Seçim izlenimleri

3 Mart seçimlerinde SP'liler, sayın Erbakan'ın da açıkça ifade ettiği gibi, müşahidine varıncaya kadar AKP'yi desteklediler.

Belki o tarihler AKP'nin hangi misyonu üstlendiğini bilmeden bu desteği sağladılar ama, aradan geçen yaklaşık iki sene zarfında bu misyonu güya çözen SP'li arkadaşlar, başta sayın Başbakan olmak üzere, bu kadro aleyhinde en ehven ifade olarak "hain" sözcüğünü kullanmalarına rağmen 28 Mart seçimlerinde AKP ile birlikte hareket etmekte bir sakınca görmediler.

Ne de olsa eski dost düşman,

Kendi düşen pişman,

Hımbıldan şişman olmazdı.

Daha da ileri giderek işi meşru-gayr-i meşru düzeyinde değerlendirenler de azımsanmayacak kadar çoktu SP'de.

Bunlardan bir tanesine dedim ki; çok aşırı gidiyorsunuz, ama eğer meşru-gayr-i meşru seviyesine iş düşmüşse, bu oluşumun anası da sizsiniz, babası da. Bu "meşru-gayr-i meşru" yaklaşımının ilk önce izahını sizin yapmanız, hesabını sizin vermeniz gerekmez mi?

Hala cevap bekliyorum. Henüz gelmedi.

İşin bundan da daha ilginç tarafı, dedim ya, SP'li arkadaşların, işerine geldiği zaman bu gayr-i meşru ilan ettikleri hareketle ittifakta, birlikte hareket etmekte bir sakınca görmemeleri.

Bunun en yakın kendi beldem Beşköy'de müşahede ettim.

Asım'ın nesli tısss

Trabzon'da 28 Mart'ta bir başka şey daha oldu, o da Trabzon'un önce SP'li, daha sonra AKP'li ve bölgede bulunan kiliselere götürdüğü hizmetleri ile maruf eski Belediye Başkanı Asım Aykan'ın teamüllerde en yüksek oyu alan kişileri eleyerek yerleştirmeye çalıştığı isimlerin elenmesi.

"Odun koysak kazanır" düşüncesi özellikle Trabzon merkezde tutmadı. Bir de Beşköy'de...

Yani Trabzonlu "oduna" rağbet etmedi.

Gözden kaçan bir başka şey daha var. Bir parti sekiz vekilinden altısını kazandığı bir vilayetin, iki yıldır kendisine ait olan belediye başkanlığını kazanamadı.

Önemli değil mi sizce?

Bu seçimde bir başka şeyin daha cevabını bulmamız lazım.

Yaklaşık on iki milyon insan niye sandık başına gitmedi acep?

İrili ufaklı, nereden baksanız birkaç Avrupa ülkesinin nüfusuna denk bu rakam.

Bu sayıyı çok iyi tahlil etmeli sayın sosyologlar.

O ünlü araştırma şirketlerinin bu on iki milyon seçmenin sandık yerine piknik demesinde payı var mıdır?

Kamuoyu araştırmaları "bahis" olarak mı yapılıyor?

Geri iadesi var mı bu "bahsin?"

Aldatılıyoruz galiba...

Galibası fazla, ama ne gelir ki elden?

Feridun kardeşim gönderdi, okuyup bakın aldatılıyor musunuz?

* Olips reklamında, Erol'u "size sesleniyorlar galiba!" şeklinde uyaran kız, Erol'u daha önce tanımadığı halde onun Erol olduğuna nasıl kanaat getirmiştir?

* Uçakların tekerleklerine neden "iniş takımı" denir? Aynı sistem kalkışta da kullanılmamakta mıdır?

* Neden ColaTurka reklamındaki evin hanımı biber dolması yapmak için biberin içine sadece kıyma koyar? Yeterli miktarda ColaTurka içip dolmanın özünde pirinç olduğunu öğrenememiş midir?

* Günümüzde bilgisayarlarda en sık kullanılan sembollerden biri olmasına rağmen; "@" yazabilmek için neden hala "Alt Gr + Q" tuş kombinasyonuna başvurmamız gerekmektedir? Klavyede bir tuş için daha yer kalmamış mıdır?

* Rengi düpedüz turuncu iken neden "kırmızı" mercimek?

* Calgonit reklamında "Biz burada her gün aynı deneyleri yapıyoruz" diyen adam cins midir? Deneyleri her gün farklı sonuçlar mı vermektedir? Yoksa "Bak bu sefer kesin farklı çıkacak" paranoyasında mıdır?

* Alldays reklamında Ceren Hanım neden gelir gelmez tahtada yazılanları siler? Toplantıda o gelmeden önce yazılanlar önemli değil midir? Ceren Hanım toplantıya en son geldiği halde daha önce olaya hangi açıdan bakıldığını nerden bilmektedir?

* Chevy Chase nasıl oluyor da işinden evine bir "morning" vakti dönüyor ve "bugün kötü bir gün geçirdim" diyor? Gece vardiyasında mı çalışmaktadır yoksa aramızdaki saat farkı mı göz önüne alınmıştır?

* Windows'un "Bu program geçersiz bir işlem yürüttü ve kapatılacak. Sorun devam ederse, program satıcınızla görüşün" mesajını dikkate alıp da satıcısına başvuran biri var mıdır?

Kesin aldatılıyoruz.