31 Mart yerel seçimleri geldi ve geçti ama tartışmaları bitmedi.
Sandıklarda yapılan hırsızlıklar, sonrasında yaşanan tartışmalar ve kan akan kavgalar, her tarafta açığa çıkan oy yolsuzlukları ve nice çirkin olaylar seçimin kirli yüzünü bir kez daha bizlere gösterdi.
Bunların birçoğu her seçimde yaşanıyordu ama bu seçimde her zamankinden daha fazla gündem olmasının sebebi, şüphesiz iktidarın 22 yıl sonra yaşadığı ağır yenilgi ve tepki oylarını kucağında bulan ana muhalefetin zafer sarhoşluğu oldu.
İktidar bu seçimlerde oylarında bir düşüş bekliyordu ama bu kadarını beklemiyordu, ana muhalefet ise bir artış bekliyordu ama o da bu kadarını beklemiyordu. Diğer ifadeyle yerel seçimlerde AKP beklemediği bir ikincilik, CHP ise beklemediği bir birincilik aldı. Ne AKP ikinciliğe hazır, ne de CHP birinciliğe…
Bakalım, çözüm odaklı bir bakış açısıyla değil de sadece tepki ile birinciliğe taşınan CHP, kendisine verilen bu sorumluluğu taşıyabilecek mi?
Ya da vatandaşlar, AKP'ye tepki olarak oy verdikleri CHP'den, AKP'nin yaptığı icraatların dışında bir icraat görebilecek mi? Zamanla bunu hep birlikte göreceğiz.
Vatandaşların attıkları oyları alicengiz oyunlarıyla kendisine aktararak oy hırsızlığı yapan ve bu noktada vatandaşların tercihlerini yok sayanların iş başına geldiklerinde, icraat koltuğuna oturduklarında çalmayacaklarını zannetmek en iyi bir tabirle büyük bir saflık olur.
Sandıkta oyları kendine yazanlar mı ararsınız, tutanağa geçirirken çalanlar mı ararsınız, sisteme işlerken değiştirenler mi ararsınız nice hırsızlık çeşitleri gördük bu seçimde. Seçim öncesi kendilerine yonttukları avantajlar yetmiyormuş gibi, koltuk hırsıyla bunlara da tevessül edebilecek kadar siyaseti ayaklar altına aldılar.
Zaten Türkiye'de adaletli bir seçim sistemi yok.
Yüzde 7 seçim barajı, bu oranın altında kalan partilerin tamamını yok kabul ediyor. Milli iradenin önündeki en büyük engel.
Darbe anayasasından sürekli dem vuranların, bir darbe dönemi mirası olan bu seçim barajına dört elle sarılmaları gerçekten sorgulanması gereken bir konu.
Yerel seçimlere 34 parti girmesine rağmen, 6.6 milyar liralık seçim yardımının sadece 5 partiye dağıtılması da müthiş adaletsiz bir durum.
Aynı seçim yarışına giren partilerin cumhurbaşkanları, bakanları, milletvekilleri, belediye başkanları her türlü adımını devletin kendilerine sunduğu imkanlarla atarken, medyada, basında boy boy reklamları ve tanıtımları yer alırken, diğer 29 partiye "kendi yağınla kavrul" demek adaletin neresinde var?
Bu ve benzeri adaletsizlikler yaşanmasına rağmen Meclis dışı partiler kendi imkanlarıyla seçim çalışması yapmaya çalışıyorlar, büyük fedakarlıklar ortaya koyuyorlar, bir şekilde seçmene ulaşıyorlar, oy alıyorlar ama bu sefer de oyları sandıkta ve sandık sonrası çalınıyor, uçup gidiyor.
Öyle bir seçim sistemimiz var ki, adaletsizlik üstüne adaletsizlik yaşanıyor.
Üstelik bunları kontrol etmekle mükellef olan adalet mekanizması da tamamen yetkiyi elinde bulunduran siyasetin kontrolünde.
Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) Teşkilatlanmadan Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Avukat Lütfullah Önder sosyal medya hesabından şu dikkat çekici mesajı paylaştı:
"Oylarımızın;
- Sandıkta çalındığını biliyorduk.
- Çeteleye yazılıp tutanağa yazılmadığını gördük.
- Tutanakta yazılanın seçim kurulunda sisteme yüklenmediğini de görmüştük.
Sisteme yüklenip YSK tarafından bizimle paylaşıldıktan sonra bilgisayar başında on binlerce oyun silindiğini yeni gördük."
Gerçekten de ilginç değil mi? Bu konuda da çağ atlamışız!
Yüksek Seçim Kurulu (YSK), partilerin genel merkezlerine saydığı oylar konusunda bir rakam bildirdikten sonra, o rakam sonraki gün ya sabit olması ya da artması gerekiyor ama asla ve asla bu oylar düşmemesi gerekiyor.
Peki, sonra bildirdiğinin öncekinden düşük olması ne anlama geliyor?
Bunu ne ile izah ediyorlar? Bu, gerçekten merak konusu.
Sayın Önder'in de ifade ettiği gibi, "Sisteme yüklenip YSK tarafından paylaşıldıktan sonra bilgisayar başında on binlerce oyun silindiğini yeni gördük."
Bildiğiniz gibi BTP, her türlü adaletsizliğe, hırsızlığa, engellemeye, manipülasyonlara ve imkansızlıklara rağmen 31 Mart seçimlerinde oylarını artıran 4 partiden birisi. BTP, oylarını 2019 seçimlerine göre yüzde 55, 2014 seçimlerine göre de yüzde 116 artırdı. Bunun detaylarını, resmi verilerini önceki yazımızda aktarmıştık.
BTP Sözcüsü ve aynı zamanda Genel Başkan Yardımcısı Emre Polat yerel seçimlerle ile ilgili sosyal medya hesabından şu değerlendirmeyi yaptı:
"Devletten tek kuruş yardım almadan, her türlü medya ambargosuna rağmen, birilerinin 'müesses nizamının' gayri milli dizaynına başkaldırı niteliğindeki bu hareketin bu adaletsiz ortamda aldığı 200 bin oy, diğerlerinin aldığı 20 milyon oya denktir. (nokta)"
Aynen katılıyorum.
arkadaşınız "...bu hareketin bu adaletsiz ortamda aldığı 200 bin oy, diğerlerinin aldığı 20 milyon oya denktir." demiş ama seçim 2 milyon oyla kazanılıyor; 200 bin oyla değil bayım!
- Hakaret ve küfür, siyasetin dili olamaz / 26.03.2025
- İmamoğlu’nun tutuklanması ve demokrasi sınavı / 25.03.2025
- ‘Onlar Kur'an'ın müşahhas halidir’ / 22.03.2025
- Direnç kalktıkça, İsrail pervasızlaştı / 21.03.2025
- İsrail Gazze’de ateşkese kapıları kapattı / 20.03.2025
- Yargı, muhalefeti cezalandırma aracı mı? / 18.03.2025
- Trump planı mı, Mısır planı mı? / 15.03.2025
- Salih Müslim: YPG silah bırakmayacak / 13.03.2025
- YPG’nin silah bırakmayacağı kesinleşti / 12.03.2025