Tehlike geçti tehlike var!

 "...Ordu'nun değişik ilçelerinden gelen vatandaşlar da otomatik silahları ve av tüfekleriyle eşlik ediyor. Topçam bölgesine dağılan vatandaşlar, araziye çıkarak terörist avı yapıyor." (İHA)
Yaygın Basının tamamına servis edilen bir haber!
Çok kullandığım bir tarihi öğüdü, altını kalın-kırmızı hatlarla çizerek tekrarlayacağım. Yusuf Has Hâcib, yaklaşık bin yıl önce Kutadgu Bilig'de yazmış ve günümüze ulaşmış. Ulaşmış ulaşmasına ama maalesef öğütten yeterince istifade edildiğini söyleyemiyorum! 
Önce bir devletin yaşayabilmesi için hayatî önem taşıyan öğüt-kıssayı hatırlayalım:
"Hakan, vatandaşlardan isteklerini duyurur;
1 - Yasalarıma uyun.
2 - Vergilerinizi ödeyin.
3 - Dostumu dost, düşmanımı düşman belleyin.. 
Kısa, öz ve makul istekler.
Vatandaş, ilk kurultayda Beğler vasıtasıyla Hakan'a cevap verir:
1 - Yasalarına uyarız ama âdil olursa.
2 - Vergilerimizi öderiz ama gümüşün ayarı düşürmezsen.
3 - Dostunu dost, düşmanını düşman belleriz ama can ve mal güvenliğimizi sağlarsan..."
Tekrar başa, habere dönelim; Ordu-Mesudiye İlçesi Topçam Bölgesinde bölücü hain örgütün pusu ile 3 Mehmetçiği şehit etmesi ve iki Mehmetçiği de ağır yaralaması üzerine Ordu ve Fatsa'nın değişik yörelerinden vatandaşlar, av tüfekleriyle terörist avına çıkıyor!
İlk bakışta normalmiş gibi algılanabilir ama aklıma hemen; önce Kutadgu Bilig'deki vatandaşın Hakan'a uyarısı ve peşine de 15 Temmuz'dan beri binlerce vatandaşa, meydanlarda Belediyelerce hizmet verdirerek Demokrasi Nöbeti tutturan Cumhurbaşkanı geliyor ve sorgulamaya başlıyorum...
Binler, on binler, ilk günlerde yüz binler meydanlarda Demokrasi nöbetindeyken Güneydoğu Anadolu'da iki günde otuzdan fazla Mehmetçik şehit edildi, Allah rahmet eylesin, Vatan sağ olsun da birilerinin de yukarıları veya yukarıdakileri ikaz etmesi gerekir!
Geçen gece sosyal medyada paylaşılan; "Askeri lojmanda kalan ve Güneydoğu'da çarpışan bir komutanın eşi; "Abi su ve elektriğimiz kesik, lokantadan paket servis istiyoruz esnaf getirmiyor, vatan-millet haini değiliz biz!" iletiye dikkat çekerek vahametin farkında olamayana Devlet Yöneticisi diyebilir miyim?
Hadi zorlama mantık kabulü ile Ankara, İstanbul, İzmir ve bazı illerdeki askeri kışlaların çıkışının belediye iş makineleriyle kapatılmış olmasını, atlattığımız vahîm olay nedeniyle makul karşılayalım ama Doğu ve Güneydoğu Anadolu'daki Askeri nizamiyelerin PKK'lı belediyelerce kapatılmış olmasını, kışlalara ve askeri lojmanlara elektik ve su verilmemesini hangi akılla izah edip, hangi vicdanla kabul edeceğim?
Duyurulan bir habere göre 7 Ağustos'ta meydanlardaki Demokrasi Nöbeti sonlandırılacakmış!
1 Ağustos itibarı ile 18 gündür; gece sabahlara kadar meydanda toplanıp ekmek elden, su gölden rahatlığı ile yiyip-içen, sabah mesaisine gitmeyen, giderse de masada uyuklayan ve başıboşluğu kanıksamış on binlerce insanı, yeniden disipline etmeyi kolay mı zannediyorlar?
Aklımızda darb-ı meselleşmişçesine yer etmiş olan; "En kötü sivil yönetim, darbe yönetimlerinden iyidir." Sözünü de hatırlıyorum.
Ne zaman söylenmiş olduğunu ve söyleyenin Darbe Yönetimi tarafından mal varlığına el koyulmuş, tabiri caizse gönünün soyulmuş olduğunu da hatırlıyorum!
Orman Yangınlarının en korkunç afetlerden olduğuna inanırım çünkü orman yangınlarında sadece kurunun oduna yaş yanmaz; sayısız börtü-böcek, sayısız kurt-kuş da yanar! Orman Yangını denilen afet, söner veya söndürülür ama yaptığı tahribatın, verdiği zararın telafisi yıllar-yıllar sürer!
Söylemeğe çalıştığım şu:
Sadece Hükümet edenler değil, millet olarak devlet olarak bir büyük badire atlattık ve tehlikeyi bertaraf eden güç: Türk Milleti'nin bizzat kendisidir.
Tekrarlamalıyım ki; bu vahşi darbeyi engelleyen vatandaşların ezici çoğunluğu Recep Tayyip Erdoğan'ı sevenlerden değil; Dinler Arası Diyalogculara, Allah İle Aldatan mürailere, Fetullahçılara kızgın vatandaşlardan oluşmuştu.
Bu kızgınların tamamına yakını da, darbe bertaraf edildikten sonra, işlerini yapmışlığın huzuru ile evlerine çekildiler!
Demokrasi Nöbetlerinde pek yoklar! Nereden mi biliyorum, kendimden ve meydanlardan...
İlk üç gün sokaklardaki, meydanlardaki kalabalığa bakıldığında; zafer işareti yapan, bozkurt işareti yapan, sağ yumruğunu, sol yumruğunu sallayan her düşünceden insanlar varken, üçüncü günden sonra meydanlarda; AKP'li belediyelerin hizmet ve servis yaptığı, AKP'li kolaycı kalabalık kaldı!
Ve üçüncü günden itibaren; kahpe kalkışma süresince tatile girmiş gibi görünen bölücü PKK'nın kahpe pusu ve saldırıları başladı!
Milli Namusumuz sınırlarımızı, Devleti ve milleti korumakla mükellef Ordumuzu-Mehmetçiğimizi koruyup kollamayan siyasi erki, millet korumaya devam eder mi sanıyorsunuz?
Sözün özeti: Zaman; kahpe kalkışmacıları yargılarken, aynı zamanda açılan yaralarımızı da tedavi etme zamanıdır.
Aksi halde öldüremeyen her yara, müsebbiplere öfkeyi büyütecektir! 
Benden hatırlatması...
"BAŞ'A DÖNMEDEN BAŞA DÖNÜLMEZ..." Vesselâm...
Selâm, sevgi, duâ...