Sıffin Savaşı ve Ammar b. Yâsir’in şehit edilmesi
Numan b. Beşir, yanında Hz. Osman’ın kanlı gömleği ve hanımı Nâile’nin kopan parmakları olduğu halde Şam’a geldi
02.03.2023 21:17:00





Numan b. Beşir, yanında Hz. Osman'ın kanlı gömleği ve hanımı Nâile'nin kopan parmakları olduğu halde Şam'a geldi.
Osman'ın hanımı Nâile Şamlı idi. Numan yanında getirdiklerini Muaviye'ye verdi. Muaviye de halkı galeyana getirmek için bunları Şam Camii'nin minberine astı. İnsanlar onun etrafında ağlaşıyor ve birbirlerini Osman'ın intikamını almaya teşvik ediyorlardı.
Muaviye'nin Hz. Ali'ye biati kesin olarak reddettiği haberi Kûfe'ye ulaşınca İmam, Şam'a sefer yapmaya karar verdi. Kûfe'de bulunan kabile reisleri ile Muhacir ve Ensar topluluğunun Şam seferi konusunda tam desteğini aldı.
Ukbe b. Amir'i Kûfe'ye idareci tayin etti. Ve H. 36'da (M. 657) Şevval ayında doksan bin kişilik bir ordu ile Sıffin'e doğru yola çıktı.
Sıffin, Fırat nehri üzerinde Rakka şehrine yakın bir bölgedir.
Muaviye ve ordusu Sıffin'e daha önce gelmiş ve Fırat suyunu tutmuştu ve Hz. Ali'nin askerlerinin su almalarına izin vermiyorlardı.
Hz. Ali, Muaviye'ye elçi gönderip su vermesini istediyse de bu isteği reddedildi.
Bunun üzerine Iraklı komutanlardan Eş'as b. Kays ve Mâlik b. Eşter ortaklaşa bir saldırı düzenleyip su yolunu ele geçirdiler. Ancak Hz. Ali su konusunda Muaviye gibi davranmadı ve her iki tarafın da suyu kullanmasına izin verdi.
Hz. Ali, kan dökülmemesi için Muaviye'ye mektup yazdı ve elçiler gönderdi.
Beşir b. Amr, Said b. Kays, Sebis b. Rib'i, Hz. Ali adına Muaviye'ye gitmiş ve kendisini halifeye biat etmeye çağırmışlardır. Ancak Muaviye devamlı olarak Osman'ın katillerinin teslim edilmesi konusunu ileri sürüyordu.
Sahabeden Ebu'd-Derda ve Ebu Umame barış sağlamaya uğraşmış ancak başarılı olamamışlardır.
Tabiin'in büyüklerinden Mesruk b. Ecdad'a nasihatlerde bulunmuş, ancak etkili olamamıştır. (Muaviye ısrarla katilleri teslim etmeden biat etmeyeceğini söylüyordu. (Ancak daha önce de ifade ettiğimiz gibi bu talep İslam'a ve aklî delillere aykırıydı).
Artık savaş kaçınılmazdı. Zilhicce ayının ilk haftası boyunca tek tek birliklerin küçük çaplı çatışmalarıyla savaş devam etti. Hz. Ali, iki ordunun ertesi gün karşılaşacağını ilan etti.
Savaş başlamadan Hz. Ali askerlerine bir konuşma yaparak onları sabra ve Allah'ı çok zikretmeye teşvik etti.
Hz. Ali ordusunu şöyle tanzim etmişti: Merkezlerde Hz. Ali, sol cenahta Abdullah b. Abbas, sağda Eş'as b. Kays, piyadelerin başında Ammar b. Yâsir vardı. Ve kanlı bir savaş başladı. O gün akşam vaktine kadar aralıksız devam etti. (Ki o gün Çarşambaydı).
Perşembe günü yeniden başlayan savaş şiddetini daha da arttırdı, hız kesmeden gece boyunca devam ederek Cuma sabahına kadar sürdü. Bu geceye "Leyletü'l-Herir" denmektedir.
Hz. Ali ilk gün akşam vakti savaş meydanına gelmiş ve Şamlılara bakarak şöyle niyaz etmişti: "Allah'ım, Beni ve onları affet!"
Leyleti'l Herir denen gece, diğer gün ve gecelere benzemiyordu. Hz. Ali'nin ordusunun hücumları Şamlıları yerlerinden etmişti. İmam Şafii şöyle demektedir: "Hz. Ali'nin Herir gecesi korku namazı kıldırdığı hıfzedilmiştir."
