T.B.M.M.'de tembel bahaneleri

Dinleyerek büyüdüğüm yaşanmış bir olayı aktararak becerebilirsem ağlanası halimize beraber gülmeyi deneyeceğim!
Yıllar öncesi...
Ağustos sonu, çayır biçini mevsimi..
İş makineleri henüz yok. Bütün Türkiye'de bilinen tek zirai iş makinesi traktör, iki elin parmakları kadar! Dolayısıyla ekimin de, biçinin de, harmanın da insan gücüyle yapıldığı zamanlar...
Erkek nüfusu fazla olan ailelerin, iş-gücü fazlalığı ile övündükleri, erkek nüfusun az olduğu ailelerin dövündüğü dönemler!
Bizim ailenin erkek nüfusu, maşallahlık. Aynı anda, kapıdan kırktan fazla 15 yaş ile 45 yaş arası yani, elleri iş tutan erkek çıkabiliyor.
İçlerinde bütün köyde tembelliği ile meşhur Memmet de var! (Adı aslında başka da ben yaşayan çoluk-çocuğu rencide olmasın diye Memmet dedim). 
Memmet; yemek görünce girişen, iş görünce sıvışan türden ve bunu o kadar çok tekrarlamış ki tembelliğini bilmeyen yok!
Dedim ya biçin mevsimi; bütün aile erkekleri kerenti (tırpan)lerini bileyleyip, örs-çekiçlerini, masat(bileyi taşı)larını hazırlamakla meşgulken Memmet, biçinden kaçmak için çareler aramaktadır!
Kendini tayadan (kışlık ot yığını) atar, bir şey olmaz!
Damdan yuvarlanıp aşağı düşer, bir şey olmaz!
Dörtnala sürdüğü attan kendini atar ama ehîl hayvan anında durduğu için binicisine yani Memmet'e yine bir şey olmaz!
Kapıdaki yeni eniklemiş kancık köpeği gözüne kestirir Memmet! Sessizce yaklaşarak kancık köpeğe şiddetli bir tekme vurur! Kancığın kendisini ısıracağını düşünmüş ama yanlış yapmıştır! Eğer enikleri tekmelese hayvan analık iç-güdüsüyle yavrularını savunmak için ısırabilecekken, kancığı tekmeleyince hayvan, kuyruğunu kısar ve ingildeyerek kaçar!
Kaçan kancığın peşinden hayıflanarak bakan Memmet;
- Umudun kesilsin ay ala gancık! Umudum sendeydi, boşa çıkartdın! Diye söylenir...
AKP Gurup Toplantısında konuşan Eş-Başbakan Kısa Adam'ı, vücut diline de dikkat ederek dinledim. Aynen Tembel Memmet gibiydi!
Veya verilen görevi, istendiği şekilde yapamamış ve öğretmeninden azar işitmiş, başarısız sınıf mümessili tavırlarındaydı!
"Bir fanînin terk etmeyeceği düşünülen her makamı elimin tersiyle iterim ama asla bu kutlu hareketteki hiçbir dava arkadaşımın kalbini kırmam! Bugün herkes imtihandadır. Herkes kendi imtihanını verecek. Biz sadece bir tek dosya tutana inanırız. Şu sağ ve sol omzumuzda dosya tutanlar var ya, onlar hakkı yazsınlar! Gerisi ne yazarsa yazsın..." Derken küskünlüğü, incinmişliği o kadar açıktı ki!
Ayrıca bu saklanılmaya çalışılan öfkeli konuşmadan; sağ ve sol omuzlardaki kâtip meleklerin haricinde, AKP'nin kendi içinde de dosyalar tutulduğunu öğrenmiş olduk!
80 milyon nüfuslu, 50 milyondan fazla seçmenli bir ülkenin Başbakanı, kendisi hakkında tutulan dosyadan bî-zâr ve Kâtip Meleklerin haricinde, hiç bir beşerin tuttuğu dosyaları -güya- önemsemediğini söylemeye çalışırken, aslında ne kadar önemsediğini, yüksek tonlamayla vurguluyordu!
