logo
29 EKİM 2025


Sen olmasaydın, biz olmayacaktık

29.08.2025 00:00:00
Türk'ün gücünü bütün dünyaya gösteren, yüce ATATÜRK!

Ruhu şad olsun.

Aziz vatanımızda yeniden zafer bayramlarını kutlayabiliyorsak, bunu sana borçluyuz Paşa Hazretleri.

Bu vesileyle bir kere daha ulu önderimiz Atatürk ve aziz şehitlerimize, sonsuz şükran ve minnetlerimizi sunuyoruz.

Biz neyi kutluyoruz ve büyük taarruz öncesinde hangi hazırlıklar yapılmıştı.

Yeniden o günlere gidelim ve bu eşi benzeri olmayan büyük zaferin nasıl kazanıldığına, tekrar bir göz atalım:

Sakarya Savaşı'nın kazanılması herkesi umutlandırmıştı.

Ordu mademki güçlüydü, hemen saldırıya geçilmeli, vatan düşmanlardan temizlenmeliydi.

Meclis içinde böyle bir eğilim vardı.

Ama hazırlıksız bir savaş, bütün kazanımları tersyüz de edebilirdi. Başkomutan eşsiz Atatürk, Genelkurmay Başkanı Fevzi Çakmak ve Cephe Komutanı İsmet Paşa bu konuda görüş birliğine vardılar.

Zaman kazandılar.

Orduyu hazırladılar.

Ama Meclis, bu zaman kazanma konusunu anlamıyordu.

Acele hareket ve sonuç istiyordu.

Sakarya Savaşı başarısından bir ay kadar sonra Mustafa Kemal Atatürk, Batı Cephesi Komutanı İsmet Paşa'ya bir talimat gönderdi.

15 Ekim 1921 tarihli bu talimatta, "Kış başlamadan düşmana kesin bir darbe indirmek gerekir. Bu nedenle bir savaş planı hazırlanmalıdır" deniliyordu.

Batı Cephesi Komutanlığı, bu talimata uyarak bir çalışma yaptı ve gizli adı "SAD" olan bir plan hazırladı.

SAD planı, temelde saldırı ilkesine dayanıyordu.

Savunma düzenine geçmiş olan Yunan işgal güçlerine güneyden saldırı yapılacak, kuzeye doğru iteklenecek, cephe yarılacak ve hemen ardından süvari birlikleri devreye girecek, işgal ordusunu çevreleyecek, çember içine alacak; böylece işgal güçleri "imha" edilecekti.

Plan, aslında sürpriz ve beklenmeyen bir hareket ilkesine dayanıyordu.

O günkü askeri durumda, Türk ordusunun büyük gücü kuzeyde, Eskişehir bölgesinde toplanmıştı.

Türklerin savaşa ancak en güçlü oldukları Eskişehir bölgesinden başlayabilecekleri düşüncesi, bu konuyla yakından ilgilenen Batı dünyasının askeri yetkilileri ve Yunan işgal kuvvetleri komuta kademesinde yerleşmişti.

Bu nedenle Yunan kuvvetleri de, cephenin ağırlık merkezi olan kuzeydeki Eskişehir bölgesinde mevzilenmişlerdi.

SAD planı ise saldırıyı güneyden başlatarak beklenmedik bir hareketi öngörüyordu.

Ancak ordular tam anlamıyla hazır olmadıkları için, büyük savaş sürekli erteleniyordu.

Meclis'te bulunan ikinci gruba bağlı milletvekilleri, bu konuyu gündeme getiriyor, ne yazık ki Türk ordusunun bir saldırı savaşı yapamayacağını dillendiriyordu.

Atatürk'e verilen Başkomutanlık yetkileri de tartışma konusu yapılıyordu.

Başkomutanlık yetkileri her 3 ayda Meclis tarafından uzatılıyordu. Ancak 5 Mayıs 1922'de Atatürk'e verilen Başkomutanlık yetkileri uzatılmadı.

Atatürk, bu geniş yetkilerle 'diktatöre' benzetiliyordu.