İbn Kesir, Herir gecesini ve Cuma gününü şöyle anlatmaktadır:
"Önce mızraklarla çarpıştılar. Oklar da tükenince kılıçlarla çarpıştılar. Kılıçlar da kırılınca yumruk yumruğa birbirlerine giriştiler. Birbirlerinin suratına taş ve toprak savurdular. Birbirlerini dişleyerek parçalamaya azmettiler.
Öyle ki karşıt iki kişi birbiriyle boğuşuyor takatten kesilince oturup dinleniyorlardı. Her biri diğerine yaslanarak ancak ayağa kalkabiliyor ve tekrar vuruşmaya başlıyorlardı. İnna lillahi ve inna ileyhi raciun.
Bu halleri Cuma sabanına kadar sürdü. Sabah namazını, savaş devam ederken işaretle kıldılar. Nihayet güneş biraz yükseldi. Iraklılar'a zafer, Şamlılara ise mağlubiyet göründü."
Ammar b. Yasir'in öldürülmesi
Bu arada Allah Resulü'nün "Seni, asi bir grup öldürecektir" dediği Ammar b. Yâsir öldürüldü.
Bu düşünüp, ibret alanlar için büyük bir işaretti. Ammar'ın öldürüldüğünü gören ve o zamana kadar tarafsız kalmış olan sahabeden Huzeyme Hazretleri savaşa girdi ve şehit olana kadar savaştı.
Çünkü Resulüllah'tan, "Ey Ammar! Seni asi bir topluluk öldürecektir" hadisini işitmişti.
Hz. Ammar'ın öldürülmesi Şamlılar arasında büyük etki yarattı. Abdullah b. Amr, Muaviye'ye gelerek, "Resulüllah'ın hakkında, 'Seni, asi bir grup öldürecektir' buyurduğu kişiyi öldürdük" dedi.
Muaviye'nin cevabı ibret verici oldu: "Sus, onu biz mi öldürdük? Onu, Ali ve arkadaşları öldürdü. Onu buraya getirdiler ve kılıçlarımızın önüne attılar."
Kurtubi'nin rivayetine göre, Hz. Ali bunu duyunca şöyle demişti: "Buna göre Hamza'yı Resulüllah öldürdü. Çünkü O'nu savaşa o götürmüştü."
Hz. Ammar'ın safı ashab-ı kiram için bir ölçü idi. Nevevi şöyle diyor: "Sıffin günü, Ammar nereye giderse ashab onu takip ediyorlardı. Çünkü onlar -bu hadis sebebiyle- onun haklı olan tarafla birlikte olacağını biliyorlardı."
Savaşın son safhasında Mâlik b. Eşter komutasındaki Irak ordusu büyük bir üstünlük sağlamıştı. Hatta Muaviye kaçmayı bile düşündü.
Sıffin Savaşı'nın en kritik zamanlarında Emeviler, Muaviye'nin huzurunda toplandı.
Haşimiler'in kendilerine yaptıklarını bütün ayrıntılarıyla anlatıyor, dedelerinin çoğunun Bedir'de katledildiğinden dem vurarak daha onların intikamını alamadıklarına yanıyor ve tarihî bir kan davasını diri tutmak için ellerinden geleni yapıyorlardı.
Savaş Iraklılar'ın lehine sonuçlanmak üzereyken, Muaviye, Amr b. el As'ın tavsiyesine uyarak askerlerine büyük Şam mushafını beş mızrağın ucuna bağlayarak taşımalarını emretti.
Bunu gören Şam askerleri de yanlarında bulunan mushaflarını mızraklarının ucuna bağladılar ve "Ey Araplar! İşte Allah'ın Kitabı sizin ve bizim aramızda hakem olsun" diye bağırdılar.
Şamlıların çağrısını duyan Irak ordusu komutanlarından El- Eş'as ile Halid el-Muammer savaşı durdurmanın daha doğru olacağını savundular. Ki bu kumandana bağlı birlikler Irak ordusunun büyük çoğunluğu teşkil ediyorlardı.
Savaşta büyük başarılar elde eden El-Eşter ise savaşı durdurmaya şiddetle karşı çıkıyordu.
Ancak Hz. Ali, savaşı bırakma kararında olan komutanları ikna edemedi. Savaşa devam etme yanlısı olan El-Eşter'in sert tepkileri de bir netice vermeyince Hz. Ali hakeme gidilmesi şeklindeki barış teklifini kabul etmek zorunda kaldı.
Bu noktada şu konuyu açıklığa kavuşturmakta fayda vardır: Muaviye'nin ordusu fitneden uzak ve düzenli bir yapı arzediyordu. Ancak Hz. Ali'nin ordusu birkaç gruptan müteşekkil, karma bir ordu niteliğindeydi:
1- Hz. Osman'ın öldürülmesine katılan (ve daha sonra Hariciler adını alan) çoğunluğu Temim kabilesine mensup Kur'an hafızları.