AKP Genel Başkanı olarak teşkilatlar üzerindeki yetkileri de, bir kaç gün önce tırpanlanınca, gurup toplantısında söylenmeyi andıran sözleriyle eveleyip-geveledi!
"Ben, partili bir Cumhurbaşkanıyım" diyen Recep Tayyip Erdoğan'ın, AKP'nin kurucu Genel Başkanı, dolayısıyla değişmez lideri olduğunu da Kısa Adam, yetkileri tırpanlanmadan önce söylemişti ama cezalandırılmaktan, kendini kurtaramamıştı!
Şimdi bu yaşadıkları ve 80 milyon nüfusa yaşattıklarının adı, İleri Demokrasi öyle mi?
Ben almayayım Kardeşim!
Cumhurbaşkanı'nın, Meclis Başkanı'nın, Başbakan ve Bakanlar Kurulu'nun; Genelkurmay Başkanı da dahil, bütün başkanlıkların, müsteşarlık ve hatta müstahdemlerin AKP'li olduğu saklanılmayan bir ülkede; "Biz bu ülkeyi büyük bedeller ödeyerek kurduk. ... AK Parti'nin millet iradesinden doğan hareketini engelleme çalışmaları bugün de devam ediyor!" Şikâyetlenmesini, şahsen anlayamayacaklardanım! 
Sizi kim engellemeye çalışıyor Kardeşim?
Cumhurbaşkanlığı'ndan, daire başkanlıkları ve hatta birim müdürlüklerine kadar bütün kadrolar, sizden yani AKP'li değil mi?
Meclis'te, sayısal çoğunluğunuzla istediğiniz yasayı, istediğiniz zaman, çıkaramıyor musunuz?
3-4 yıldır Mülki Amirlere; "Karışmayın!" talimatı vererek, şehirlere konuşlanmalarına izin verdiğiniz, Dokunulmazlık kazanmalarına vesîle olduğunuz PKK'lı seçilmişlere tekme vurarak Tembel Memmet'lik ediyorsunuz!
Bir yanınızda; "Herkese ve her şeye rağmen milli meselelerde Hükumete destek" sözü veren ve sözüne sadık Y-MeHaPe; öbür yanınızda; "İçimize sinmiyor ama evet diyeceğiz!" diyen Y-CeHaPe...
Y-CeHaPe'yi; solun Debisi Düşük D.B.'si Deniz Baykal'la vurmuştunuz; Y-MeHaPe'yi sağın Debisi Düşük D.B.'si Devlet Bahçeli ile vurmaya devam ediyorsunuz!
Ve bu; "Atı, torbalı dövüştürmek" kurnazlığının adına; "İlm-i siyâset" diyorsunuz!
Yanılıyorsunuz!
Yanlış yapıyorsunuz!
Hiç duymadınız mı; kurnazlar, "Kendi kazdıkları kuyulara düşerler."
Hiç okumadınız mı; "Hani bir zaman da o kâfirler, ... sana tuzak kuruyorlardı; onlar tuzak kurarlarken Allah da karşılığını kuruyordu. Öyle ya Allah, tuzakların en hayırlısını kurar." (Enfâl-30)
İdrak ettiğimiz Mirac Kandili'nin, bütün kötülüklerin iyiliğe te'vîline; bütün tuzak kurucuların; ".. tuzakların en hayırlısı" ile karşılık görmesine vesîle olmasını dileyerek; Bağımsız Türkiye Partisi Genel Başkanı, aynı zamanda 21. yy. Ehl-i Beyt Gemisi kaptanı Prof. Dr. Haydar BAŞ'ın ve O'nun şahsında bütün II. Kuvay-ı Milliyecilerin Kandillerini tebrik ile Allah'a emanet ederken, hepsinin duâlarına sığınıyorum...


"Seyreyle Güzel; Kudret-i Mevlâ gör neler eyler,
Allah'a sığın, Adl-i Teâla neler eyler?


Elbet yürütür fermânını Kadir-i Kayyûm,
Herkese lâyık Sırr-ı Tecellâ neler eyler?


Âlemleri var eyleyen Allah-u Âlim'dir,
Gözler görecek, Mihr-i Muâlla neler eyler.


Eltaf-ı Rahm-i Azîm Bar'i Teâla,
Kerem-i Kerîm, Şems-i Mücellâ neler eyler.


Lütfi der; Dergâh-ı İlâhi'de sebât et,
Nâz u niyâz et Hakk'a temennâ neler eyler"
(Alvarlı Efe-Muhammed Lütfî)
Selâm, sevgi, duâ...