Büyük saldırıya sadece 3.5 ay kalmıştı.

Böylesi bir tarihte Başkomutanın yetkileri elinden alınmak isteniyordu.

Ertesi gün Meclis'e gelen Mustafa Kemal Atatürk gizli oturumda yaptığı konuşmada şunları söyledi:

"Efendiler! Bir adam Başkomutanlığı ele geçirir ve yasaya dayanmayan yetkiler kullanırsa, o adama diktatör denir.

Ben, yüce kurulunuzun kabul buyurduğu yasayla bu göreve geldim. O yasaya dayanarak çalıştım. Yasa yapma hakkınızı da bütünüyle bana devretmiş değilsiniz.

Bana verdiğiniz yetki, sadece ordu ile ilgili ve sınırlıdır. Yüce Meclis dilediği anda onu da geri alabilir."

Mustafa Kemal Atatürk, özellikle Sivas milletvekili Albay Kara Vasıf Bey'in Meclis'teki konuşması sırasında, "Ordu yerinden kıpırdayamaz, taarruz savaşı yapamaz" sözlerine çok içerlemişti.

O noktada konuşmasının tonunu da yükselterek ve Kara Vasıf Bey'e dönerek şöyle hitap etti:

"Ama Vasıf Bey demiş ki, 'yerimizden kıpırdayamadık ve kıpırdayamayacağız!'

Bazı arkadaşlarımız ordunun kıpırdayamayacağını ileri süren bu sözleri alkışlamışlar.

Efendiler! Buna yalnız üzülmekle kalmadım, çok da utandım.

Rica ederim, bu olayı buraya gömelim, kimse işitmesin."

Meclis tutanaklarına giren uzun konuşmasını Mustafa Kemal Atatürk şöyle bağladı:

"Efendiler, iddiaları ve cevaplarımı dinlediniz. Karar yüce meclisindir.

Ama bir gerçeği belirtmeliyim.

Dünkü duruma göre bu dakikada ordu komutansızdır.

Eğer ben bu orduya komuta etmekte devam ediyorsam, yasaya aykırı olarak komuta ediyorum.

Meclis'te beliren duruma göre derhal komutanlıktan el çekmek isterdim ve Başkomutanlığımın sona erdiğini hükümete bildirirdim. Fakat giderilemez ve önlenemez bir kötü duruma meydan vermemek zorunluluğunu duydum.

Düşman karşısında bulunan ordumuz başsız bırakılamazdı. Bu nedenle bırakmadım, bırakamam, bırakmayacağım!"

Bu sözlerden sonra kürsüden inen Mustafa Kemal, milletvekillerinin arasına girerek yerine oturdu.

Bu noktada Meclis açık birleşime geçti.

Başkomutanlık Yasası'nın uzatılması için yapılan oylamada, 11 ret, 15 çekimser oya karşı 177 oyla, Başkomutanlığın üç ay daha uzatılması kabul edildi.

Mustafa Kemal, cephede denetlemeler yaptı. 20 Temmuz 1922'de Başkomutanlık konusu yeniden Meclis gündemine geldi.

Mustafa Kemal, ordunun hazır olduğunu Başkomutanlık yetkilerine gerek kalmadığını bu nedenle Başkomutanlık Yasası'nın kaldırılmasını istedi.

Ancak Meclis, Mustafa Kemal'e olan güvenini göstermek yönünde Başkomutanlık Yasası'nın süresiz uzatılmasına karar verdi.

Atatürk'ün artık Ankara'da yapacak bir işi kalmamıştı. Hemen ertesi gün, 21 Temmuz 1922 akşamı, cepheye hareket etti ve cephe karargahı Akşehir'e taşındı.

Bir futbol maçı vesile edilerek, 1. ve 2. Ordu Komutanları Akşehir'e çağırıldı.

28 Temmuz Cuma günü sonrası, komutanlarla son durum değerlendirme toplantısı yapıldı.

Genelkurmay Başkanı Fevzi Çakmak, haritanın başına geçti, Batı Cephesi tarafından hazırlanmış ve üzerinde uzun süredir çalışılmış olan planı bir kez daha anlattı.

