Türkiye'de bir çığır açıldı. Bayrağın, vatanın ve milletin artık bir sahibi var.
Bu lider öyle bir lider ki, bayrağa sahip çıkmak için onun yere düşmesini ve hakarete uğramasını beklemedi.
Bayrağı yere düşürenler ise karşılarında dün O'nu gördüler, bugün O'nu görüyorlar ve aynı yanlışa düşerlerse yarın da O'nu görecekler. Onu ve arkasını dayadığı Türk milletini yekvücut olarak "kükremiş sel" gibi hep karşılarında bulacaklardır.
Bu lider vatanın bölünmez bütünlüğünü savunması için vatanın satılmasını beklemedi. Her zaman ve her şartta aziz vatanımız için gayret etti. Bundan dolayı vatanı satma yarışına girenler de ilk olarak karşılarında O'nu gördüler.
BTP genel başkanı Prof. Dr. Haydar Baş'tan başkasından bahsetmiyorum. Demir çarıklarını giydiği günden bu güne kadar durmaksızın çalışıyor ve Türkiye'nin bu kötü gidişatına dur denilmesi için gayret gösteriyor.
Mart ayında Ankara Tandoğan meydanındaydı, 16 Nisanda Trabzon Atatürk meydanında. İl il bütün Anadolu'yu ikinci Kuvay-ı Milliye çatısı altında yeniden biraraya toparlamak için başlatılan milli mücadele seferberliği başlatıyor.
Bu seferberlik ve milli mücadele bir kartopu misali büyüyor. Karşı duranları içinde eriterek ve ezip geçerek bir çığ gibi hedefe doğru ilerliyor. Her gittiği yere iz bırakarak, vatanın o bölümüne mührünü vurarak "bu vatan bizimdir bizim kalacak" diyerek sahipleniyor. Bu yüzden vatanın her köşesinde milli mücadele ateşi alevleniyor.
Her adım ikinci Kuvay-ı Milliye'yi büyütüyor. Hiçbir güçten veya dış mihraktan icazet ve yardım almıyor. Çünkü günümüzde de yaşadığımız gibi bir yerlerden icazet alarak iktidara gelenler, icazet aldıkları yerden başkasına hizmet etmiyorlar ve millete rağmen milletin değerlerini icazetleri uğruna dış güçlere peşkeş çekiyorlar.
O, milletinden icazet alıyor, çünkü yalnız ve yalnız milletine hizmet etme gayesiyle çalışıyor.
Bu lider hiç kimsenin gündemine ve yönlendirmesine kapılmıyor. Ama herkesi o yönlendiriyor. Herkes dost ve düşman onu konuşuyor. Daha da konuşacak. Çünkü o hep bir oluş içerisinde, hiç durmuyor hep büyüyor büyüyor?
Prof. Dr. Haydar Baş'la beraber Kuvay-ı Milliye de büyüyor, tez de büyüyor.
Çilesi büyük, global güçlere ve onların içerideki uzantılarına karşı vatan, bayrak, din ve namus müdafaasını var gücüyle ortaya koyuyor. Çile büyük olunca hedefte büyük oluyor " kâinat devleti" hedefine doğru adım adım yürünüyor.
Yirmi yıl önce neyi söylüyor ve neyi savunuyorsa bugün de aynı şeyleri söyleyip aynı şeyleri savunuyor. İstikamet üzere olabilmek herhalde bu olsa gerek.
Yaptığı tespitlerle milletimizin önüne ışık oluyor, yolunu aydınlatarak kurtuluş çareleri gösteriyor. Yanılmıyor, tespitleri hep doğru çıkıyor. Çünkü nübüvvet nurundan ilham alıyor.
Bayrağa ve vatana da ancak böyle bir lider sahip çıkabilir ve bu dokunulmazlarımızı ancak özü ve sözü bir olan lider koruyabilir.
Dün bayrağa yapılmak istenenlerde sessiz kalanlar, bugün yalancı sahip çıkışlarla hiç kimseyi milleti de askeri de kandıramayacaklardır. Çünkü artık foyaları ortaya çıkmıştır. Çünkü Türk milletinin artık bir "mihenk taşı" var.
Prof. Dr. Haydar Baş siyasetin, ekonominin, dış politikanın ve dinler arası diyalog'un mihenk taşıdır.
Milletimiz, kafasının karıştırıldığı her noktada ve içinden çıkamadığı bütün problemlerde başvuracak tek adres olarak Prof. Dr. Haydar Baş'ı görmektedir.
Prof. Dr. Haydar Baş ve BTP Türk milletinin adresi olmuştur.
Onların adresi de Türk milleti?
Bu lider öyle bir lider ki, bayrağa sahip çıkmak için onun yere düşmesini ve hakarete uğramasını beklemedi.
Bayrağı yere düşürenler ise karşılarında dün O'nu gördüler, bugün O'nu görüyorlar ve aynı yanlışa düşerlerse yarın da O'nu görecekler. Onu ve arkasını dayadığı Türk milletini yekvücut olarak "kükremiş sel" gibi hep karşılarında bulacaklardır.
Bu lider vatanın bölünmez bütünlüğünü savunması için vatanın satılmasını beklemedi. Her zaman ve her şartta aziz vatanımız için gayret etti. Bundan dolayı vatanı satma yarışına girenler de ilk olarak karşılarında O'nu gördüler.
