsa, NATO’nun ikinci büyük ordusu diye öğündüğümüz TSK’nın avucunun içi gibi bildiği yanı başındaki bölge de bu tür operasyonlar yapamaması kabul edilebilir mi? Kabul edilemez de, şu ABD’nin müdahale ve baskısı olmasaydı.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Prof. Dr. Ali Ünal Emiroğlu / diğer yazıları
- Terör / 01.02.2024
- Yerel yönetim / 25.01.2024
- Muhalefet / milli irade / 22.01.2024
- Anayasa Mahkemesi yoksa… / 18.01.2024
- Soykırım davası / 15.01.2024
- Sosyal devlet için / 11.01.2024
- Hukuk devletine başkaldırı / 25.12.2023
- Güç dengesi / 21.12.2023
- Yerel seçime giderken / 14.12.2023
- İnsanlığın anayasası / 11.12.2023
- Yerel yönetim / 25.01.2024
- Muhalefet / milli irade / 22.01.2024
- Anayasa Mahkemesi yoksa… / 18.01.2024
- Soykırım davası / 15.01.2024
- Sosyal devlet için / 11.01.2024
- Hukuk devletine başkaldırı / 25.12.2023
- Güç dengesi / 21.12.2023
- Yerel seçime giderken / 14.12.2023
- İnsanlığın anayasası / 11.12.2023