2- Hz. Ali'nin Cemel'de yenilgiye uğrattığı Basralılar.
3- Aralarında sürtüşme ve kıskançlıklar bulunan Yemen kökenli kabileler." (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Ali eserinden)
Osman'ın hanımı Nâile Şamlı idi. Numan yanında getirdiklerini Muaviye'ye verdi. Muaviye de halkı galeyana getirmek için bunları Şam Camii'nin minberine astı. İnsanlar onun etrafında ağlaşıyor ve birbirlerini Osman'ın intikamını almaya teşvik ediyorlardı.
Muaviye'nin Hz. Ali'ye biati kesin olarak reddettiği haberi Kûfe'ye ulaşınca İmam, Şam'a sefer yapmaya karar verdi. Kûfe'de bulunan kabile reisleri ile Muhacir ve Ensar topluluğunun Şam seferi konusunda tam desteğini aldı.
Ukbe b. Amir'i Kûfe'ye idareci tayin etti. Ve H. 36'da (M. 657) Şevval ayında doksan bin kişilik bir ordu ile Sıffin'e doğru yola çıktı.
Sıffin, Fırat nehri üzerinde Rakka şehrine yakın bir bölgedir.
Muaviye ve ordusu Sıffin'e daha önce gelmiş ve Fırat suyunu tutmuştu ve Hz. Ali'nin askerlerinin su almalarına izin vermiyorlardı.
Hz. Ali, Muaviye'ye elçi gönderip su vermesini istediyse de bu isteği reddedildi.
Bunun üzerine Iraklı komutanlardan Eş'as b. Kays ve Mâlik b. Eşter ortaklaşa bir saldırı düzenleyip su yolunu ele geçirdiler. Ancak Hz. Ali su konusunda Muaviye gibi davranmadı ve her iki tarafın da suyu kullanmasına izin verdi.
Hz. Ali, kan dökülmemesi için Muaviye'ye mektup yazdı ve elçiler gönderdi.
Beşir b. Amr, Said b. Kays, Sebis b. Rib'i, Hz. Ali adına Muaviye'ye gitmiş ve kendisini halifeye biat etmeye çağırmışlardır. Ancak Muaviye devamlı olarak Osman'ın katillerinin teslim edilmesi konusunu ileri sürüyordu.
Sahabeden Ebu'd-Derda ve Ebu Umame barış sağlamaya uğraşmış ancak başarılı olamamışlardır.
Tabiin'in büyüklerinden Mesruk b. Ecdad'a nasihatlerde bulunmuş, ancak etkili olamamıştır. (Muaviye ısrarla katilleri teslim etmeden biat etmeyeceğini söylüyordu. (Ancak daha önce de ifade ettiğimiz gibi bu talep İslam'a ve aklî delillere aykırıydı).
Artık savaş kaçınılmazdı. Zilhicce ayının ilk haftası boyunca tek tek birliklerin küçük çaplı çatışmalarıyla savaş devam etti. Hz. Ali, iki ordunun ertesi gün karşılaşacağını ilan etti.
Savaş başlamadan Hz. Ali askerlerine bir konuşma yaparak onları sabra ve Allah'ı çok zikretmeye teşvik etti.
Hz. Ali ordusunu şöyle tanzim etmişti: Merkezlerde Hz. Ali, sol cenahta Abdullah b. Abbas, sağda Eş'as b. Kays, piyadelerin başında Ammar b. Yâsir vardı. Ve kanlı bir savaş başladı. O gün akşam vaktine kadar aralıksız devam etti. (Ki o gün Çarşambaydı).
Perşembe günü yeniden başlayan savaş şiddetini daha da arttırdı, hız kesmeden gece boyunca devam ederek Cuma sabahına kadar sürdü. Bu geceye "Leyletü'l-Herir" denmektedir.
Hz. Ali ilk gün akşam vakti savaş meydanına gelmiş ve Şamlılara bakarak şöyle niyaz etmişti: "Allah'ım, Beni ve onları affet!"
Leyleti'l Herir denen gece, diğer gün ve gecelere benzemiyordu. Hz. Ali'nin ordusunun hücumları Şamlıları yerlerinden etmişti. İmam Şafii şöyle demektedir: "Hz. Ali'nin Herir gecesi korku namazı kıldırdığı hıfzedilmiştir."
İbn Kesir, Herir gecesini ve Cuma gününü şöyle anlatmaktadır:
"Önce mızraklarla çarpıştılar. Oklar da tükenince kılıçlarla çarpıştılar. Kılıçlar da kırılınca yumruk yumruğa birbirlerine giriştiler. Birbirlerinin suratına taş ve toprak savurdular. Birbirlerini dişleyerek parçalamaya azmettiler.