Sözlerinin sonunu şöyle bağladı:

"Aylardır üzerinde çalışılan planın esası, silahça ve sayıca bizden üstün olduğunu bildiğimiz düşmanı bir darbe ile çökertmektir.

Bunu ancak bir baskınla sağlayabiliriz. Bunun için kuvvetimizin büyük kısmını, tam bir gizlilik içinde Afyon'un güneyinde toplayacağız."

2.Ordu Komutanı Yakup Şevki Paşa'nın bu plana karşı olduğu biliniyordu.

Yakup Şevki Paşa, Harbiye'de strateji öğretmenliği yapmıştı. Bu yüzden hoca diye anılır, düşüncelerine saygı gösterilirdi. Hatta Yakup Şevki Paşa Atatürk'ün de hocasıydı.

Yakup Şevki Paşa, "Ben düşüncelerimi Cephe Komutanı İsmet Paşa'ya hem yazılı olarak bildirdim hem de söyledim" dedi ve şöyle devam etti:

"Şimdi, izin verirseniz kısaca tekrarlamak istiyorum. Yüz bine yakın insanı, Afyon'un kuzeyinden güneyine kaydıracaksınız ve düşman bunu sezmeyecek. Buna imkan yok! Baskın niteliği kaybolduğu zaman da, bu planın anlamı ve değeri kalmaz.

Ben bir taburun yerini oynatıyorum, düşman uçağı ertesi sabah bu değişikliği saptıyor."

Cephe Komutanı İsmet Paşa, buna karşı, "Düşmanın anlamaması için her önlemi alacağız, merak etmeyin" dedi.

Mustafa Kemal Paşa ciddiyetle, "Peki, ne yapmamızı tavsiye edersiniz" diye sordu.

Yakup Şevki Paşa'nın yanıtı şöyleydi:

"Uygun bir yerde cepheden taarruz ederiz. Çekilmeye zorlayamadığımız yerde durur, tekrar hazırlanır, yeniden taarruz ederiz. Böylece tek dayanağımız olan orduyu tehlikeye atmamış oluruz."

Atatürk'ün "Bu tarz bir savaşla kesin sonuç alınabilir mi" sorusuna ise Yakup Şevki Paşa şu yanıtı verdi: "Alınamaz, ama yenilsek bile ordu elde kalır."

Toplantının bu kritik noktasında İsmet Paşa söz aldı:

"Uğraşa uğraşa ancak bir yılda düşmanla az çok denk bir hale gelebildik. Bunu memleketin imkanlarını sonuna kadar zorlayarak elde edebildik.

Bir daha bu gücü yaratamayız. Bu yüzden bu defa kesin sonuç almak, savaşı bitirmek zorundayız. Bunun için de tehlikesine rağmen, bu planın uygulanmasından başka çare göremiyorum."

Başkomutan Atatürk bu sözlere "Ben de" diyerek katıldı.

Genelkurmay Başkanı Fevzi Paşa da "Ben de başka çare göremiyorum" dedi.

Yakup Şevki Paşa bir kez daha itiraz etti: "Yapmayın. Türk milletinin bütün varı bundan ibaret. Askeri, topu, tüfeği cephanesi işte bu kadar.

Şimdi siz onu bir noktaya yığarak tehlikeye atıyorsunuz. Buna razı gelemem."

Mustafa Kemal'in sesi keskinleşti: "Varımız bundan ibaretse, kesin sonucu bununla almak zorundayız."

Yakup Şevki Paşa, inandığı görüşü tarih önünde savunuyordu:

"Buna karar verenler tarihe karşı büyük vebal altında kalırlar. Adama vatan haini derler. Hepimizi Meclis'in önünde asarlar."

Mustafa Kemal, "Korkmayın Paşam. Tarihe ve millete karşı bütün sorumluluk bana aittir" dedi.

