Sevgili dostum Turgut'tan farkım, o bulup buluşturup gönderiyor ben de yazıp yazıştırıp okumanızı sağlıyorum.
O göndermese, ben yazmasam siz nasıl okuyacaksınız?
Diyi mi kardeş?
Hidayet ölünce cennetin kapısında kuyruğa girer.
Hemen önünde bekleyen adam bir papazdır.
Kapıda bir melek beklemektedir.
Melek pedere sorar:
-Hiç günahın var mi ?
Peder:
-Aziz melek ben rahiptim,
Tüm hayatim boyunca tanrıma dua ettim, karıma ve çocuklarıma sadık kaldım, insanlara ve hayvanlara hep yardim ettim.
Melek:
-Çok iyi. Bunları zaten biliyorduk. Al sana cennetin gümüş anahtarı...
Der ve sonra Hidayet'e döner;
-Senin hiç günahın var mı Hidayet ?
Hidayet:
-Ben de her zaman hayvanlara ve insanlara iyilik yapardım, tanrıya çok dua etmedim açıkçası, inancım da zayıftı ve bir de günahım vardı, çok sert ve hızlı otobüs kullanırdım.
Melek Hidayet'e döner ve:
-Bunu da biliyoruz. Çok iyi. Al sana cennetin altın anahtarı...
Peder bu olaya sinirlenir:
-Ben hayatımı tanrıya adamışım siz de gidip bu adamı cennette benden üstün tutuyorsunuz, haksizlik değil mi?
Melek gülerek:
-Oğlum, sen vaaz verirken herkes uyuyordu, ama Hidayet
otobüs kullanırken herkes dua ediyordu.
***
Kaybolmayan değer
İyi bilinen bir konuşmacı, seminerine 20 dolarlık bir banknotu göstererek başladı. 200 kişinin bulunduğu odaya, "Bu parayı kim ister?" diye sordu ve eller kalkmaya başladı ve konuşmacı:
"Bu parayı sizlerden birine vereceğim fakat bazı şeyler yapacağım" dedi. Parayı önce buruşturdu ve dinleyicilere: "Hala bu parayı isteyen var mı?"
dedi. Eller yine havadaydı. Bu sefer konuşmacı: "Peki bunu yaparsam" dedi ve 20 doları yere attı. Onun üstüne bastı, ezdi, pisletti ve para şimdi pis ve buruşuktu, fakat eller yine havadaydı ve o parayı herkes istiyordu. Konuşmacı şöyle dedi:
"Arkadaşları burada çok önemli bir şey öğrendiniz. Burada paraya ne yaptıysam hiç önemli değil, onu yine de istiyorsunuz, çünkü benim ona yaptığım şeyler onun değerini düşürmedi. O hala 20 dolar. Hayatımızda çoğu kez verdiğimiz kararlar veya hayat şartları sebebiyle hırpalanırız, canımız acıtılır, yerden yere vuruluruz, kendimizi kötü hissederiz, fakat ne olduğu ya da ne olacağı önemli değil, hiçbir zaman değerimizi kaybetmeyiz, temiz ya da pis, hırpalanmış ya da kırılmış, bunların hiçbiri önemli değildir. Seni sevenler senin ne kadar değerli olduğunu her zaman bileceklerdir."
Hayatımızın değeri ne yaptığımız veya kimi tanıdığımızla değil, kim olduğumuzla ilgilidir. Her zaman elinizde olanları düşünün, olmayanları değil.
***
Arif olan geldi mi...
Çok soğuk bir kış günü padişah, tebdil-i kıyafet gezmeye karar vermiş. Yanına baş vezirini alıp yola çıkmış. Bir dere kenarında çalışan yaşlı bir adam görmüşler... Adam elindeki derileri suya sokup, döverek tabaklıyormuş.
Padişah, ihtiyari selamlamış:
-Selamün aleykum ey pir-i fani.
-Aleykümselam ey serdar-i cihan.
Padişah sormuş:
-Altılarda ne yaptın?
-Altıya altı katmayınca, otuz ikiye yetmiyor.
Padişah yine sormuş:
Geceleri kalkmadın mı?
-Kalktık. Lakin, ellere yaradı.
Padişah gülmüş:
-Bir kaz göndersem yolar misin?
-Hem de cıyaklatmadan.
