Vakit'teki yazılarını vakit buldukça takip ettiğim sayın Hüseyin Üzmez'i, tavizsiz, gözünü budaktan sakınmayan, sözünü kimseden esirgemeyen, hatta son sözünü ilk önce söyleyen bir şahsiyet olarak tanıdığım için, uzun zamandır gıyabında sitem de ediyorum; AKP iktidarının yalnışlarını ne zaman görecek ve okurlarına gösterecek, yalnışta ısrar edenleri ne zaman ikaz edecek diye.
Başbakan'ın ABD gezisi etrafında yazdığı bir kaç yazı ile kısmen bu ikaz görevini yaptı. Zalimlere yardım edenlerin, eninde sonunda o zalimlerin zulmüne maruz kaldığını yakın taihten canlı örneklerle ortaya koydu. AKP iktidarının, Bush gibi, Şaron gibi zulümleri tescilli yöneticilere çok fazla meylettiğini, bu bağlamda Yahudi lobisinden alınan "Cesaret Ödülünün" kaygı verici olduğunu yazdı sayın Üzmez. Biz de dedik ki; Hüseyin abiden aylardır beklediğimiz dostça ikazlar gelmeye başladı, ona yakışan da budur. Fakat bu yazıların hemen akabinde yazdığı Kıbrıs merkezli bir yazının bitiş cümlesi ile bizi tekrar şaşırttı, hayal kırıklığına uğrattı.
"Girit elimizden nasıl çıkmıştı" başlığı altında, Girit etrafında döndürülen dolapların bugün fazlası ile Kıbrıs etrafında döndüğünü ve elimizden çıkmak üzere olduğunu belirttikten sonra söyle bağlıyor yazısını:
"Şimdiki iktidar liderlerimiz son derece haklı olarak diyorlar ki: Kıbrıs çoktan kaybedilmiş bir davdır. Ne koparırsak kârdır. Müzakerelere katılalım. Doğrusu da bu değil mi? Bakalım önümüzdeki günler ne getirecek?"
Sayın Üzmez'in de çok kullandığı bir argo ifade ile buna dense dense çuvallamak denir.
Onbeş aydır iktidar koltuğunda oturmakta olan iktidar liderlerimiz, "Kıbrıs çoktan kaybedilmiş bir dava" diyorlarsa kesinlikle haklı değil haksızdırlar. Onbeş ay içinde Kıbrıs davasını kazanmak için attıkları bir adımdan söz edilemez, Annan Planı'nı referans almaktan başka da açılımları olmadı. Koskoca onbeş aylık tek başına iktidar dönemi, malum kanallar ve gazeteler aracılığı ile Kıbrıs'ın fakirliği, yoksulluğu, geri kalmışlığı, ilkelliği, tembelliği anlatılarak geçti. Öylesine anlatıldı, öylesine pazarlandı ki bu ithal fikir; Ağrı'nın, Iğdır'ın, Kars'ın, Erzurum'un en ücra köylerinde karşılaştığımız vatandaşlarımıza bile Kıbrıs'ın, sırtımızda bir kanbur olduğu kabul ettirildi. İktidar liderlerimiz, koltuğa oturdukları günden başlayarak, bazen havada, bazen karada Türkiye'nin AB'ye girişi ile Kıbrıs meselesinin hiç bir ilgisinin olmadığına dair beyanat üstüne beyanat verdiler. Aynı ağızlar şimdi ne diyorlar:
Herşeye rağmen çözüm için Rumlardan bir adım önde olmazsak AB üyeliğimiz tehlikeye girer.
Sayın Üzmez'den, yaşımın da verdiği bir hakla bir "Molla Kasım" olup, sözünü ettiği iktidar liderlerine ağızlarından çıkanı kulaklarının duyup duymadığını sormasını beklerdik, bekliyoruz.
Vakit'ten söz açılmışken, 10 Şubat tarihli nüshasının arka sayfasına koyduğu bir fotoğrafa bakmanızı ve altını okumanızı tavsiye edeceğiz. Sağdan sola; Abdullah Gül, Bush'un hanımı, Bush ve yanında Adullah Gül'ün hanımı. Erzurumlu bir amcamızın: "ola bu ne, bizde bu fotoğrafın tercümesi çok farklıdır ama neyse..." dediği bu fotoğrafın altında şu başlık var: "Hıritiyan Bush bile inançlara daha saygılı". Özetle, Cumhurbaşkanının başörtüsü karşıtı tutumu eleştiriliyor ve Bush, Abdullah Gül'ün başörtülü hanımı ile yanyana poz verdiği için inançlara saygılı ilan ediliyor. Aynı gün Irak'ta 50 kişi, ertesi gün de 47 kişi öldürüldü.
Sam Yeli savurmaya devam ediyor...
Başbakan'ın ABD gezisi etrafında yazdığı bir kaç yazı ile kısmen bu ikaz görevini yaptı. Zalimlere yardım edenlerin, eninde sonunda o zalimlerin zulmüne maruz kaldığını yakın taihten canlı örneklerle ortaya koydu. AKP iktidarının, Bush gibi, Şaron gibi zulümleri tescilli yöneticilere çok fazla meylettiğini, bu bağlamda Yahudi lobisinden alınan "Cesaret Ödülünün" kaygı verici olduğunu yazdı sayın Üzmez. Biz de dedik ki; Hüseyin abiden aylardır beklediğimiz dostça ikazlar gelmeye başladı, ona yakışan da budur. Fakat bu yazıların hemen akabinde yazdığı Kıbrıs merkezli bir yazının bitiş cümlesi ile bizi tekrar şaşırttı, hayal kırıklığına uğrattı.