Bu noktada Genelkurmay Başkanı Fevzi Paşa, saldırı planının kabul edilmediğini düşünerek "Güvensizlik doğmuştur." dedi ve Genelkurmay Başkanlığı'ndan istifa etmek istedi.

Hava çok gerilmişti. Cephe Komutanı İsmet Paşa ayağa kalktı. Atatürk'e döndü:

"Paşam! Arkadaşımız izniniz üzerine düşüncelerini serbestçe arz etti. Yoksa Başkomutanımız olarak vereceğiniz her emri tıpkı kendi düşünce ve inancımız gibi canla başla yerine getireceğimizden emin olabilirsiniz."

Gözler Yakup Şevki Paşa'ya çevrildi. Paşa önüne bakarak ağır ağır "Kaygılarımı korumakla birlikte Başkomutanın vereceği emirlere tereddütsüz uyacağımız tabiidir" dedi.

Gerginlik atlatılmıştı. İsmet Paşa yerine oturdu. Mustafa Kemal Paşa, "Teşekkür ederim" dedi. En yaşamsal, en kritik konu çözüme kavuşmuştu.

25 AĞUSTOS

Büyük Taarruz'a bir gün kala karargahlar, Kocatepe'nin güneyinde alanda kurulan çadırlı ordugaha geçtiler.

Son emirler bir kez daha denetlendi.

Akşam Mustafa Kemal, Fevzi Paşa ve İsmet Paşa, çadırlı ordugah önünde portatif bir masa etrafında toplanarak, sabaha karşı başlayacak saldırı için birliklerden gelen askeri raporları incelediler.

Başkomutan Atatürk, Kocatepe'ye çıkarak birlikleri gözden geçirdi. Başkomutanlığın emriyle, İstanbul ve dış dünya ile her türlü haberleşme kesildi.

VE 26 AĞUSTOS…

Cumartesi sabah saat 03.00'te Başkomutan Mustafa Kemal, Genelkurmay Başkanı Fevzi Paşa ve Batı Cephesi Komutanı İsmet Paşa 1. Ordu'nun gözetleme yeri olan Kocatepe'ye geldiler.

Gün ağrırken sabah saat 05.30'da top atışlarıyla saldırı savaşı başladı.

Sonrasını Nazım Hikmet şöyle dile getirir şiirinde:

"Dağlarda tek tek ateşler yanıyordu.

Ve yıldızlar öyle ışıltılı, öyle ferahtılar ki

Şayak kalpaklı adam

Nasıl ve ne zaman geleceğini bilmeden güzel, rahat günlere inanıyordu.

Ve gülen bıyıklarıyla duruyordu ki mavzerinin yanında, birdenbire beş adım sağında onu gördü.

Paşalar onun arkasındaydılar

O, saati sordu

Paşalar: "Üç" dediler.

Sarışın bir kurda benziyordu.

Ve mavi gözleri çakmak çakmaktı.

Yürüdü uçurumun başına kadar,

eğildi, durdu.

Bıraksalar

İnce, uzun bacakları üstünde yaylanarak

ve karanlıkta akan bir yıldız gibi kayarak

Kocatepe'den Afyon Ovası'na atlayacaktı.

Alacakaranlıkta, bir çınar dibinde, beygirin yanında duran sarkık, siyah bıyıklı süvari kısa çizmeleriyle atladı atına.

Nurettin Eşfak baktı saatine:

-Beş otuz…

Ve başladı topçu ateşiyle ve fecirle birlikte büyük taarruz."

Aziz Atatürk ve tüm şehitlerimizi büyük bir saygı ve minnetle yâd ediyoruz.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Yorumlarınızı paylaşın

