Susun ki etrafınızı duyasınız

Susmayan insan, karşısındakini duyabilir mi?Kişi, birilerini birşeyleri takibe başlamadan önce, kendini takibe mecbûrdur. Aksi halde sözleri muğlak, düşünce ve fikirleri karşılıksız kalır.Kişi; "Nûn! Yemîn olsun kaleme ve onunla yazanların satır satır yazdıklarına" (Kalem-1) diye Allah'ın üzerine and içtiği dünyevî bir araçla ahiretine hazırlandığının farkında değilse erbâb-ı kalem midir? Kalem kullanmaya ehîl midir?Meczûbun, hatta çocukların elinde de kalem görülür. Hatta biz veririz çocuklarımızın eline kalemi ve çiziktirdiklerinde herhengi birşeye benzer bir karalama görürsek sevinir, çocuğumuzun zekâ ve yeteneği ile övünürüz!Nezâketen söylemeseler de görenler, çiziktirdiklerinin hiçbir anlamı olmadığını bilirler. Aslında biz de biliriz! Sadece kâğıt isrâfı olduğunu bile bile çocuklarımızın eline -yine de- kalem tutuştururuz. İyi de yaparız veya adına içgüdü denilen, bana göre Yüce Yaratıcı'nın yarattığını kontrolü neticesi, insanoğluna yaptırılan doğruları işleriz.Kalemle büyüyen çocuk, en azından kâtip-kâtibe olur, içlerinden erbâb-ı kalem çıkarsa veya bıçakla büyüyen çocuklar en azından kasap olurlar ve içlerinden cellât çıkarsa şaşırmayız! "Koçluk kuzu, küzde bellidir" der, kenâra çekiliriz!Sözün kudretini hatırlamaya, yazıp söylediğimiz sözlerimize mahkûmiyetimizi hatırlatmaya çalışacağım. Çünkü; "Söylemediğin sözün hâkimi, söylediğin sözün mahkûmusun" diye öğretmiş atalarımız! "Söz bir yürekten kopar, bin yüreği hizâya sokar" diyen erbâb-ı kalem de var!Bir yürekten kopup, bin yüreği hizaya soktuğu gibi, -Allah korusun- bin yüreği târ u mâr eden sözler de vardır!Yine sözün akıl almaz kudretindendir ki, herhangi bir olayın oluşu ânında itiraz edilirse; "Zamanı mı şimdi?" sitemlerine muhatap olunur; iş olup-bittikten sonra tenkîd edilirse; "Şimdiye kadar nerdeydin kardeşim?" diye haklı görünen bir insafsızlıkla yargılanır söz ve sözün sahîbi!Söz ve sözün kudreti ile yakından alakalı olduğu için hâlâ Hükümet Sözcülüğü yapan Bülent Arınç'tan bahsedeceğim. Kendi sözleri ile kendi kulaklarını çınlatacağım! Çünkü, -argo da olsa- "Söz vermek, başka şeye benzemez!" der toplum kabulü!Bülent Arınç, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığını tekâüde ayırmaya kararlı İ. Melih Gökçek hakkında birşeyler söyledi! Oku attı, yayını sakladı ama! 8 Haziran'dan sonra; "100 işi hakkında" konuşacağını vaad etti! Biz de; "Niye şimdi değil kardeşim?" diye itiraz hakkımızı kullandık!Uzun Adam, müdâhil oldu; İ. Melih sustu ama Arınç; susar gibi yapıp, sözün kudretiyle içinde bulunduğu Deprem Çadırı'nı silkelemeye devam ediyor!"Eleştirilerimizde, 'Kral çıplak' demedik daha! Belki öyle günler de gelecek" dedi. Abası altındaki sopasını, eline alıp alenen sallayıverdi ve tekrar abasının altına sokuverdi!Katıldığı bir TV Programında Arınç; "... Biz aynı yolda gidiyoruz ama beş kardeşin beşi bile bir değildir. Üslûbumuz farklı olabilir, duygularımız, düşüncelerimiz farklı olabilir, yoğurt yiyişimiz farklı olabilir" deyip, devam etti; "Alt yapısı olmadan, birbiriyle akort olmadan, birbiriyle check-balance sistemini kurmadan bir başkanlık sistemi olmaz. ... üçüncü dünya ülkelerinden, dördüncü dünya ülkelerinden başkanlık sistemini alıp da bir şekilde monte edecek halimiz yok. Montaj usûlü başkanlık sistemi olmaz. ... Yani birileri, 'Aaa, ne kadar güzel. Tamam, hadi bakalım bir çay içelim, başkanlık sistemine geçelim' diyecek. Böyle bir şey yok dünyada" dedi!Tenkidden, uyarıdan sayarak Arınç'ın bu sözlerine harfiyyen katılırım ama aba altından sopa göstererek tehdîde soyunursa; "Heeeey! Orada dur!" diye itiraz eder; "Şeyini şey ettiğimin şeyinin şeyliği etme!" diye kendi üslûbuyla uyarırım! Ya şimdi konuşacaksın, bildiklerini söyleyip hak edenlerin gereği gibi muamele görmelerini sağlayacaksın; ya da günü geldiğinde ortaklarınla aynı yargılamaya-sorgulamaya hazır vaziyette bekleyeceksin!Milletin, bizim, benim anam ağlayacak adamın umûrunda olmayacak ama nazlının nasırına basılınca; "Vay Anaaaaam!" diye feryâd edecek! Yok ya!Vallahi sıktınız Efendiler!Canımızı çok sıktınız, sabrımızla da yeterinden fazla oynadınız!Kucağımızda oturup sakalımızı yeterince yolmadınız mı?İnin kucağımızdan; "İstikrârınızı da, Yeni Türkiye'nizi de" alın, gidin dünyamızdan!Yeter oldunuz!"OLAMAZ TÜRK'E BAŞ, TÜRK'ÜM DEMEYEN"  Vesselâm..Selâm, sevgi, duâ...