Öyle ki karşıt iki kişi birbiriyle boğuşuyor takatten kesilince oturup dinleniyorlardı. Her biri diğerine yaslanarak ancak ayağa kalkabiliyor ve tekrar vuruşmaya başlıyorlardı. İnna lillahi ve inna ileyhi raciun.
Bu halleri Cuma sabanına kadar sürdü. Sabah namazını, savaş devam ederken işaretle kıldılar. Nihayet güneş biraz yükseldi. Iraklılar'a zafer, Şamlılara ise mağlubiyet göründü."
Ammar b. Yasir'in öldürülmesi
Bu arada Allah Resulü'nün "Seni, asi bir grup öldürecektir" dediği Ammar b. Yâsir öldürüldü.
Bu düşünüp, ibret alanlar için büyük bir işaretti. Ammar'ın öldürüldüğünü gören ve o zamana kadar tarafsız kalmış olan sahabeden Huzeyme Hazretleri savaşa girdi ve şehit olana kadar savaştı.
Çünkü Resulüllah'tan, "Ey Ammar! Seni asi bir topluluk öldürecektir" hadisini işitmişti.
Hz. Ammar'ın öldürülmesi Şamlılar arasında büyük etki yarattı. Abdullah b. Amr, Muaviye'ye gelerek, "Resulüllah'ın hakkında, 'Seni, asi bir grup öldürecektir' buyurduğu kişiyi öldürdük" dedi.
Muaviye'nin cevabı ibret verici oldu: "Sus, onu biz mi öldürdük? Onu, Ali ve arkadaşları öldürdü. Onu buraya getirdiler ve kılıçlarımızın önüne attılar."
Kurtubi'nin rivayetine göre, Hz. Ali bunu duyunca şöyle demişti: "Buna göre Hamza'yı Resulüllah öldürdü. Çünkü O'nu savaşa o götürmüştü."
Hz. Ammar'ın safı ashab-ı kiram için bir ölçü idi. Nevevi şöyle diyor: "Sıffin günü, Ammar nereye giderse ashab onu takip ediyorlardı. Çünkü onlar -bu hadis sebebiyle- onun haklı olan tarafla birlikte olacağını biliyorlardı."
Savaşın son safhasında Mâlik b. Eşter komutasındaki Irak ordusu büyük bir üstünlük sağlamıştı. Hatta Muaviye kaçmayı bile düşündü.
Sıffin Savaşı'nın en kritik zamanlarında Emeviler, Muaviye'nin huzurunda toplandı.
Haşimiler'in kendilerine yaptıklarını bütün ayrıntılarıyla anlatıyor, dedelerinin çoğunun Bedir'de katledildiğinden dem vurarak daha onların intikamını alamadıklarına yanıyor ve tarihî bir kan davasını diri tutmak için ellerinden geleni yapıyorlardı.
Savaş Iraklılar'ın lehine sonuçlanmak üzereyken, Muaviye, Amr b. el As'ın tavsiyesine uyarak askerlerine büyük Şam mushafını beş mızrağın ucuna bağlayarak taşımalarını emretti.
Bunu gören Şam askerleri de yanlarında bulunan mushaflarını mızraklarının ucuna bağladılar ve "Ey Araplar! İşte Allah'ın Kitabı sizin ve bizim aramızda hakem olsun" diye bağırdılar.
Şamlıların çağrısını duyan Irak ordusu komutanlarından El- Eş'as ile Halid el-Muammer savaşı durdurmanın daha doğru olacağını savundular. Ki bu kumandana bağlı birlikler Irak ordusunun büyük çoğunluğu teşkil ediyorlardı.
Savaşta büyük başarılar elde eden El-Eşter ise savaşı durdurmaya şiddetle karşı çıkıyordu.
Ancak Hz. Ali, savaşı bırakma kararında olan komutanları ikna edemedi. Savaşa devam etme yanlısı olan El-Eşter'in sert tepkileri de bir netice vermeyince Hz. Ali hakeme gidilmesi şeklindeki barış teklifini kabul etmek zorunda kaldı.
Bu noktada şu konuyu açıklığa kavuşturmakta fayda vardır: Muaviye'nin ordusu fitneden uzak ve düzenli bir yapı arzediyordu. Ancak Hz. Ali'nin ordusu birkaç gruptan müteşekkil, karma bir ordu niteliğindeydi:
1- Hz. Osman'ın öldürülmesine katılan (ve daha sonra Hariciler adını alan) çoğunluğu Temim kabilesine mensup Kur'an hafızları.
2- Hz. Ali'nin Cemel'de yenilgiye uğrattığı Basralılar.
3- Aralarında sürtüşme ve kıskançlıklar bulunan Yemen kökenli kabileler." (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Ali eserinden)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.