Borsa 45 bin sınırını aştı, rekorlara doymuyor. Yalnız geçmişe göre bazı farklar var. Önceleri, ekonominin gidişatı hususunda ikna edici özelliği fazla olan borsa, küçük yatırımcı nezdinde itibarını kaybetti. Borsada dönen paranın çoğunun yabancı kökenli olması ve kırılan rekorların küçük yatırımcıyı oyuna çekmek için yem olduğu fikri piyasadaki yaygın kanaat olarak karşımıza çıkıyor.Bir ülkedeki reel piyasalarla sanal piyasaların birbirinden kopuk nasıl olabileceğinin izlenmesi bakımından oldukça öğretici bir örnek. Eğiticilik kısmı bugün fark edilmemiş olsa da, ekonomide beklenen büyük depremden sonra elbette onu oluşturan şartlar kayıtlara geçirilip hatırlanacak. Minnetle mi lanetle mi hatırlanır onu cümlenin gelişinden siz çıkarın. Türkiye Ekonomisi Atatürk'ün vefatından sonra zikzaklarla dolu bir grafik çizdi. Her ne kadar sanayileşme sloganıyla planlar yapılıp hayata geçirildiyse de istenilen başarılar hiçbir dönemde yakalanamadı. Kısa süreli iyileşmeler genel sanılıp yanlış politikalarda anlamsızca ısrar edildi. Hemen her türlü sorunla karşılaştığımız iktisadiyatımızda bir sorun var ki onunla ilk kez son yıllarda tanıştık. Vatandaşı açken ülke iktisadının iyi olduğundan bahsedilebileceğini bu dönemde gördük.Başbakan, yapmış olduğu seçim konuşmalarında ekonomideki iyileşmeyi halkın, ancak üçüncü yıldan itibaren hissetmeye başlayacağını defalarca vurgulamıştı. Dediğinin tam tersine vaziyet daha da vahim bir hal almakta, geçim sıkıntısı kendini her geçen gün daha da şiddetli hissettirmekte.Faturayı halkın sırtına yükleyip her yıl ağırlığı artırarak bir süre sonra ferah bir ekonomik tabloya ulaşılacağı görüşü IMF programlarının temel direğidir. Oysa tecrübe, kazın ayağının şimdiye kadar hiçte öyle olmadığını söylüyor.Mantık olarak, gelir yönünden toplumun en yüksek kazanca sahip olan kesiminin elde edeceği kazancı düşük gelir gruplarıyla paylaşmasını beklemeyi, üstelik kapitalist bir iktisadi yapıda inandırıcı bir yaklaşım sayamayız. Gelin görün ki, hükümetin söylediği ve uygulamaya koyduğu şey tam olarak bu. Neresinden bakarsanız dengesizlik ve çelişkiler yumağı. Bu sebepledir ki, devletin ilgili kuruluşlarının ölçtüğü ve en yetkili ağızlardan aktarılan verilerin halkın gündemindeki değeri sinek vızıltısı kadar. Tabanın gerçek durumuyla istatistikler bir türlü uyuşmuyor. Milli Ekonomi Modeli'nin getirmiş olduğu prensipleri, sorunlardan yola çıktığımızda çok daha iyi anlıyoruz. Yukarıda bahsedilen problemin asıl sebebi, dünyadaki kaynakların işlenip ekonomik değer olarak transferi söz konusu olduğunda, küçük mutlu azınlık tarafından mıknatıs gibi çekilmesidir. Kaynaklar sonsuz ama kanalların hiçbiri halkın tarlasından geçirilmiyor. Milli Ekonomi Modeli'nde, millet adına devletin elinde olan kaynaklar ekonomiye girerken her birimlik artı kaynak halkın gelirine yansıtılarak ekonomiye ve onu hak eden sahiplerine kazandırılıyor. Modelde, paranın herkes tarafından maliyetsiz olarak ulaşılabilecek bir unsur oluşunun getirdiği fırsat eşitliği, ekonomideki zenginliğin, birbiriyle aşağı yukarı eşit güçteki firmaların sayıca ve hacimce orantılı büyümesini sağlıyor. Haksız rekabet ve tekelleşme benzeri problemler bu modelde kökünden hallediliyor.Milli Ekonomi Modeli'nin kaynak akışına getirdiği bu yenilik tabandaki insanın alım gücünü otomatik olarak ekonomideki gelişmeyi ölçmede en kolay ve en etkili istatistik kalemi haline getiriyor. Ne kadar yeni kaynak ekonomiye kazandırılırsa geçilecek ilk kapı tüketicinin cebi olacağından veriler arasında herhangi bir tutarsızlığın oluşması imkansızlaşıyor.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Serdar Peker / diğer yazıları
- Domuz jeltini / 09.07.2012
- Dış ticaret ve futbol endüstrisi / 20.06.2012
- Tüketim kabiliyeti / 03.06.2012
- 21. yüzyıl ve paranın hürriyeti / 25.04.2012
- 21. yüzyıl ve paranın işlevi / 12.04.2012
- Belirleyici olan kabullerdir / 06.03.2012
- MEM presi altında kapitalizm / 18.02.2012
- Ekonomide belirlilik / 23.04.2010
- Reel faiz gerçekten reel mi? / 19.10.2007
- Dolardan Kaçışın Akıbeti / 04.10.2007
- Dış ticaret ve futbol endüstrisi / 20.06.2012
- Tüketim kabiliyeti / 03.06.2012
- 21. yüzyıl ve paranın hürriyeti / 25.04.2012
- 21. yüzyıl ve paranın işlevi / 12.04.2012
- Belirleyici olan kabullerdir / 06.03.2012
- MEM presi altında kapitalizm / 18.02.2012
- Ekonomide belirlilik / 23.04.2010
- Reel faiz gerçekten reel mi? / 19.10.2007
- Dolardan Kaçışın Akıbeti / 04.10.2007