--
 
Hacı Gaydan / diğer yazıları
Arama çalışmaları devam ediyor
Enkazdan 1 kişi sağ çıkarıldı
BTP'den Cumhuriyet Bayramı şöleni
'Türk bayrağını dalgalandırın'
İsrail ordusunda intiharlar artıyor
279 asker intihar girişiminde bulundu, 36'sı öldü
Mülk sahibinin yeğeninden açıklama
'Bina 2012'de kat karşılığı yapılmıştı'
Elma toplamaya gidiyorlardı
Mersin'de feci kaza
Cumhuriyet Bayramı kutlanıyor
Devlet erkanı Anıtkabir'i ziyaret etti
Tam bağımsızlığın şartı ekonomik bağımsızlık
Cumhuriyet ve kalkınma hamlesi
Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan 29 Ekim mesajı
'Milletçe iftiharla idrak ediyoruz'
Yaşasın Cumhuriyet
Türkiye Cumhuriyeti 102 yaşında
Dalga geçiyor
'İsrail'in Gazze'ye saldırısı ateşkesi tehlikeye atmaz'
Diyanet bu sefer 'Atatürk' dedi
29 Ekim Cumhuriyet Bayramı mesajı
Karadağ’da, Türk karşıtı gösteriler devam ediyor
Türk vatandaşlarına ait işletmeler kapandı
Gebze'de bina çöktü
Enkaz altında 7 kişinin olduğu tahmin ediliyor
TFF, bahis oynadığı tespit edilen hakemleri açıkladı
152 hakem Profesyonel Futbol Disiplin Kurulu'na sevk edildi
O kadar da cümle kurmuştular... Netanyahu emir verdi
İsrail Gazze Şeridi'ne hava saldırısı başlattı
Arama çalışmaları devam ediyor
Enkazdan 1 kişi sağ çıkarıldı
BTP'den Cumhuriyet Bayramı şöleni
'Türk bayrağını dalgalandırın'
İsrail ordusunda intiharlar artıyor
279 asker intihar girişiminde bulundu, 36'sı öldü
Mülk sahibinin yeğeninden açıklama
'Bina 2012'de kat karşılığı yapılmıştı'
Elma toplamaya gidiyorlardı
Mersin'de feci kaza
Cumhuriyet Bayramı kutlanıyor
Devlet erkanı Anıtkabir'i ziyaret etti
Tam bağımsızlığın şartı ekonomik bağımsızlık
Cumhuriyet ve kalkınma hamlesi
Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan 29 Ekim mesajı
'Milletçe iftiharla idrak ediyoruz'
Yaşasın Cumhuriyet
Türkiye Cumhuriyeti 102 yaşında
Dalga geçiyor
'İsrail'in Gazze'ye saldırısı ateşkesi tehlikeye atmaz'
Diyanet bu sefer 'Atatürk' dedi
29 Ekim Cumhuriyet Bayramı mesajı
Karadağ’da, Türk karşıtı gösteriler devam ediyor
Türk vatandaşlarına ait işletmeler kapandı
Gebze'de bina çöktü
Enkaz altında 7 kişinin olduğu tahmin ediliyor
TFF, bahis oynadığı tespit edilen hakemleri açıkladı
152 hakem Profesyonel Futbol Disiplin Kurulu'na sevk edildi
O kadar da cümle kurmuştular... Netanyahu emir verdi
İsrail Gazze Şeridi'ne hava saldırısı başlattı
logo

Beşyol Mah. 502. Sok. No: 6/1
Küçükçekmece / İstanbul

Telefon: (212) 624 09 99
E-posta: internet@yenimesaj.com.tr gundogdu@yenimesaj.com.tr


WhatsApp iletişim: (542) 289 52 85


Tüm hakları Yeni Mesaj adına saklıdır: ©1996-2025

Yazılı izin alınmaksızın site içeriğinin fiziki veya elektronik ortamda kopyalanması, çoğaltılması, dağıtılması veya yeniden yayınlanması aksi belirtilmediği sürece yasal yükümlülük altına sokabilir. Daha fazla bilgi almak için telefon veya eposta ile irtibata geçilebilir. Yeni Mesaj Gazetesi'nde yer alan köşe yazıları sebebi ile ortaya çıkabilecek herhangi bir hukuksal, ekonomik, etik sorumluluk ilgili köşe yazarına ait olup Yeni Mesaj Gazetesi herhangi bir yükümlülük kabul etmez. Sözleşmesiz yazar, muhabir ve temsilcilere telif ödemesi yapılmaz.