Padişahla baş vezir adamın yanından ayrılıp yola koyulmuşlar.
Padişah baş vezire dönmüş:
-Ne konuştuğumuzu anladın mı?
-Hayır Padişahım.
Padişah sinirlenmiş.
-Bu aksama kadar ne konuştuğumuzu anlamazsan kelleni alırım.
Korkuya kapılan baş vezir, Padişahı saraya bıraktıktan sonra telaşla dere kenarına dönmüş.
Bakmış adam hala orada çalışıyor.
-Ne konuştunuz siz Padişahla.
Adam, başveziri şöyle bir süzmüş:
-Kusura bakma. Bedava söyleyemem. Ver bir yüz altın söyleyeyim. Başvezir, yüz altın vermiş.
-Sen Padişahı, serdar-ı cihan, diye selamladın. Nereden anladın padişah olduğunu.
-Ben dericiyim. Onun sırtındaki kürkü padişahtan başkası giyemezdi.."
Vezir kafasını kaşımış.
-Peki, altılara altı katmayınca, otuz ikiye yetmiyor ne demek?
Adam, bu soruya cevap vermek için de bir yüz altın daha almış.
-Padişah, altı aylık yaz döneminde çalışmadın mı ki, kış günü çalışıyorsun, diye sordu. Ben de, yalnızca altı ay yaz değil, altı ay da kış çalışmazsak, yemek bulamıyoruz dedim.
Vezir bir soru daha sormuş:
-Geceleri kalkmadın mi ne demek?
Adam bir yüz altın daha almış.
-Çocukların yok mu diye sordu. Var, ama hepsi kız. Evlendiler, başkasına yaradılar, dedim.
Vezir gene kafasını sallamış.
-"Bir de kaz gönderirsem dedi, o ne demek..."
Adam gülmüş:
-Onu da sen bul.
O göndermese, ben yazmasam siz nasıl okuyacaksınız?
Diyi mi kardeş?
Hidayet ölünce cennetin kapısında kuyruğa girer.
Hemen önünde bekleyen adam bir papazdır.
Kapıda bir melek beklemektedir.
Melek pedere sorar:
-Hiç günahın var mi ?
Peder:
-Aziz melek ben rahiptim,
Tüm hayatim boyunca tanrıma dua ettim, karıma ve çocuklarıma sadık kaldım, insanlara ve hayvanlara hep yardim ettim.
Melek:
-Çok iyi. Bunları zaten biliyorduk. Al sana cennetin gümüş anahtarı...
Der ve sonra Hidayet'e döner;
-Senin hiç günahın var mı Hidayet ?
Hidayet:
-Ben de her zaman hayvanlara ve insanlara iyilik yapardım, tanrıya çok dua etmedim açıkçası, inancım da zayıftı ve bir de günahım vardı, çok sert ve hızlı otobüs kullanırdım.
Melek Hidayet'e döner ve:
-Bunu da biliyoruz. Çok iyi. Al sana cennetin altın anahtarı...
Peder bu olaya sinirlenir:
-Ben hayatımı tanrıya adamışım siz de gidip bu adamı cennette benden üstün tutuyorsunuz, haksizlik değil mi?
Melek gülerek:
-Oğlum, sen vaaz verirken herkes uyuyordu, ama Hidayet
otobüs kullanırken herkes dua ediyordu.
***
Kaybolmayan değer
İyi bilinen bir konuşmacı, seminerine 20 dolarlık bir banknotu göstererek başladı. 200 kişinin bulunduğu odaya, "Bu parayı kim ister?" diye sordu ve eller kalkmaya başladı ve konuşmacı:
"Bu parayı sizlerden birine vereceğim fakat bazı şeyler yapacağım" dedi. Parayı önce buruşturdu ve dinleyicilere: "Hala bu parayı isteyen var mı?"
dedi. Eller yine havadaydı. Bu sefer konuşmacı: "Peki bunu yaparsam" dedi ve 20 doları yere attı. Onun üstüne bastı, ezdi, pisletti ve para şimdi pis ve buruşuktu, fakat eller yine havadaydı ve o parayı herkes istiyordu. Konuşmacı şöyle dedi:
"Arkadaşları burada çok önemli bir şey öğrendiniz. Burada paraya ne yaptıysam hiç önemli değil, onu yine de istiyorsunuz, çünkü benim ona yaptığım şeyler onun değerini düşürmedi. O hala 20 dolar. Hayatımızda çoğu kez verdiğimiz kararlar veya hayat şartları sebebiyle hırpalanırız, canımız acıtılır, yerden yere vuruluruz, kendimizi kötü hissederiz, fakat ne olduğu ya da ne olacağı önemli değil, hiçbir zaman değerimizi kaybetmeyiz, temiz ya da pis, hırpalanmış ya da kırılmış, bunların hiçbiri önemli değildir. Seni sevenler senin ne kadar değerli olduğunu her zaman bileceklerdir."