BTP genel başkanı Prof. Dr. Haydar Baş'tan başkasından bahsetmiyorum. Demir çarıklarını giydiği günden bu güne kadar durmaksızın çalışıyor ve Türkiye'nin bu kötü gidişatına dur denilmesi için gayret gösteriyor.
Mart ayında Ankara Tandoğan meydanındaydı, 16 Nisanda Trabzon Atatürk meydanında. İl il bütün Anadolu'yu ikinci Kuvay-ı Milliye çatısı altında yeniden biraraya toparlamak için başlatılan milli mücadele seferberliği başlatıyor.
Bu seferberlik ve milli mücadele bir kartopu misali büyüyor. Karşı duranları içinde eriterek ve ezip geçerek bir çığ gibi hedefe doğru ilerliyor. Her gittiği yere iz bırakarak, vatanın o bölümüne mührünü vurarak "bu vatan bizimdir bizim kalacak" diyerek sahipleniyor. Bu yüzden vatanın her köşesinde milli mücadele ateşi alevleniyor.
Her adım ikinci Kuvay-ı Milliye'yi büyütüyor. Hiçbir güçten veya dış mihraktan icazet ve yardım almıyor. Çünkü günümüzde de yaşadığımız gibi bir yerlerden icazet alarak iktidara gelenler, icazet aldıkları yerden başkasına hizmet etmiyorlar ve millete rağmen milletin değerlerini icazetleri uğruna dış güçlere peşkeş çekiyorlar.
O, milletinden icazet alıyor, çünkü yalnız ve yalnız milletine hizmet etme gayesiyle çalışıyor.
Bu lider hiç kimsenin gündemine ve yönlendirmesine kapılmıyor. Ama herkesi o yönlendiriyor. Herkes dost ve düşman onu konuşuyor. Daha da konuşacak. Çünkü o hep bir oluş içerisinde, hiç durmuyor hep büyüyor büyüyor?
Prof. Dr. Haydar Baş'la beraber Kuvay-ı Milliye de büyüyor, tez de büyüyor.
Çilesi büyük, global güçlere ve onların içerideki uzantılarına karşı vatan, bayrak, din ve namus müdafaasını var gücüyle ortaya koyuyor. Çile büyük olunca hedefte büyük oluyor " kâinat devleti" hedefine doğru adım adım yürünüyor.
Yirmi yıl önce neyi söylüyor ve neyi savunuyorsa bugün de aynı şeyleri söyleyip aynı şeyleri savunuyor. İstikamet üzere olabilmek herhalde bu olsa gerek.
Yaptığı tespitlerle milletimizin önüne ışık oluyor, yolunu aydınlatarak kurtuluş çareleri gösteriyor. Yanılmıyor, tespitleri hep doğru çıkıyor. Çünkü nübüvvet nurundan ilham alıyor.
Bayrağa ve vatana da ancak böyle bir lider sahip çıkabilir ve bu dokunulmazlarımızı ancak özü ve sözü bir olan lider koruyabilir.
Dün bayrağa yapılmak istenenlerde sessiz kalanlar, bugün yalancı sahip çıkışlarla hiç kimseyi milleti de askeri de kandıramayacaklardır. Çünkü artık foyaları ortaya çıkmıştır. Çünkü Türk milletinin artık bir "mihenk taşı" var.
Prof. Dr. Haydar Baş siyasetin, ekonominin, dış politikanın ve dinler arası diyalog'un mihenk taşıdır.
Milletimiz, kafasının karıştırıldığı her noktada ve içinden çıkamadığı bütün problemlerde başvuracak tek adres olarak Prof. Dr. Haydar Baş'ı görmektedir.
Prof. Dr. Haydar Baş ve BTP Türk milletinin adresi olmuştur.
Onların adresi de Türk milleti?
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Orhan Dede / diğer yazıları
- Çağdaş Nemrutların ateşinden hiç korkmadı! / 13.04.2025
- Ya Öcalan cumhurbaşkanı olursa... / 10.04.2025
- DEM Parti’ye mağdur rolü mü biçildi? / 05.11.2024
- Bin tane Öcalan’ın çağrısı terörü bitirir mi? / 29.10.2024
- Türkiye’nin refleksleri yok edildi / 24.10.2024
- Vatikan çok üzüldü… / 22.10.2024
- Bir savcı çok şeyi değiştirir / 20.10.2024
- Kaç Erdoğan var? / 19.10.2024
- Kürecik’teki üs İsrail’in hizmetinde / 18.10.2024
- Neçirvan Barzani neden geldi? / 17.10.2024
- Ya Öcalan cumhurbaşkanı olursa... / 10.04.2025
- DEM Parti’ye mağdur rolü mü biçildi? / 05.11.2024
- Bin tane Öcalan’ın çağrısı terörü bitirir mi? / 29.10.2024
- Türkiye’nin refleksleri yok edildi / 24.10.2024
- Vatikan çok üzüldü… / 22.10.2024
- Bir savcı çok şeyi değiştirir / 20.10.2024
- Kaç Erdoğan var? / 19.10.2024
- Kürecik’teki üs İsrail’in hizmetinde / 18.10.2024
- Neçirvan Barzani neden geldi? / 17.10.2024