"Girit elimizden nasıl çıkmıştı" başlığı altında, Girit etrafında döndürülen dolapların bugün fazlası ile Kıbrıs etrafında döndüğünü ve elimizden çıkmak üzere olduğunu belirttikten sonra söyle bağlıyor yazısını:
"Şimdiki iktidar liderlerimiz son derece haklı olarak diyorlar ki: Kıbrıs çoktan kaybedilmiş bir davdır. Ne koparırsak kârdır. Müzakerelere katılalım. Doğrusu da bu değil mi? Bakalım önümüzdeki günler ne getirecek?"
Sayın Üzmez'in de çok kullandığı bir argo ifade ile buna dense dense çuvallamak denir.
Onbeş aydır iktidar koltuğunda oturmakta olan iktidar liderlerimiz, "Kıbrıs çoktan kaybedilmiş bir dava" diyorlarsa kesinlikle haklı değil haksızdırlar. Onbeş ay içinde Kıbrıs davasını kazanmak için attıkları bir adımdan söz edilemez, Annan Planı'nı referans almaktan başka da açılımları olmadı. Koskoca onbeş aylık tek başına iktidar dönemi, malum kanallar ve gazeteler aracılığı ile Kıbrıs'ın fakirliği, yoksulluğu, geri kalmışlığı, ilkelliği, tembelliği anlatılarak geçti. Öylesine anlatıldı, öylesine pazarlandı ki bu ithal fikir; Ağrı'nın, Iğdır'ın, Kars'ın, Erzurum'un en ücra köylerinde karşılaştığımız vatandaşlarımıza bile Kıbrıs'ın, sırtımızda bir kanbur olduğu kabul ettirildi. İktidar liderlerimiz, koltuğa oturdukları günden başlayarak, bazen havada, bazen karada Türkiye'nin AB'ye girişi ile Kıbrıs meselesinin hiç bir ilgisinin olmadığına dair beyanat üstüne beyanat verdiler. Aynı ağızlar şimdi ne diyorlar:
Herşeye rağmen çözüm için Rumlardan bir adım önde olmazsak AB üyeliğimiz tehlikeye girer.
Sayın Üzmez'den, yaşımın da verdiği bir hakla bir "Molla Kasım" olup, sözünü ettiği iktidar liderlerine ağızlarından çıkanı kulaklarının duyup duymadığını sormasını beklerdik, bekliyoruz.
Vakit'ten söz açılmışken, 10 Şubat tarihli nüshasının arka sayfasına koyduğu bir fotoğrafa bakmanızı ve altını okumanızı tavsiye edeceğiz. Sağdan sola; Abdullah Gül, Bush'un hanımı, Bush ve yanında Adullah Gül'ün hanımı. Erzurumlu bir amcamızın: "ola bu ne, bizde bu fotoğrafın tercümesi çok farklıdır ama neyse..." dediği bu fotoğrafın altında şu başlık var: "Hıritiyan Bush bile inançlara daha saygılı". Özetle, Cumhurbaşkanının başörtüsü karşıtı tutumu eleştiriliyor ve Bush, Abdullah Gül'ün başörtülü hanımı ile yanyana poz verdiği için inançlara saygılı ilan ediliyor. Aynı gün Irak'ta 50 kişi, ertesi gün de 47 kişi öldürüldü.
Sam Yeli savurmaya devam ediyor...
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Aziz Karaca / diğer yazıları
- Beterin beteri basiretsizlik / 19.07.2025
- Görmeyen gözler işitmeyen kulaklar ve ürpermeyen kalpler / 18.07.2025
- İmtiyazlı zümre doymak bilmiyor / 17.07.2025
- Hacım! Hayırlı olsun yeni yol arkadaşlarınız da!.. / 16.07.2025
- ‘Her kışın sonunda bir bahar olur’ / 15.07.2025
- Gül vekilim gül / 12.07.2025
- Yalamış yutmuşlar / 09.07.2025
- Dökülüyoruz dökülüyorsunuz dökülüyorlar / 08.07.2025
- Emeklinin payına bir kez daha hüsran düştü / 07.07.2025
- ‘İçi nasırlanmış elleri de yaz’ / 05.07.2025
- Görmeyen gözler işitmeyen kulaklar ve ürpermeyen kalpler / 18.07.2025
- İmtiyazlı zümre doymak bilmiyor / 17.07.2025
- Hacım! Hayırlı olsun yeni yol arkadaşlarınız da!.. / 16.07.2025
- ‘Her kışın sonunda bir bahar olur’ / 15.07.2025
- Gül vekilim gül / 12.07.2025
- Yalamış yutmuşlar / 09.07.2025
- Dökülüyoruz dökülüyorsunuz dökülüyorlar / 08.07.2025
- Emeklinin payına bir kez daha hüsran düştü / 07.07.2025
- ‘İçi nasırlanmış elleri de yaz’ / 05.07.2025