Hayatımızın değeri ne yaptığımız veya kimi tanıdığımızla değil, kim olduğumuzla ilgilidir. Her zaman elinizde olanları düşünün, olmayanları değil.
***
Arif olan geldi mi...
Çok soğuk bir kış günü padişah, tebdil-i kıyafet gezmeye karar vermiş. Yanına baş vezirini alıp yola çıkmış. Bir dere kenarında çalışan yaşlı bir adam görmüşler... Adam elindeki derileri suya sokup, döverek tabaklıyormuş.
Padişah, ihtiyari selamlamış:
-Selamün aleykum ey pir-i fani.
-Aleykümselam ey serdar-i cihan.
Padişah sormuş:
-Altılarda ne yaptın?
-Altıya altı katmayınca, otuz ikiye yetmiyor.
Padişah yine sormuş:
Geceleri kalkmadın mı?
-Kalktık. Lakin, ellere yaradı.
Padişah gülmüş:
-Bir kaz göndersem yolar misin?
-Hem de cıyaklatmadan.
Padişahla baş vezir adamın yanından ayrılıp yola koyulmuşlar.
Padişah baş vezire dönmüş:
-Ne konuştuğumuzu anladın mı?
-Hayır Padişahım.
Padişah sinirlenmiş.
-Bu aksama kadar ne konuştuğumuzu anlamazsan kelleni alırım.
Korkuya kapılan baş vezir, Padişahı saraya bıraktıktan sonra telaşla dere kenarına dönmüş.
Bakmış adam hala orada çalışıyor.
-Ne konuştunuz siz Padişahla.
Adam, başveziri şöyle bir süzmüş:
-Kusura bakma. Bedava söyleyemem. Ver bir yüz altın söyleyeyim. Başvezir, yüz altın vermiş.
-Sen Padişahı, serdar-ı cihan, diye selamladın. Nereden anladın padişah olduğunu.
-Ben dericiyim. Onun sırtındaki kürkü padişahtan başkası giyemezdi.."
Vezir kafasını kaşımış.
-Peki, altılara altı katmayınca, otuz ikiye yetmiyor ne demek?
Adam, bu soruya cevap vermek için de bir yüz altın daha almış.
-Padişah, altı aylık yaz döneminde çalışmadın mı ki, kış günü çalışıyorsun, diye sordu. Ben de, yalnızca altı ay yaz değil, altı ay da kış çalışmazsak, yemek bulamıyoruz dedim.
Vezir bir soru daha sormuş:
-Geceleri kalkmadın mi ne demek?
Adam bir yüz altın daha almış.
-Çocukların yok mu diye sordu. Var, ama hepsi kız. Evlendiler, başkasına yaradılar, dedim.
Vezir gene kafasını sallamış.
-"Bir de kaz gönderirsem dedi, o ne demek..."
Adam gülmüş:
-Onu da sen bul.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Müslim Karabacak / diğer yazıları
- Ana-baba hakları-2 / 30.04.2024
- Ana-baba hakları -1 / 25.04.2024
- Müşriklerle hicv / 21.04.2024
- Kıyas önemlidir.... / 14.04.2024
- Kur'anı doğru anlamak / 13.04.2024
- Şimdi sırada "Dinsel Dönüşüm" var / 07.04.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -5 / 03.04.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -4 / 27.03.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -3 / 26.03.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -2 / 21.03.2024
- Ana-baba hakları -1 / 25.04.2024
- Müşriklerle hicv / 21.04.2024
- Kıyas önemlidir.... / 14.04.2024
- Kur'anı doğru anlamak / 13.04.2024
- Şimdi sırada "Dinsel Dönüşüm" var / 07.04.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -5 / 03.04.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -4 / 27.03.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -3 / 26.03.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -2 / 21.03.2024