Sorun zekâ sorunu değil, ahlak sorunudur

Dünyada yaşanan bu kadar savaşın, bunca adaletsizliğin karşısında insan bir durup düşünüyor, bu zulmü yapanların zekâ problemleri mi var diye? Yoksa bu kadar zulmü normal olan insanlar yapmaz, yapamaz. 

Elbette bu kadar insanı süfli emelleri için kullanmak, bu kadar keşif, icat yapmak da bir zekâ ister değil mi?  

Bunca savaşlarla, silahlarla bütün dünyaya kan kusturmak, kaos çıkarmak da bir zekâ ister sanırım!

Yoksulluğu, hastalığı, açlığı, artırarak insanları kendilerine muhtaç kılan batılı kafalarda zekânın olmadığını kim söyleye bilir?

Demek ki zekâ değil aslında ahlak ve vicdan problemi var. Evet, çağımızın en önemli sorunu erdemli, ahlaklı, vicdanlı insan yokluğudur. Maneviyatın, ahlakın, insanlığın gündüz vakti fenerle arandığı devirlerden geçiyoruz maalesef.

Tabi bu yaşanılanların hepsi bir sonuç. Neyin sonucu? Dünyaya hâkim olan aklın uyguladığı ekonomik ve diğer sistemlerinin bir sonucu. Bu aklın, insan eğitiminin merkezinde, yanında yöresinde ahlakın, faziletin erdemin, vicdanın, insanlığın neredeyse zerresi yok.

Nasıl olsun ki "İnsan, insanın kurdudur" anlayışını temel alan bir kafadan dünya nasıl bir hayır bekleyebilir ki? 

Bu kafanın inşa ettiği dünyada, yalnızca kaos, göz yaşı, açlık, savaş, fakirlik; kadının, çocuğun, yoksulun, güçsüzün ezildiği, inim inim inlediği bir neticeyle karşılaşıyoruz.

Bu gün yaşadığımız bütün sorunların temelinde insanın insan olması için gerekli olan ahlaki değerlerin, güzelliklerin önemsenmemesi, hayata yansıtılarak yaşatılmamasıdır. 

Yoksa sorun zekâ sorunu değildir. Sorun Ahlak sorunudur, buna bağlı olarak da vicdan sorunudur. 

İnsanları sevk ve idare eden üst akılların insan onurunu koruyacak bir ahlak hassasiyetlerinin olmayışıdır. 

Varsa yoksa çok az bir grubun menfaatlerini bütün dünyaya rağmen, dünyanın anasını ağlatma pahasına korumaktır. 

Bir avuç küresel gücün, tefecinin dünyayı adeta sülük gibi emerek perişan etmesini önleyecek vicdanlı, ahlaklı akılların yoksunluğudur.

Bütün dünyayı zifiri karanlığa sürükleyen Küresel güçlerin harisliğinden insanlığı kurtaracak tek el, tek umut olarak, kalpleri Anadolu mayasıyla mayalanmış aklıselim sahiplerinin öz çocukları olan ve bu topraklarda yaşayan insanlarımız, gözüküyor. 

İlk defa anneden görülerek öğrenilen şefkatin bütün dünyayı sarması, kucaklaması toprak medeniyetinin çocukları eliyle olacaktır. Hiç kuşkunuz olmasın.

Bütün bir insanlığın özlediği, beklediği ve küresel güçlerin yakıp yıktığı ve harabeye dönüştürdüğü bu enkazı kaldıracak el önceden olduğu gibi yine bu milletin eliyle olacaktır. 

Bu millet her şeye rağmen, bütün taarruzlara karşın, milli, manevi, ahlaki, fabrika ayarlarına dönecek ve bu ters gidişi düzeltecektir. 

Ülkemizin insanına imkân verildiğinde neler yapabildiklerini hem yurt içinde hem de yurt dışında büyük başarılara imza atan bilim insanlarımızdan görüyoruz. Bu dün de böyleydi bu gün de böyle.

Bizim insanımız imkân bulursa kendisini her alanda çok başarılı bir şekilde gösterir. Sorun bizim insanımızın zekâsında değil o zekâyı keşfedip, değerlendirecek, kullanmasını sağlayacak eğitim sistemimizin olup olmamasındadır.

Bu durumu çok kıymetli Prof. Dr. Ata Selçuk hocamız, adeta bir atasözü tadında şöyle ifade ediyor: "Dünyada her yüz yılda bir, bir dahi doğuyor deniliyor, evet belki; ancak bizim ülkemizde her gün yüz dahi doğuyor."

Ancak bu dâhilerimizin çoğu maalesef tespit edilemediği için görülmüyor, bilinmiyor. 

Tespit edilen, yetiştirilen çocuklara da ülkemizde yeterli imkânlar verilemediği için ve yeterli ilgi ile karşılaşmadıkları için gücü olan soluğu yurt dışında alıyor.

İmkânı olmayanlar da elmastan daha kıymetli iken değerleri bilinmediği için neredeyse teneke muamelesi görüyor. Maalesef heba olup gidiyorlar. Çok yazık.

Nemrutların yaktığı ateşleri söndürecek olanlar, Anadolu mayasıyla mayalanmış İbrahimilerdir. İbrahimi olacak olan nesillerimizi Nemrutların ateşine, safına itmeyelim, atmayalım. Pamuklara saralım koruyalım onları, yetişmeleri için her imkânı önlerine serelim. Onlara sahip çıkalım.